Sendikamız Genel Başkanı Uğur YAMAN tarafından yapılan “Değerli Ulaşım Emekçileri ve Değerli Kamuoyuna” başlıklı değerlendirmesi aşağıdadır.
Darbecilere,
KAFAKESENLERE ve CANKESEN’LERE
Meydanı Bırakmayacağız!
Değerli Ulaşım Emekçileri ve değerli kamuoyuna,
Kamuoyunun ve ulaşım emekçilerinin yakından bildiği üzere on yıldır yaptığı başvurulara rağmen Uluslararası Sendika Konfederasyonu (ITUC) ile Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) üyeliği başvurusu kabul edilmeyen Memur-Sen Konfederasyonunun işkolumuzdaki sendikası Ulaştırma Memur-Sen Başkanı Can CANKESEN’in 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimini fırsatçılığı dönüştürme gayreti ve bu kapsamda sendikamız hakkında iftira ve karalama kampanyası yürütmesi nedeniyle sendikamız tarafından aşağıdaki açıklamanın yapılması zarureti doğmuştur.
Gönül isterdi ki böyle bir açıklamayı yapmak yerine demiryolcuların, havacıların, denizcilerin bir bütün olarak tüm ulaşım emekçilerinin kazanılmış haklarının elinden alındığı, işyerlerinin yeniden yapılanma adı altında tasfiye edildiği bu süreçte tüm ulaşım emekçilerinin örgütleriyle bir araya gelip ortak mücadeleyi yükseltmek, haklarımıza ve işyerlerimize yapılan bu saldırılara karşı direnç oluşturmak amacı taşısaydık. Ancak yukarıdaki değindiğimiz genetiği bozuk hormonlu yapının başının tutumu nedeniyle bir yanda haklarımızı ve işyerlerimize sahip çıkma mücadelesi verirken diğer yandan bunlara cevap verme durumunda kalıyoruz.
Sizlerin de bildiği, İŞİD KAFA KESENLERİNİN milyonlarca insanı ülkemize sürdüğü, sürgün edilen insanların açlık nedeniyle ölümle boğuştuğu, Ege sularında Avrupa’ya göçmeye çalışırken yaşamlarını getirdiği, Mısır’da darbecilerin insanları yargısız infaza tabi tuttuğu bir dönemde CANKESEN Diyarbakır HİLTON’da emekçilerin parasıyla Başkanlar Kurulu toplantısı adı altında sefa sürüyor, bu sefaya işverenleri de katıyor ve hiç sıkılmadan bir de HİLTON önünde Rabia işaretleri yaparak bu sefanın resimlerini paylaşıyordu.
KAFA KESEN İŞİD canilerinin Ankara Garda gerçekleştirdiği 10 Ekim katliamında bu katliamı onaylarcasına soyadına yakışan bir tavır geliştiren CANKESEN İŞİD barbarlığının arkasında duruyor, sendikamıza ve yaşamını yitiren arkadaşlarımıza taziyede bulunmak yerine utanmadan ve vicdansız bir tavırla İŞİD canilerini aklamaya çalışıyor, sendikamızı ise suçlama ahlaksızlığını gösteriyordu.
Ulaştırma Memur-Sen’e başkan olduktan sonra sanki Diyanet İşleri Başkanıymış gibi haç kampanyaları düzenleyip, insanların inançlarını kullanıyor, onların dini duygularını istismar ederek, onları etkilemeye çalışıyordu.
Bir yandan dini argümanları kullanarak sendikacılık yaptığını sanıyor diğer yandan ise kendisi gibi düşünmeyen farklı görüşteki insanları tehdit edercesine, hedef gösteriyor.
14 Temmuz tarihine kadar ittifak yapıp birlikte yönetime geldiği sendikadaki yol arkadaşlarını, temsilci ve üyelerini 15 Temmuz’dan sonra üyesi olduğu Memur Sen ve bağlı sendikalarındaki gibi görevlerinden uzaklaştırılan ya da memuriyetten çıkarılan üyelerinin adil şekilde soruşturulmasını, tarafsız yargı önüne çıkmalarını sağlaması yönünde açıklama yapmaları gerekirken bir anda satmaktan geri durmayıp onları ‘terör örgütü üyeliğiyle’ itham etti. 15 Temmuz’dan sonrası gittiği işyerlerinde sendikamızı ve kendisi gibi düşünmeyenleri hedef göstererek ‘sıra onlara da gelecek’ diyerek aslında ne kadar korkak, çaresiz olduğunu gösteriyordu.
