İzmir Şubemiz tarafından Baskılara, Sürgünlere ve Özelleştirmelere karşı basın açıklaması ve oturma eyleminin 54.sü gerçekleştirildi.
Sendikamız üye ve yöneticilerinin katılım gösterdiği ve KESK İzmir Şubeler Platformunun destek verdiği basın açıklaması ve oturma eylemi İzmir Alsancak Gar önünde yapıldı.
KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Veysel BEYAZADAM tarafından yapılan konuşmanın ardından Sendikamız İzmir Şube Başkanı Erdal AKYOL tarafından basın açıklaması okundu.
24.01.2022
Basına ve Kamuoyuna
Kamu elindeki mal ve hizmet üretim araçlarına sermaye sınıfının el koymasını sağlamak için ortaya atılan süslü söylemlerle bezenmiş özelleştirme uygulamaları, insanlık tarihinin gördüğü en büyük yağmaların yasal ama gayrimeşru sonuçlarıdır. Özelleştirme; kamu mallarının, hazine arazilerinin ve tesislerin talan edilmesi ile sınırlı kalmamış aynı zamanda çalışma hayatında sendikasızlaştırmayı, iş güvencesinin oradan kalkmasını, vergi gelirlerinin azalmasını, karlı olmadığı gerekçesiyle bazı alanlardaki üretimin kaldırılarak dışa bağımlılık yaratılmasını, yeni bir yolsuzluk ekonominse geçilmesini, hayatın ticarileşmesini, vatandaş yerine müşteri anlayışının getirilmesini, amme hizmeti anlayışının ortadan kaldırılmasını ve sosyal devletin tasfiye edilmesini getirmiştir.
Cumhuriyet tarihi boyunca emekçilerin alın terinin eseri olan SEKA, TEKEL, TÜPRAŞ, TELEKOM, MKE başta olmak üzere AKP döneminde haraç mezat satılmış, sıra kamu hizmetlerinin piyasalaşmasının tamamlanmasına gelmiştir. Şimdi sıra, ülkenin en büyük kuruluşlarından, ulaşımın temel ve kilit bir kuruluşu olan TCDD nin özelleştirilmesine gelmiştir. Cumhuriyetin temel bir kuruluşu olan TCDD özelleştirme sürecine sokulmaktadır. Bu girişim, kamuya yani halka ait varlıkların yeni bir talan örneği olacaktır. Oysa dünyanın birçok ülkesinde, demiryolu ulaşımı kamusal bir hizmet olarak kamu eliyle gerçekleştirilmektedir.
Kamu emekçilerinin iş güvencesinin kaldırılması ve altında yatan niyet kamu hizmetlerinin de tasfiyesidir. Temel kamu hizmetlerinin parasız, nitelikli ve ulaşılabilirliğini, kamu emekçilerinin iş güvencesini savunan konfederasyonumuz ve sendikamız özelleştirmelerin önünde bir engel olarak görüldüğünden hedef haline getirilmiştir. Buradan bir kez daha kamusal alanın yok edilmesini ve kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına izin vermeyeceğimizi ifade ediyor, tüm halkımızı nitelikli, ücretsiz ve eşit kamu hizmeti için mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.
İktidara geldiğinden beri kamu emekçilerinin iş güvencesini kaldırmayı dilinden düşürmeyen siyasi iktidar, fiilen kamu emekçilerinin iş güvencesinin kaldırıldığı bu süreçte güvencesiz çalışmanın kamu emekçileri açısından neler getireceğini de pratik olarak ortaya koymuş bulunmaktadır.
Her gün açığa alınan, işten atılan, tutuklanan kamu emekçileri ile ilgili haberler gündemden düşmezken kamuda oluşan boşluk başka cemaat ve tarikatlarla doldurulmaktadır. Kamuya dışarıdan alımlarda ve görevde yükselmelerde liyakat sistemi yok edilirken mülakat sistemi tüm kamu kurumlarında esas hale getirilmiş, AKP’ye sadakat neredeyse tek kriter olarak benimsenmiştir.
Buradan bir kez daha altını çizmek isteriz ki bu ülkenin kamu çalışanları, iktidarın kapıkulu değil, halka hizmet veren emekçilerdir. Kamuya karşı sorumlulukları ve yasalara bağlılıkları, iktidarın ve amirlerinin keyfi tutumlarının önünde gelmektedir. Siyasi iktidar ve onun atadığı kamu idarecileri onuruyla çalışan kamu emekçilerini işi ve ekmeğiyle tehdit etmekten vazgeçmelidir.
