1 Ekim 2015 tarihinde Ankara’nın Dikimevi semtinde Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı bir EGO otobüsünün durağa hızla girmesi ve ardından aracı durduramaması nedeniyle yaklaşık 300 metre sürüklenmesi sonucu 12 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği, 12’sinin de yaralandığı bir kaza yaşandı.
Öncelikle kazada yaşamını yitiren yurttaşlarımıza tanırdan rahmet, ailelerine başsağlığı dilerken, yaralı yurttaşlarımıza da acil şifalar dileriz.
Kazanın ardından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından yapılan açıklama ile kazaya ilişkin kapsamlı inceleme yapacaklarını belirtilmiştir.
Bizler, ulaştırma işkolunda örgütlü olan bir sendika olarak ulaşımın gerek şehirlerarası gerekse şehir içinde hızlı, güvenli ve ulaşılabilir bir hizmet olmasını savunurken, ulaşımın öncelikle demiryolu, deniz, hava ve kara taşımacılığının birbirleri ile entegre bir şekilde ancak karayolu taşımacılığına verilen öncelik yerine başta demiryolu olan üzere deniz ve havayolu ulaşımı ile sağlanmasının, şehir içi ulaşımda da özellikle raylı taşımacılığın bir öncelik olması gerektiğini her fırsatta ifade etmekteyiz.
Ancak hükümetin, ilgili kurumların ve yerel yönetimlerin karayolu ağırlıklı uygulamaları sonucunda yurttaşların yaralanması ve ölümüyle sonuçlanan pek çok kazayı sıklıkla yaşamaktayız.
Ülkemiz yaşanan kazalarda pek çok ülkenin önünde yer almakta, bu yüzden özellikle bayramlarda onlarca yurttaşımız kazalarda yaşamını kaybetmektedir.
Bütün bunlar kadar önemli olan konulardan birisi de ulaşımın güvenli olmasıdır.
Yerel yönetim hizmetlerinin asli birer parçası olan ve bu nedenle gerekli eğitim ve deneyime haiz, kadrolu ve güvenceli emekçiler tarafından yürütülmesi gereken toplu taşıma hizmetleri; Ankara’da, sözüm ona EGO Genel Müdürlüğü denetiminde, Melih Gökçek tarafından kurdurulan BUGSAŞ şirketinin işçileri tarafından yürütülmektedir.
Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı EGO otobüslerini yıllardır belediyenin kadrolu işçileri değil birçoğu asgari ücretin biraz üstünde maaş alan şirket elamanları tarafından sürülmektedir. Söz konusu bu şirket elemanı şoförlerin birçoğunun, gerekli bilgi ve tecrübe ile değil de; kadrolaşma kaynağı olarak değerlendirilen şirketler üzerinden yandaşlık ilişkileriyle işe alındığı herkesçe bilinmektedir.
İktidara gelen hükümetlerin bir devlet politikası haline getirdiği uygulamalar nedeniyle belediyenin verdiği hizmetler kadrosu ve iş güvencesi olmayan personeller tarafından verdirilmekte, bu personel uzun çalışma süreleri nedeniyle sağlıklı bir hizmet verememektedir.
Hizmetlerin verilmesinde Belediyenin asli işlerinin kadrolu olmayan personelle çalıştırdığı bir şirket eliyle yürütülmesi sadece kadrolaşma amacıyla değil en temel kamusal hizmetlerden olan toplu taşıma hizmetinin piyasalaştırılması ve kar/zarar hesabıyla hizmetlerin verilmesi gerçeğini göstermektedir.
Çalışanlara bir maliyet unsuru olarak bakıldığı için kadrolu, güvenceli kamu emekçisi değil ucuz ve güvencesiz çalışmaya razı ücretli köleler istihdam edilmektedir. Şirket elamanı bu şoförler belediyenin kadrolu işçileri olmadıkları için daha uzun sürelerde, daha kötü koşullarda, daha düşük maaşlara ve en önemlisi örgütsüz ve güvencesiz bir şekilde çalışmak zorunda bırakılmaktadır.
Biz biliyoruz ki her ne kadar katliam gibi bu kazada EGO otobüsünü kullanan şoförün bireysel kusuru olabilir, ancak asıl kusur ve sorumluluk toplu ulaşım hizmetlerinin piyasalaştırılıp, taşeronlaştırılması ve özelleştirilmesine imza atan belediye yönetimidir.
Yine bu kapsamda toplu ulaşım hizmetinde asıl amaç kar olunca araç bakım-onarım faaliyetleri de maliyet unsuru olarak görülmektedir. Bu bakış açısıyla bakım onarım faaliyetleri belediyenin kendisi tarafından değil de şirket eliyle, yeterli donanıma sahip olmayan bakım istasyonlarında; yine bilgi, tecrübe ve yetkinlikten ziyade yandaşlıkla veya güvencesiz ve kadrosuz çalışmaya razı olan kişiler eliyle yapılıyor.
Sonuç olarak; Ankara halkı yıllardır birçoğu işinin ehli olmayan, yasal sürelerin üzerinde mesai yapmak zorunda kalan şoförlerin kullandığı, bakımları düzenli ve yeterli yapılmayan otobüslerle yolculuk yapıyor.
Yaşanan en açık ifade ile bir kaza değil düpedüz bir cinayettir. Ve faili asıl olarak o EGO otobüsünün şoförü değil şehir içi toplu taşıma sistemini, asıl derdi kadrolaşma ve kar elde etmek olan bir şirkete devreden Ankara Büyükşehir Belediyesi yönetimidir.
Bu tür kazaların bir daha yaşanmaması için öncelikle ulaşım politikasında raylı taşımacılığa ağırlık verilmesi, bunun bir devlet politikası haline getirilmesi, ulaşım araçlarının bakım ve yenileme hizmetlerinin aksatılmadan yürütülmesi ve en önemlisi bu hizmeti veren personelin iş güvenceli, kadrolu, insanca yaşanacak bir ücret ve çalışma koşullarına sahip olması en önemli başlıklardır.
Bu belirttiğimiz noktalara dikkat edilmemesi, gerekli adımların atılmaması yarın yeni kazaların yaşanmasının önünü açacaktır. Ve bu kazaların sorumlusu hükümet ve yerel yöneticilerin üzerinde olacaktır.
Bu tür kazaların bir daha yaşanmaması dileğiyle, tekrar yaşamını yitiren yurttaşlarımıza tanırdan rahmet, ailelerine başsağlığı dilerken, yaralı yurttaşlarımıza da acil şifalar dileriz.