Ulaştırma işkolunda örgütlü olan sendikamız BTS kuruluşundan bugüne çalışanların hak ve çıkarlarını korumayı ilke edinmiştir. Bugüne kadar da bu ilke doğrultusunda gerektiğinde fiili ve meşru mücadele verirken aynı zamanda hukuksal alanda da mücadelesini yürütmüştür.
Sendikamızın mücadelesi sendikamız üyesi olsun olmasın, tüm çalışanlar tarafından saygı gördüğü hepimizce bilinmektedir.
Buna rağmen sendikal mücadeleyi iktidara yada kurum yöneticileri ile yakın ilişkiler kurmak üzerinden tarif edenlerce verdiğimiz mücadele saygı duyulmak yerine yok görülmekte, çarpıtılmakta yada karalama çabası içine girilmektedir.
Bugüne kadar yaşadığımız bu olaylara bir yenisi DHMİ çalışan personelin yaşadığı kimi sorunların çözümlenmesi amacıyla yürüttüğümüz hukuk mücadelesinin çarpıtılması yönünde olmuştur.
Sendikamız tarafından DHMİ çalışanlarının;
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Havacılık Tazminatı ödenmesine ilişkin 29.06.2012 tarih ve 2012/T-9 karar sayılı kararının;
- Hastalık izin süreleri toplamının 7 günü aşması halinde, aşan sürelere isabet eden havacılık tazminatı ödenmemesi,
- Personel maliyeti tamamen karşılananlar, personel maliyeti kısmen karşılananlar ve personel maliyeti karşılanmayanlar şeklindeki gruplandırma,
- ARFF Memurlarının Ek-3 Sayılı Cetvelde (Personel Maliyetleri Karşılanmayanlar grubunda) arasında gösterilmesi nedeniyle Ek-3 sayılı cetveldeki ARFF Memurlarıyla ilgili düzenlemenin,
- Ek ödemelerin havacılık tazminatlarından kesilmek suretiyle mahsup edilmesiyle ilgili düzenlemenin,
- Tazminat oranlarının,399 Sayılı KHK’ nin Ek-2. maddesinde yer alan oranlara uymaması nedeniyle Ek-2 ve Ek-3 sayılı cetvellerdeki oranların,
399 Sayılı KHK’ nin Ek -2 maddesi ile Anayasanın 10. maddesi ve 55. Maddesine aykırı olması nedeniyle iptali ile yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi talebiyle ilgili dava açılmıştır.
Sendikamız tarafından açılan bu davayla ilgili olarak Ulaştırma Çalışanları Memur Sendikası(UÇMS) Sendikamızın bu davayı geri çektiği üzerine çalışanlar arasında bir propaganda yürütmektedir.
Öncelikle açtığımız davanın sürdüğünü ve diğer hukuksal faaliyetlerimizde olduğu gibi davayla ilgili yaşanacak gelişmelerin Sendikamız tarafından ifade edileceğini belirtmek isteriz.
Sendikamız tarafından Danıştay’a açılan ve davalıların DHMİ Genel Müdürlüğü ile Başbakanlık olduğu davada Danıştay 5.Dairesi tarafından gelen cevapta Yürütmeyi Durdurma talebimiz reddedilmiştir. Sendikamız tarafından Yürütmenin Durdurulması talebimizin reddine yapılan itiraz üzerine Danıştay İdari Davaları Genel Kurulu tarafından verilen kararla; Danıştay 5.Dairesinin kararında Başbakanlığın hasım olmaktan çıkarılmasının görülmesi üzerine dosyayı tekrar Danıştay’a göndermiştir. Ve dava şu an Danıştay’da devam etmektedir.
Bu yalan propagandayı yapan UÇMS yönetici ve üyeleri tarafından sendikamızın üyelerinin hak ve çıkarlarını korumak, adaletsizliklerin önüne geçmek amacıyla açtığı bu davanın geri çekilmesinin söz konusu olmayacağı iyi bilinmektedir.
Hatta geçen bu süre içerisinde henüz bir ay olmadan Eğirdir Gar’ın içerisinde olduğu taşınmazın satışı, kreş ücretlerine yapılan zam kararının iptali hakkında davalar açılırken TCDD ve DHMİ Genel Müdürlüğü yöneticileri ile yaptığımız görüşmelerle pek çok sorun aktarılmış ve çözümü yönünde çaba harcanmıştır.
Peki neden sendikal faaliyetlerini doğru yürütmek, yada yayınlanan Yüksek Planlama Kurulu kararı ardından gerekli çalışmayı yapıp hukuksal mücadele vermek yönüne girmemişte sendikamızın dava geri çektiği gibi bir yalana söylemek durumunda kalmıştır. Bunu en iyi kendileri cevaplayacaktır.