Demiryollarında ard arda iş cinayetleri yaşanırken at gözlüğü takıp bunları görmezden geliyor, hatta bunların üstünü örtmeyi marifet sayıyor, bu konuda kınayan bir tek kelime etmemiştir. Can güvenlikleri ortadan kaldırılan ve her an iş cinayetlerine maruz bırakılan demiryolcuların iş sağlığı ve güvenliği ve bu konuda yaşanan olumsuzlukları önlemek için caba sarf edeceğine sendikal mücadelenin adeta cılkını çıkarırcasına gidip şirketlerle marketlerle anlaşmalar yapmayı sendikal faaliyet olarak emekçilere sunuyordu. Bu sendikal başarılarını Hükümetin önerdiği yüzdelik oranlarının altında bir zam önerisi yaparak ve bunu bir zafer olarak çalışanlara göstererek bir bir zaferle taçlandırıyorlardı!
Demiryollarında yeniden yapılanma adı altında işyerleri tasfiye edilmeye çalışırken Kendini TCDD Genel Müdürü yerine koyup Havuz Medyasının TV kanallarında boy gösteriyor, hiçbir demiryolcunun işyerinin değişmeyeceği garantisini veriyor, cümlesi daha tamamlanmadan binlerce demiryolcu işyeri değiştirildiğinde ise aylarca ortalarda görünmüyor, söylediklerini hafızasından siliyordu.
Haydarpaşa Gar’la ilgili olarak Mehmet Altan’ın yapmış olduğu güzelleme yazısına, üyelerimizin Mehmet Altan’ın bu yazı ile gerçekleri tersyüz etmesi karşısında kaleme aldığı tekzip yazısına karşı CANKESEN yine kendini TCDD Genel Müdürü yerine koyup cevap yazma pervasızlığı ve maydanozluğu yapıyor, kaleminin kuvvetliliğini ne yazık ki hava meydanların ve demiryollarının özelleştirilmesi karşısında işverene gösteremiyor, onların trollüğünü yerine getiriyordu. Bu tavrı onda öyle bir alışkanlık haline gelmiş ki bazen Genel Müdürüne ayrılan yere oturarak resim çektirip paylaşmadan da edemiyordu.
Sendikaların hak arama etkinliklerinde de aynı performansı gösteriyordu. Grevimizin başarıya ulaşmasını engelleme konusunda işvereni yalnız bırakmıyordu. Ve çalışanların aklına hemen şu soruları getiriyordu; Bu sendika çalışanların sendikası mı? Yoksa İşveren Sendikası mı? Eylem Kırıcılığı Yapan Sendika Olur mu? Çalışanların bu sorusuna UÇMS’nin üyesi olduğu konfederasyon olan MEMUR-SEN üye olmak için başvurduğu Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’ndan (ITUC) daha sonra en iyi cevabı verecekti; ITUC, Memur-Sen’in 2001’de 40 bin olan üye sayısını AKP iktidarı döneminde 13’e katlayarak 750 bine çıkaran ve böylece Türkiye’nin en büyük hormonlu memur sendikası haline gelen Memur-Sen’in üye olmak için Ağustos 2011 yılında yaptığı başvuruyu “2006’dan bu tarafa örgütünüzün yaşadığı gelişmeler, istişare sürecinin olumsuz sonuçları ve Memur-sen’ in bağımsız karakterinin tartışılabilir olması durumu göz önüne alınarak, başvurunuzun dikkate alınmamasına karar verilmiştir.”denilerek geri çevirmişti.
Memur-Sen konfederasyonunun durumu böyle iken 2001 yılında ise UÇMS’nin işkolumuzda bir üyesi bile yoktu.
Bir sendikanın ya da konfederasyonunun üye sayısını hiç düşürmeden 15 yıldır aralıksız büyümesi izaha muhtaçtır. Eğer UÇMS ve üyesi olduğu MEMUR-SEN 15 yıldır memurların hak ve çıkarlarını geliştirerek, onların refahını ve güvencelerini artırmış olsaydı, bu gelişme bir nebze açıklanabilirdi. Ancak durumun böyle olmadığını kendileri de bizler de biliyoruz.
