İzmir Şubemiz Tarafından Sürgün Ve Baskılara Karşı Basın Açıklaması Ve Oturma Eyleminin 41.si Gerçekleştirildi.
Sendikamız İzmir Şube Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri Ufuk KARSLIOĞLU tarafından yapılan açıklamada; Yurttaşların geçim sıkıntısı yaşadığı, kurum yöneticileri ile yandaş sendika yöneticilerinin el ele verdiği bir düzende kamu kaynaklarını fütursuzca harcayıp tüketilirken, Cumhuriyetimizin bir kazanımı olarak köklü bir geçmişe dayalı TCDD’nin özelleştirme kapsamına alınarak sermaye şirketlerine devredilmek istenmesine karşı mücadelenin süreceği, yeni oluşturulacak güçlü kamusal kuruluş ve yapılar sayesinde kamu mülkiyetinde olan, iyi yönetilen ve denetlenen bir sistem oluşturulması gerektiğine vurgu yapıldı.
Sendikamız İzmir Şube Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri Ufuk KARSLIOĞLU tarafından okunan basın açıklaması aşağıdadır.
Basına ve Kamuoyuna
KESK bileşenleri üzerindeki baskı ve sürgün politikalarının amacı açıktır. AKP, tüm kamu emekçilerini kendisine kapıkulu yapmayı arzulamaktadır. Kamu emekçilerinin kendisini insana, topluma ve doğaya karşı değil, sadece ama sadece AKP’ye karşı sorumlu görmesini istemektedir. “AKP Memur Kolları” gibi çalışan “yandaş sendika” dışında kimseye yaşam hakkı tanımamaktadır.
Ancak baskıyla, sindirme politikalarıyla, sendikal hak ve özgürlüklerimizi yok sayan düzenlemelerle amacına ulaşacağını sananların unuttuğu bir gerçek var. O da KESK’in tarihin derinliklerinden gelen fiili ve meşru mücadele hattı, azmi ve kararlığıdır.
Sendikamızın faaliyetlerini engelleyen, sendikalar arasında ayrımcı politika yürüten her türlü anlayışın karşısında bugüne kadar nasıl ki fiili, meşru bir mücadele yürüttük ise bugünde bu uygulamalarının karşısında olacağımızı ve Anayasadan doğan her hakkımızı kullanacağımızın bilinmesini isteriz.
Yurttaşların çektiği geçim sıkıntılarını görmezden gelen, tüm kamu kaynaklarını kendi şatafatlı hayatları için kullanan siyasi kadroların yaymaya çalıştığı tüm pembe hayaller, yaşamın acımasız katı gerçekleri karşısında un ufak olmaktadır.
Kamu kaynaklarını fütursuzca harcayıp tüketenler, şimdi de kamunun elinde kalan son varlıkları satışa çıkarmaktadır. Cumhuriyetin temel bir kuruluşu olan TCDD özelleştirme sürecine sokulmaktadır. Kamu arazileri, yeşil alanlar, tarım arazileri ve ormanlar betonlaştırılması için yandaş müteahhitlere teslim edilmektedir.
Bu girişim, kamuya yani halka ait varlıkların yeni bir talan örneği olacaktır. Oysa dünyanın birçok ülkesinde, demiryolları kamusal bir hizmet olarak kamu eliyle gerçekleştirilmektedir.
Cumhuriyetimizin bir kazanımı olarak köklü bir geçmişe dayalı TCDD’nin özelleştirme kapsamına alınarak sermaye şirketlerine devredilmesi, trafik ve can güvenliği açısından yaratacağı muhtemel tehditler ile ciddi risk oluşturacaktır. Bazı eksikliklerine karşın, performansı ile haklı övgü alan bu kurumun özelleştirilmesi ile kurumsal hafızanın kaybedilmesi ve ülkemizin geleceği açısından ileride telafisi mümkün olamayacak hasarlara maruz kalması kaçınılmazdır. Bugüne kadar özelleştirilmiş kamu kurumlarında yaşanan tecrübeler bize bunu fazlasıyla göstermiştir.
TCDD nin özelleştirme kapsamına alınması, ülkemiz çıkarları aleyhine ve uluslararası birçok yabancı şirket ve onlara taşeronluk yapacak işbirlikçi yerli şirketlerin iştahını kabartacak kamu-toplum yararına aykırı bir politik tercihtir.
TCDD’nin özelleştirilmesine karşı duruş, ulaşım sektöründe ve tüm kamusal hizmetlerde özelleştirmeye karşı net bir mücadele hattı örmekten geçer. Bu sorumluluk, “Biz değilsek kim, şimdi değilse ne zaman?” sorusuna olumlu yanıt veren, ülkesini, halkını seven tüm kişi ve kuruluşların ortak sorumluluğudur. Toplumcu bütüncül kamucu politikaların, toplumun en geniş kesimini oluşturan düşük gelirli, emeği ile geçinen yurttaşların çıkarlarını korumak açısından taşıdığı büyük önem açıktır. Bu itibarla, ilk adım olan özelleştirmeye karşı çıkmakla yetinmeyip, özelleşen tüm kamusal hizmetlerin kamu eliyle verilmesi, tekrar kamulaştırma ve yeni güçlü kamusal yapılar oluşturulması taleplerini kamuoyuna ve topluma mal etmeye çalışmalıyız.
Ülke ve toplum çıkarlarından yana olan tüm kuruluşlara, kendi kamulaştırma politika ve planlarını hazırlamalarını, TCDD nin özelleştirilmesine karşı mücadeleyi kamulaştırma politikaları ile yükseltmeleri çağrısını yapıyoruz. Yeni ve güçlü kamu işletmeleri acil bir toplumsal ihtiyaçtır.
“KİT’ler zarar eder” tekerlemesinin yarattığı kompleksten bir an önce arınılmalı ve yeni oluşturulacak güçlü kamusal kuruluş-yapılar sayesinde kamu mülkiyetinde olan, iyi yönetilen ve denetlenen bir sistem oluşturulmalıdır. Özelleştirmelerin ülkemize kaybettirdiklerinden çıkarılacak dersler ile ülke ve halk çıkarlarının gerektirdiği doğru politika ancak bu şekilde oluşturulabilecektir.
Şimdi safları sıklaştırmanın, türkülerimizi hep bir ağızdan söylemenin zamanıdır. Ülkemiz ve geleceğimiz için işimize aşımıza sahip çıkmak için YILMAYACAĞIZ, SİNMEYECEĞİZ, GERİ ÇEKİLMEYECEĞİZ! DEMİRYOLU HALKINDIR SATILAMAZ demeye devam edeceğiz.
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!