Hepinizin bildiği gibi sendikamız ve üyesi olduğu KESK sendika lafının ağza alınmadığı, 12 Eylülden sonra devam eden baskı ortamının sürdüğü bir ortamda her türlü zorluğa karşı büyük bedeller ödeyerek sendikalarını fiili olarak kurmuştur, ardındansa hükümet tarafından bu mücadelemizin durdurulamayacağı görülünce 4688 sayılı yasa ile sendikalar yasallaşırken bu süreçte tepeden inme sendikacılığın, mücadelenin, hak alama bilincinin ne olduğunu bilmeyen kişiler tarafından adı sendika olan ama sendikadan bihaber sendikalar kurulmuştur.
Memur Sen konfederasyonu da üyesi olan UÇMS’de bu süreçte kurulmuştur. İktidarın arka bahçesi olan ve ilişkilerini sendikacılık dışında ilişkiler üzerinden yürüten bu sendikanın yöneticileri AKP’nin hükümet olduğu dönem boyunca çalışanları kendi sendikasına üye yapmak için her türlü argümanı kullanmışlardır.
Örgütlü olduğumuz kurumlar yeniden yapılanma adı altında tasfiye edilirken sesleri solukları çıkmamıştır.
Belirttiğimiz gibi çalışanların hak ve çıkarlarını korumak için öncelikle bizlerin özlük ve ekonomik haklarının belirlenmesinde karar verici olan siyasi iktidarla olan ilişki belirleyicidir.
Kamu emekçilerini her geçen daha da yoksullaştıran, esnek kuralsız güvencesiz çalışmayı uygulamayı hayata geçiren iktidar partisine sözünüzün tutumunuzun olup olmadığı belirleyici olandır. Oysa yakın zamanda UÇMS’nin üyesi olduğu Memur Sen Konfederasyonu tarafından düzenlenen “Medeniyet, insan, demokrasi ve şehirler” konulu Büyük Türkiye Buluşması adlı toplantıya Başbakan’ın çağrılması anlamlıdır. Başbakan bu toplantıda içinde bulunduğumuz ve genel seçim niteliği kendisi tarafından ifade edilen yerel seçimler sürecinde kürsüye çıkarak tüm iş kollarında faaliyet gösteren sendikaların tüm üye ve yöneticilerini AKP üyesi yurttaşlar olarak görerek bir kapalı salon mitingine çevirmesi manidardır.
Sendikanın üyelerini siyasi parti, cins, dil din ırk ayrımı yapmadan haklarını korumak ve savunmakla görevlidir. Ancak yaşananlar durumun hiçte böyle olmadığını göstermektedir.
AKP hükümetinin 11 yılı aşkın süren iktidarının bugün geldiği noktada iktidar olmak ve bunu sürdürmek üzere kurduğu ve sürdürdüğü ilişki ağı, iktidarı boyunca basınla, işadamlarıyla ilişkisi, yargıya müdahalesi ve Bakanlar Kurulu üyeleri ile aralarında çocuklarının da bulunduğu yakın çevrenin yolsuzluk ilişkileri karşısında sendikanın görevi iktidarın koltuk değneği olmak yerine emekten ve doğrudan yana olmaktır.
Baktığımızda da Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına bağlı bazı kurumlarda Sayıştay raporlarına yansıyan usulsüzlükler ve hak edişler ile ilgili görev yapan kimi yöneticiler hakkındaki suçlamalarla ilgili çeşitli haberlerin basında yer alması karşısında sessizliğe bürünmeleri manidardır.
Sendikalar öncelikle çalışanların hak ve çıkarlarını korumak üzere mücadele etmeyi öğrenmeli, mücadele edenleri karalamak ve yalan yanlış bilgilerle çalışanları yanıltmaktan vazgeçmeli, orta oyununa dönmüş olan Toplu İş Sözleşmeleri görüşmelerinde üyelerini satmak yerine biz kamu emekçilerini her geçen daha da kötü bir noktaya taşıyan iktidar partisi karşısında sendikacılık yapmalıdır.
İlke ve değerlerinin ışığında ilk günden bugüne kadar üyelerinin ve çalışanların hak ve çıkarlarını korumayı ve geliştirmede en küçük bir sapma göstermeyen BTS olarak bundan sonra da aynı kararlılıkla mücadelemizi sürdürürken, sendikacılık yapmak yerine iktidarın arka bahçesi olmayı şiar edinmiş yapılarla mücadelesini her platformda sürdürecektir.