Sendikamız İzmir Şubesi tarafından 42.Haftasında Sürgün ve Baskılara Karşı Basın Açıklaması ve Oturma Eylemi Gerçekleştirildi.
İzmir Şube Başkanımız Erdal AKYOL tarafından gerçekleştirilen açıklamada; kurumlarımızda anti demokratik uygulamalar sürerken yakın zamanda sürgün edilen arkadaşlarımızdan birinin daha mahkeme kararlarıyla geri döndüğü diğer yandan ise üyelerimize yönelik saldırılarda payı olanların bugün mahkemelerin kararlarıyla ceza aldıkları belirtildi.
Açıklamada; siyasi iktidarın içerde sermayenin istekleri doğrultusunda kararlar almaya devam ederken, dışarda ise politikada da tezkerelerle yanlış politikalarını sürdürdüklerine vurgu yapıldı.
İzmir Şube Başkanımız Erdal AKYOL tarafından okunan basın açıklaması aşağıdadır.
Basına ve Kamuoyuna
Demokrasi, farklı düşünenlerin korunduğu bir yönetim biçimidir. Ama muhalif duruşa tahammülsüz iktidar ve onun fanatik kurum yöneticilerine göre bu düşüncelerin baskı altına alınmasıdır, bu baskıya boyun eğmeyenlere saldırmaktır. Bunun adı da sözde “İleri” Demokrasi olmaktadır.
BTS ve KESK bileşenleri geçmişten bugüne çeşitli biçimlerde uygulanan anti demokratik uygulamalarla karşı karşıya kalmıştır ve kalmaya da devam etmektedir. Baskılar, soruşturmalar, sürgünler adeta kurumların sopası haline gelmiştir. Sendikal haklar, insanca yaşam, demokratik ve barış içinde yaşanılan bir Türkiye gibi talepler için mücadele veren kamu alanında örgütlü sendikalarımıza yönelik baskılar her geçen gün artırıldı. Şu ana kadar
onlarca sendika yöneticisi ve üyesi çağdışı bir uygulama olan sürgün,
soruşturma ve çeşitli cezalardan nasibini aldı. Hepsi de benzer gerekçelerle
cezai yaptırımlara maruz kaldı. Verilen cezaların hemen hemen hepsi yargı
kararlarıyla bozulmasına rağmen, sürgüne gönderilenler geri dönmüş veya
cezalar iptal edilmiştir. Gerek sendikamız üyeleri olarak gerekse TCDD çalışanları olarak sürekli uygulanan bu yöntemlerden artık usandık. Gerek iktidar yetkililerinin, gerek kurum yetkililerinin dağ gibi büyüyen, güvenli kamusal ulaşım, eğitim, sağlık gibi sorunlarıyla uğraşıp çözüm bulmaları yerine; çalışma barışına zarar veren, kurumlar arası çatışma ve gerginlik yaratacak uygulamalara imza atmaları Demiryolu emekçilerini ciddi anlamda huzursuz etmektedir.
İşte yine o sürgün kararlarından birisi yine mahkemeden döndü. Malatya’ya iki defa sürgün edilen işyeri temsilcimiz yine geri dönüyor. İdare mahkemesi kararı sonuçlanmıştır. Defalarca dile getirdik yine söylüyoruz. SİZ GİDECEKSİNİZ BİZ KALACAĞIZ. Hepimiz de geri döneceğiz. İşte sürgünler burada, siz neredesiniz. Sürgün kararlarının altında imzası olanlar bugün yoklar. Sürgün kararını alanlar, aldırtanlar bugün ceza mahkemeleri önünde hesap veriyorlar. Yarında hesap verecekler. Bunlardan birisi de yandaş sendika Şube Bşk. Yrd. sosyal medyadan adeta üyelerimize ve çalışanlarla alay eden, hakaret eden ve kurum yöneticilerine telkinler veren kişi ceza mahkemesinde yargılanmış ve cezalandırılmıştır. Yine söylüyoruz kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak.
İç ve dış politikada yaşanan gelişmeler, ekonomik krizde dibe doğru gidişin, döviz kurundaki rekor üstüne rekor yükselişlerin ve zam fırtınasının yaşandığı bir ortamda TBMM’de görüşülmüş olan savaş tezkerelerine hangi gerekçe ile olursa olsun “evet” demek AKP’nin ekonomik krize de neden olan savaş politikalarına ve sonuçlarına da onay vermek anlamına gelecektir. Son dönemde hızla eriyen iktidar yeni bir tezkere ile yeni savaş yaygarasıyla ayakta kalmanın hesabını yapmaktadır. Geçen yıl kabul edilen İdlip tezkeresinde bir hava bombardımanı sonucunda 34 gencecik askerimizin yitirildiğini hepimiz gördük. Tezkerenin bölge halkına, ülkeye kan, gözyaşı, ölüm, kriz ve yoksulluktan başka bir şey getirmeyecektir. Bunun için hep söylüyoruz barıştan yanayız, savaşa hayır! Savaşa değil, eğitime, sağlığa bütçe.