Demiryolcuların yıpranma tazminatları ortadan kaldırılırken ve bütün demiryolcular ayakta iken bu sendika yine grev kırıcılığıyla göz doldurmaya çalışıyordu. Ve grev kırıcılığına daha sonra da devam edecekti. 16.04.2013 tarihinde demiryollarının özelleştirmesine karşı aldığımız 24 saatlik iş bırakma kararının hayat bulmaması ve eylem kırıcılığı yaparak AKP’nin sendikası olduğunu ispata çalışacaktı. TCDD Genel Müdüründen almış olduğu direktifleri harfi harfine yerine getirmek için tüm Türkiye’de kendi üyeleri üzerine baskı oluşturarak bu onurlu eylemimizi kırmak adına görevini yerine getirmeye çalışacaktı.
Memurlar ve memur emeklilerini kapsayan ve kapalı kapılar ardında yürütülen gizli pazarlıklarla birlikte yürüyen toplu sözleşme görüşmelerinde Memur-Sen’in ve ulaştırma işkolunda UÇMS’nin imzaladığı toplu sözleşmeler kendileri tarafından her seferinde “tarihi bir zafer” olarak ilan edilirken, kamu emekçilerinin kayıpları her geçen gün artmıştır. Oysa bizler kamu emekçisinin hakları için gerçek bir toplu sözleşme için durmadan dinlenmeden alanlara çıktık ve haklarımız için mücadele ettik.
Biz bunları; ne iş cinayetlerine karşı mücadelede; ne de SSGSS yasasına karşı, ne emekçiyi ezen bütçelere karşı, ne esnek çalışmaya, ne taşeronlaşmaya, ne güvencesiz çalışmaya karşı hiçbir ciddi mücadelede görmedik. AKP hükümetinin demokratikleşme ve çalışanların haklarını geliştirme yönünde söylediği tüm vaatlerinin yalan olduğu gerçeğini 15 yıldır yaşarken buna karşın UÇMS ve üyesi olduğu MEMUR-SEN Konfederasyonu AKP’ye tek bir laf söyletmemekte, kapı kulluğunu sürdürmektedirler ve emekçilerin haklarının kaybedilmesinde büyük katkıları olmuştur.
Sonuç olarak bu hormonlu sendika ve onun başkanı CANKESEN’in ulaşım işkolunda işyerlerimize, ulaşım emekçilerine ve Türkiye sendikal tarihine yapmış olduğu olumsuz etkileri daha doğrusu zararı gayri vicdani ve insani tutumları anlatmaya yüzlerce sayfa yetmez. Ama iftira, tehdit gibi kirli yöntemlerle ulaşım emekçilerine ve üyelerimize karşı gösterdiği girişimlerin devam etmesi durumunda her platforma gerek üyelerimiz gerekse de sendikamız tarafında kendisine gerekli demokratik tepkinin gösterilmesi konusunda kimsenin kuşkusu olmasın.
BTS gücünü emekçilerden alan bir sendika olup darbe fırsatçılığı yapan bu gibi şahsiyetsizlere meydanı boş bırakmayacaktır.
Memur Sen ve Cankesen endişelenmesin ki;
Evet Birgün:
Halkın malını kendi malıymış gibi SATANLARA ve bunun tetikçiliğini yapanlara,
Doğayı tahrip edip ÇOCUKLARIMIZIN geleceğini ellimizden almaya çalışanlara,
İş güvenliğini hiçe sayıp holding sahiplerince işlenen binlerce iş CİNAYETLERİNİ görmezden gelip aklayanlara,
Toplu sözleşmelerde emekçileri SATANLARA,
İnsanca ve Barış içinde yaşam için bir araya gelen emekçileri KATLEDENLERİ aklamaya çalışanlara,
Emekçilerin aidatlarıyla MAKAM arabalarına binenlere,
HAK arama için teslim edilen EMEKÇİLERİN iradelerini kullanarak kendilerine kişisel fayda sağlayanlara,
… Emekçiler başta olmak üzere bu HALK hesabını soracaktır.