Uluslar arası sözleşmelerde, Anayasa’da ve ilgili yasalarda sendikal faaliyetlere katılmak, sendikal örgütlenme özgürlüğü en temel haklardan sayılmışken üye ve yöneticilerimizin sürgün edilmesi, düzmece soruşturmalarla ile cezalandırılmaları, açığa alınmaları siyasi bir karar değil de nedir? Bu siyasi kararlar karşısında biat etmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz!
Sendikamız sürgüne gönderilen düzmece soruşturmalarla cezalandırılan tüm üyelerimizin bütün hukuki süreçlerini üstlenmekte, sürgüne gönderilen üyelerimizle her türlü dayanışma ilişkisini geliştirmekte ve üyelerimizin asıl görev yerlerinde görevlerine başlamaları mücadelesini yükseltmek için çaba harcamaktadır. Van Kapıköyde İran sınırına sürülen işyeri temsilcimiz Serdar ÜRUN’da mahkeme kararıyla asıl görev yerine iade edilmiştir. İşyeri temsilcimizin iade davasında olumlu karar çıkması da bu mücadelenin bir parçasıdır. Tüm bu hukuksuz uygulamalara karşı kazanan er ya da geç emekçiler olacaktır. Tüm ulaşım emekçilerini hep birlikte kazanmak için mücadelemizin saflarına davet ediyoruz.
Değerli Basın Emekçileri; Siyasal iktidarın bir sanatçının beş yıl önce yazdığı şarkı sözleriyle gündemi meşgul etmesi, ülkenin gerçek meseleleri hakkında söyleyecek sözlerinin kalmadığını göstermektedir. Bu aynı zamanda özgür bir ülke yaratacağız diye yola çıkanların ifade ve düşünce özgürlüğüne vurduğu yeni bir darbedir. Bu aynı zamanda tarikatları cemaatleri son dönemde ortaya düştükleri durumdan hedef göstererek kurtarma operasyonudur. Siyasal iktidar başta kadınlar olmak üzere, tüm muhalif kesimlerin sindirmeye çalışmaktadır. Son dönemlerde Boğaziçi Üniversitesi’nde 3 dekanı görevden alınması, TBMM’de muhalif vekiller için yeni fezlekeler hazırlanması, yine aynı dönemde, sokağa çıkacak herkese sopa sallanması, yaşam biçimimize müdahale edilmesi, Cumhuriyet Rejimini İslam’a dayandırmak istediklerini daha açık göstermektedir. Laiklik hem kadınlar hem de emekçiler için bir nefes kadar önemlidir. Bütün bunlarla, gazetecilere ve sanatçılara yönelik saldırı bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Tüm bunlara baktığımızda ister istemez şu soru aklımıza gelmektedir. Afganistan olmamıza kaç durak kalmıştır?
Değerli Dostlar; Bugün gıda maddelerinden tutun ulaşım, haberleşme, doğalgaz, akaryakıt, elektrik, sağlık, eğitim gibi özel sermayenin kar hırsına terk edilen bütün sektörlerde mal veya hizmete erişim ücretleri fahiş oranlarda arttırılmıştır. Onun içidir ki her şeye rağmen emekçiler için yoksul halk için gündem değişmemektedir. Gündem açlıktır, gündem yoksulluktur, gündem temel hak ve özgürlüklerimizin kısıtlanmasıdır, en önemlisi de gündem laik bir cumhuriyetten hızla uzaklaşmamızdır.
Kamu emekçilerinin insanca yaşam taleplerinin onurlu sesi olan sendikamız, emekçilerin barış ve kardeşlik içinde yaşadığı eşit, özgür ve laik bir Türkiye mücadelesinde her zaman var olacaktır.
Biz sermaye sınıfının özelleştirme söylemlerinin ne demek olduğunu yıllardır dile getirdik, bugün tekrar haykırıyoruz, yarın gene haykırmaya devam edeceğiz.
SÜRGÜNLER BASKILAR BİZİ YILDIRAMAZ, DEMİRYOLU HALKINDIR SATILAMAZ, ÖZELLEŞTİRME POLİTİKALARINDAN VAZGEÇİLSİN,
ÖZELLEŞTİRMELER DURDURULSUN.