Sendikamız İzmir Şubesi tarafından Sürgün ve Baskılara Karşı Oturma Eylemimizin 46.sı gerçekleştirildi.
Sendikamız üye ve yöneticilerinin yanı sıra KESK İzmir Şubeler Platformunun dayanışma gösterdiği oturma eylemi Alsancak Gar önünde gerçekleştirildi.
KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Veysel BEYAZADAM tarafından yapılan konuşmanın ardından İzmir Şube Başkanımız Erdal AKYOL tarafından basın açıklaması okundu.
Basına ve Kamuoyuna
19 yıldır siyasi iktidar, sermayenin yanında emeğin karşısında yürüttüğü emekçilere düşman politikaları ile bizlerin bugün yaşadığı yoksulluk açlık ve antidemokratik koşulları yaratmıştır. Kamu kaynaklarını tasfiye ederek kamusal hizmeti başta sağlık ve eğitim alanından başlayarak tasfiye etme sürecinde, siyasal kadrolaşmayı, liyakattan uzak mülakatlarla torpillerle gerçekleştirmiştir. Bu gün karşı karşıya olduğumuz bu sürgünlerde bu politikaların bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır. Emekçilerin örgütlü haklarını talep eden mücadelesini bastırmak gözdağı vermek için baskı altına aldığı, miting uyguladığı liyakata dayalı olmayan atamalarıyla sendikamız üyelerini dışarda tuttukları gibi sürgünlerle de cezalandırmak istediler.
Burada sadece sürgünlere özelleştirmeye yönelik değil, İktidarın ekonomik ve siyasi krizi, ülkeyi yönetememe halini perdelemeye yönelik baskılarına, sermaye yanlısı politikalarına karşı kamu emekçilerinin gerçek sorunlarına ve taleplerine dikkat çekmek için de alanlardayız.
Geçtiğimiz hafta Türk Lirası, tarihin en yıkıcı günlerinden birini yaşadı. TL, dolar karşısında bir günde yüzde 20’ye yakın değer kaybetti. Döviz büroları tabela kapattı. Türkiye ekonomisi, özelleştirmeler ile kamu birikimlerinin tasfiye edildiği sadece dışardan gelecek sıcak para girişine bağlı zayıf bir ekonomi haline gelmiştir. Doların tahakkümü altında ezilen işçi ve emekçilerin yarısı asgari ücret düzeyinde yani açlık sınırının bile altında bir gelirle yaşamaya çalışıyor. ‘Ekonomide kurtuluş savaşı veriyoruz’ diyenler şunu bilsin ki bunun halk içerisinde hiçbir karşılığı yok. Uyguladığınız politikalarla emekçi halk kitleleri her gün yeni bir krize uyanıyor. 2022 bütçe görüşmelerine baktığımızda da gelirlerin büyük bir bölümünün sadece vergi ve cezalara dayandığını görmekteyiz. Üretimden gelen gelir nerdeyse yok. Kamu emekçilerine 2022 için yüzde 7+5 zam verilirken vergi ve harçlara ise yüzde 36 lık bir zam öngörülüyor. Bu ülkemizin sadece vergi ve cezalar ile yönetildiğinin de açık bir göstergesidir. Onun için diyoruz ki YÖNETEMİYORSUNUZ.
