Tam dört ay önceydi. Gecikmeli yapılmış kahvaltı masasını toplarken telefonum çaldı. Telefonda Adana’dan “Ankara Gar’da patlama olmuş. Özge ile konuştum iyiymiş, ama İdil’e ulaşamıyorum” diyen arkadaşım. Bu kez ben İdil’i aramaya başladım. İdil meşgul, “Yaşasın biriyle konuşuyor” diye içimden geçirdim. Ve nasılsa bitince döner bana. Saatler sürdüğünü düşündüğüm bir dakika bekleyebildim. Yine aradım. Bu kez çalıyor ama açmıyor. Kötü oldum yine bekledim yine aradım, yine bekledim yine aradım, yine bekledim yine aradım… Ya meşgul, ya açmıyor. Televizyona yansıyan ilk görüntülerin üzerine şarjı lazım olur diye de çok çaldırmak istemiyorduk.
İdil’e ulaşamayınca orada olacağını düşündüğüm arkadaşlarımı aradım. Biri hasta evde yatıyor, ikisi yolda geç kalmışlar, diğeri yurt dışındaymış (ki sonrasında öğreniyoruz maalesef dönmüş ve o da şu an yok. Yüzünü asık görmediğim, güleryüzlü 18 yıllık iş arkadaşım Ali KİTAPÇI). Bu da olmayınca Adana grubuna ulaşmaya çalıştım. Telefon açılıp İnanç’ın sesini duyunca sevinirken konuşmasını duyduğumda kahroldum. Bir şeyler ters gidiyordu ve iyice endişelenmiştim. Tüm Ankara seferber oldu ki İdil’e, Ali’ye ulaşalım. Bütün hastaneler, hastane odaları arandı, çalışan tanıdıklar bulundu… Ama sonuç nafile.
Bütün gün telefonumun çalmasını “Canımmm nasılsın? Sizinkiler nasıl?” diye sesini duymayı bekledim. Olmadı, duyamadım. Eşim ve kızım televizyonda gösterilen hastane listelerine bakıyorlardı. Listede adı var mı? Görüntülerde İdil’e benzer biri var mı?
Ankara’ya gitme hazırlığı başladı, yerimde duramıyordum. O sıcak sesini daha 15 saat önce duymuştum. Hiçbir şey konduramıyordum, herhalde ortopedi servisleri dolu bakılmayan başka bir serviste yatıyor veya ameliyatta diye düşünüyordum. Son konuşmamızmış meğer “Sizi çok özledim. Şayan’ın patlıcan dolmasını , senin bamyanı ve kızartmanı da… 29 Ekim’e ya da Kasım’a ayarlayıp geleceğim” sözleri. Kim bundan sonra isteyecek? Her yediğimde boğazımda düğümlenecek aklıma son konuşmamız gelecek.
Bir hafta önce konuşmuştuk, doğum günüydü şehir dışında bir cenazeden dönüyordu.
-Kız, dedim.
-Doğum günü kutlamak için başka yer kalmadı mı?
Güldü.
-Belki de bu yıl hep gezeceğimdir,dedi.
Gülüştük. Arkadaşlarının en kötü anlarında hiç düşünmeden yanlarında olacak, hastanelerde sabahlayacak kadar dost canlısıydı.
Bir ay olmamıştı ki Ankara’da çok sevdiğimiz bir kardeşimizin düğününde eğlenmemizin üstünden geçen. Çocukları çok severdi. Kendinin bir oğlu olduğu halde annelerini küçük yaşta kaybeden Özge ve Simge’ye annelik yapan candı İdil. Kulaklarımdan hiç gitmeyecek üçünün oturup “Hepimiz aynı olduk şimdi” sözleri. Sadece tanıdığı çocuklar değildi sevdikleri. Dil, din, ırk gözetmeksizin kendi Ankara’dan bizleri Adana’dan seferber ederek Mardin’de bir ilkokula çocukları sevindirmeye koşacak kadar yardımseverdi İdil.
Demiryollarında çalışmaya başlayalı 18 yıl bitti ve her zaman “İyi ki Bilgi İşlem Dairesi’nde başlamışım” dedim. Saygı, sevgi, samimiyet vardı. O günden beri bana ablalık yapan bana “küçüük” diyen “çekirdek abla grubum” vardı. Maalesef birini kanserden kaybettik. Üzülürken sevinirken, ağlarken gülerken yaşadığımız tüm anılar, hafızamızda kalbimizde kaldı. Yedi buçuk yıl önce beni Adana’ya hem ağlayarak hem gülerek uğurladılar. Sonrasında değişen sadece aramızdaki mesafe oldu. Her fırsatta geldik, gittik, görüştük.
Ben dört aydır “Barış” kelimesini duyduğumda gözyaşlarımı tutamıyorum, engel olamıyorum akmalarına… Sevenlerinden ayırdılar İdil’i, bizden ayırdılar. Oğlunun adını “Barış” koyacak kadar barışsever İdil’i Barış’ından ayırdılar. Tahir Amcamdan, Belgin Teyzemden ayırdılar. İmkanı olmayanları kendi tiyatroya götürüp getirecek kadar sanatsever İdil’i tiyatrolardan ayırdılar. TCDD’yi tiyatrosuz bıraktılar. Tüm insanları ayrım gözetmeksizin eşit ve adil şartlarda yaşaması için canını verecek kadar demokrat, insansever İdil’i insanlardan ayırdılar. Takılarından, tasarımlarından ayırdılar. Gezmeyi, görmeyi seven arkadaşımı bu dünyadan ayırdılar.
Hem meslektaşım, hem iş arkadaşım,
Hem ablam, hem can arkadaşım,
Sana söz veriyorum ki, her gittiğim yeri senin için de gezeceğim. Her gittiğim tiyatroyu senin için de seyredeceğim.
Gözündeki sevecen ışıltı gözümden,
“Canımmm” diyen sesin kulağımdan,
Yaşadığımız onca güzel anı hafızamdan hiçbir zaman silinmeyecek.
Seni aramızdan zamansız alan hainleri lanetliyor seni sevgi ile anıyorum.
NURLAR İÇİNDE YAT CANIM ARKADAŞIM
Pınar ARSLAN
TCDD 6.Bölge Bilgi İşlem Müdürlüğü