Değerli Dostlar;
Siyasi iktidar, Sermayeye kaynak aktarmak için, başta Ulaşım, Sağlık ve Eğitim olmak üzere, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda düzenlemeler yapmaktadır. Hükümet, bu uygulama ile emeği ucuzlatmakta, kar oranlarını, işgücü maliyetlerini düşürerek arttırmaya çalışmaktadır. Bu yöntemin sonuçları, her alanda çalışanlara “işten atılma”, “iş kazası ile sakat kalma” ve “ölüm” olarak karşımıza çıkmaktadır.
30 yılı aşkın süredir kar amaçlı emeği ucuzlatmak adına başlatılan “TAŞERON” çalıştırma her geçen gün yaygınlaşmaktadır. Daha fazla kar etmek ve maliyeti düşürmek için alınmayan tedbirler sonucunda “taşeron çalıştırma” demiryollarında trafik güvenliğini tehlikeye atmaktadır.
Son bir hafta içerisinde üç kez vagon ve tren kaçma hadisesi yaşandı bir kez karambol yaşandı. Bu vahim hatalar çok ucuz atlatıldı. Tüm bu olanlar eksik personel ile yorgun olarak çalışmanın, bir çok işin dışarıdan hizmet alımıyla taşeronlara yaptırılmasının ve liyakatsiz atamaların sonucudur. Daha özelleştirme olmadan eksik personelle yorgun olarak çalışmanın sonuçları ortadayken, özelleştirmeden sonra personel eksiltilerek, neredeyse on işin bir kişiye yaptırılmak istenmesinin ve bir çok işin taşeronlara yaptırılmak istenmesinin getireceği vahim sonuçları düşünmek bile istemiyoruz.
25 Ekim 2021 tarihinde onaylanan 2022 yılı Cumhurbaşkanlığı programında Kamu İşletmeciliği ve Özelleştirme başlıklı bölümde; 2021 yılı Cumhurbaşkanlığı programında 273.1 ve 273.3 politika/tedbir hedefleri 2022 yılı içinde korunmuştur.
Lojistik ve Ulaştırma başlıklı bölümde ise Demiryolu Çerçeve Kanunu Çalışmalarının tamamlanması hedefi ilgili komisyon çalışmasının sonlandığı, yeniden yapılandırma ile ilgili kurumsal ve teknik çalışmanın tamamlandığı yasa değişikliği aşamasına geçildiği/geçileceği görülmektedir.
2021 yılı Cumhurbaşkanlığı programında 511.3 politika/tedbir hedefinde yürütülecek faaliyetler ve projeler bölümünde “Varlık Yönetim Sistemi Kurulması projesi 2021 Yılı Yatırım Programına alınarak projenin üç bölge müdürlüğünde hayata geçirilmesine yönelik çalışmalara başlanacaktır.” yer almaktaydı. 2022 yılı Cumhurbaşkanlığı programında 511.3 politika/tedbir hedefinde faaliyetlerinin başladığı ve sistem tasarımının tamamlanarak mevzuat değişikliğine geçileceği faaliyeti öngörülmektedir. Bu varlıkların devri, satışı, özelleştirmesi konusunda varlıkların faaliyet alanı dışında tutulması anlamına gelmektedir. Bu başından beridir asıl amacın kurumların değerli arazilerine göz dikilmesinin kanıtıdır. Kimsenin KİT leri daha verimli hale getirmek gibi bir derdi yoktur. Kurumların arazileri başta olmak üzere değerli varlıkları faaliyet alanı dışında tutmak yine yandaşlara peş çekilmek istenilmesindendir.
Türkiye ekonomisi üretimden kopmuş, özelleştirme ile kamunun birikimleri tasfiye edilmiş ve sıcak para girişine bağlı zayıf bir ekonomi haline gelmiştir. Çözüm KAMUSALLAŞTIRMA’dır. Türk parası Dünyada en çok değer kaybeden para haline gelmiştir. Doların tahakkümünden kurtarılabilmek için kendi ayakları üzerinde durabilen bir ülke olabilmek ancak kamusallaşma eksen alınarak oluşturulan bir politikanın sonucu olarak gerçekleşebilir. Özelleştirmeler ve kamu hizmetlerinin küçültülmesi girişimleri derhal durdurulmalı, güvenli bir kamusal ulaşım, eğitim, sağlık ve sosyal güvenliğe ayrılan paylar arttırılmalıdır.
Gücünü fiili ve meşru mücadeleden alan konfederasyonumuz KESK ve sendikamız BTS bu ülkenin kamu emekçilerinin hak ettikleri, özlemini yaşadıkları bir ülkeye ve dünyaya kavuşacakları günü yakınlaştırma mücadelesini kararlıkla sürdürecektir.