İktidar, ittifak ortağıyla birlikte hayata geçirdiği politikalarla işçi ve emekçilerin cebinden alıp sermaye sınıfının kasasını dolduruyor. Yandaş şirketlerin, patronların vergi borçları bir kalemde silinirken, işçi ve emekçiler perişan halde yaşam savaşı veriyor. İktidar yandaş iş adamlarının çıkarlarını savunmak ve bunun karşısında halkı susturmak içinse baskı ve şiddet politikalarını arttırıyor. Hakları için itiraz eden, sesini yükselten, mücadele eden tek bir birey bile görmek istemiyorlar. Kendileri dışındaki tüm kesimleri iktidarlarının bekası için tehdit görüyorlar. Bu yüzden her tür yol ve yöntemle ortadan kaldırmak, etkisizleştirmek istiyorlar. Ülkenin yarısından fazlasını özde değil sözde vatandaş görüyorlar. Maaşlarımız gün gün erirken geçinemiyoruz demek bile suç sayılıyor. Korku iklimi yaratarak sadece bedenleri değil zihinlerimizi, ruhumuzu teslim almak, kuşatmak, hareket edemez hale getirmek istiyorlar. İnsanların üç beş kişi bir araya gelip geçinemiyoruz demesi bile suç haline getirilmekte gözaltı ve tutuklamalara neden olmaktadır. Yapılan anayasal suçtur. Geçinemiyoruz onun içinde geçinemiyoruz diyeceğiz. Bu suçsa bu suçu işleyeceğiz. Bu krizin faturasının halka çıkartılmasını kabul etmiyoruz.
Türkiye halkı devlete vergisini ödeyerek, çalışarak, üreterek demiryolu gibi kamu işletmelerine yapılan yatırımları finanse etmiştir ve onların gerçek sahibidir. Yıllardır uygulanan emek karşıtı politikalarla, sermaye kesiminden vergi toplamayarak, dışarıdan ve içeriden alınan borçları katlayarak gelinen bu noktada, bugün bu borçların faizinin küçük bölümlerinin ödenmesi için milli varlıklarımız, ekonomimizin üretken güçleri satışa çıkarılıyor.
Geçmiş hükümetler ve bugün AKP eliyle sürdürülen özelleştirmeler ile kamu eliyle yürütülen hizmetler büyük oranda tasfiye edilerek, sermayenin serbestçe at koşturduğu dilediğince fiyat belirlediği, gözünün kırpmadan çalışanları kapı önüne bıraktığı, gözlerimizin içine bakarak vergi vermekten kaçındığı bir noktaya gelinmiştir. Ulaşım gibi kamusal bir hak bile sadece kar/zarar ölçeğinde ele alınmakta, merkezi planlama ve işletme göz ardı edilerek ülkemizin demiryolu ulaşım sistemi büyük bir risk altına itilmektedir.
Değerli Dostlar BTS olarak biliyoruz ki; ekonomik olarak ülkeyi çöküşe sürüklemiş olan iktidar çözümü bir kez daha kamu kaynakları haraç mezat satmakta bulmuştur. Siyasi iktidar, ekonomik olarak yaşadığı çıkmazı yüz binlerce kamu çalışanının iş güvencesini elinden alarak aşmayı hedeflemektedir. Neo-liberal politikalar sonucu kamunun tasfiye edilmesi ve ülkemizin ucuz iş cenneti haline dönüştürülmesine, iş güvencemizin elimizden alınmasına izin vermeyeceğiz!
Tüm Memur ve İşçi arkadaşlarımız şunu çok iyi bilmelidir ki kamudaki iş güvencesi ne kadar tasfiye edilirse özel sektör mantığında oluşacak yeni yapıda bunun kat ve kat fazlası yaşanacaktır.
Sonuç olarak; sorunlarımızın çözümü, iş güvencesinin ortadan kaldırılması değil, zamana uygun teknolojinin Kurumlarımıza kazandırılması, liyakat ve eğitimin temel alındığı bir personel rejiminin oturtulması ve partizan yöneticilerle kurumların arpalığa çevrilmediği bir yönetim anlayışıyla, Kurumumuz karlılığı daha da arttırılabilecekken tercih edilen yol ve niyetin iyi olmadığını görmekteyiz.
Bugün bir kez daha, Demiryollarının özelleştirmesini ve sonuçlarını hatırlatarak, sendikaların özelleştirmeler ve emekçileri ilgilendiren başlıklarda uyarı ve taleplerinin yerinde ve zamanında dikkate alınmasını toplumsal sorumluluğumuz gereği olarak bir kez daha kamuoyunun dikkatine sunuyoruz; DEMİRYOLU HALKINDIR SATILAMAZ.