DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, 13 Mart 2016 Pazar günü Ankara’da yaşanan katliamla ilgili olarak bugün TMMMOB’de ortak basın toplantısı düzenledi.
Basın toplantısına, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, Konfederasyonumuz Eş Genel Başkanı Lami Özgen, DİSK Yönetim Kurulu Genel Başkan Yardımcısı Cafer Konca, TTB Merkez Konsey Başkanı Bayazıt İlhan katıldı.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı tarafından okunanbasın açıklaması metni aşağıdadır.
ALIŞMAYACAĞIZ! TESLİM OLMAYACAĞIZ! SUSMAYACAĞIZ!
13 Mart 2016 tarihinde Ankara’da gerçekleşen, en az 37 insanımızın yaşamını yitirmesine, onlarcasının yaralanmasına neden olan saldırının faillerini bir kez daha lanetliyoruz. Sivil halka yönelik saldırıların insanlık suçu olduğunu bir kez daha belirtiyor, yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı ve sabır, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Elbette bizler bu ülkenin yurttaşları ve yüz binlerce üyesi olan, son aylarda gerçekleşen saldırılarda onlarca üyesini, üye yakınını kaybetmiş emek-meslek örgütleri olarak, saldırıları kınamak ve lanetlemek ile yetinemeyiz. Ülkemiz topraklarının neden her gün kanla yıkandığını, gözyaşlarının neden dinmediğini siyasi iktidara sormak gibi bir yurttaşlık görevimiz bulunmaktadır.
İçte ve dışta savaş politikalarında ısrar eden, toplumsal kaygı ve güvensizlik ortamını kendi hedefleri için desteğe dönüştürmeye çalışan AKP Hükümetinin katliamların siyasi sorumlusu olduğunu hatırlatmak zorundayız.
Kuzeyden güneye, doğudan batıya ülkemizin dört bir yanını acı sarmışken, her gün yüreğimize ateş düşerken, “Ya başkanlık, ya kaos!” diyerek iktidarının devamlılığını sağlayanların sorumluluğunu görmezden gelemeyiz.
Aksi halde ölmeye devam edeceğiz. Bir kez daha hükümetten aynı açıklamaları duyacak, dosyalara gizlilik kararları alınacak, güvenlik zirvesi toplantıları ile tepkiler dindirilecek, basın yayın ve sosyal medyaya erişim yasakları konacak, istifa sesleri “hainlik” suçlamaları ile bastırılacak ve ülkeyi uçuruma götüren politikalarda ısrar edilecek! Cumhurbaşkanı konsere gidemediği için hayıflanacak, “terör/terörist tanımı yeniden yapılmalı” diyerek ateşe bir bidon benzin daha dökecek, muhalif kesimleri kriminalize etmek için saldırıları bahane edecek!
Ankara 5 ay içinde 3. kez sarsıldı, kahroldu… Ankara’da evine giden, parkta dolaşan insanlarımızı paramparça eden insanlık dışı saldırı gerçekleşirken, aynı saatlerde çatışmalar Diyarbakır’ın diğer ilçelerine sıçrıyor, göç eden yüzbinlere yenileri ekleniyordu.
Dört bir yanımız kan, barut kokuyor. Acılar bitmiyor, gözyaşı dinmiyor, kan durmuyor!
Ne bugünümüzün ne de yarınımızın en ufak bir güvencesi kalmadı. Şiddet şiddeti, bomba bombayı getiriyor. Akan her damla kan ve gözyaşı daha fazla kan ve gözyaşını getiriyor.
Diyarbakır’dan İstanbul’a, Suruç’tan Ankara’ya Türkiye’de son 10 ayda yüzlerce yurttaşımızın can verdiği en az altı bombalı saldırı yaşandı. Hiç kimsenin can güvenliği kalmadığı bir ülkede, “istikrar” vaadi ile iktidara gelenlerden hiçbiri ama hiçbiri kendini “sorumlu” hissedip istifa etmedi.
Onlarca zırhlı araçla ve yüzlerce korumasıyla dolaşan Cumhurbaşkanı bizlere “endişe etmeyin” derken, yandaşı, siyasi iktidar temsilcileri de “terörle yaşamaya alışın” diyor!
Hayır, alışmayacağız! Kan ve gözyaşı tehdidi ile dayatılan “istikrar” yalanını kabul etmeyeceğiz. Her birimizin yaşam hakkını tehdit eden bu kısır döngüye teslim olmayacağız! Sessizlik ölümdür, susmayacağız.
Ortadoğu’da emperyalist güçlerin halkları sürükledikleri etnik-mezhepsel temelli savaşların esiri olmayacağız! Bu savaşların ülkemize taşınmasına, ülkemizde derinleştirilmesine karşı çıkmaya devam edeceğiz!
Bizler aklımızla, vicdanımızla, sağduyuyla, soğukkanlılıkla, dayanışmamızla bu kötü gidişe “dur” diyebilmeliyiz. Bu kaotik durumun 7 Haziran seçimlerinden sonra ortaya çıktığını görüyoruz. Birilerinin kan ve gözyaşını hızla kendi lehine kullanabildiğini izliyoruz. Bu oyunu hep birlikte bozabilmeliyiz. Şiddetin bir an önce durmasını sağlayacak tutum, Türkiye’ye karşı sorumluluk duyan herkesin ödevidir. Aksi halde kanın, gözyaşının, ölümlerin artmasından kaygılıyız. Savaş-şiddet-terör kısırdöngüsünü emeğin mücadelesini yükselterek kıracağız! Evlere hapsolmamızı isteyenlere, sokağı yasaklayanlara cevabımızı yine sokakta vereceğiz.
“Ya Başkanlık Ya Kaos” dediklerinden beri yüzlerce insanımızı, umudumuzu, yarınımızı kaybettik. Hala zerre kadar siyasi sorumluluk taşımayan AKP Hükümetini daha fazla taşımayı ülkemiz ve vatandaşlar olarak bizler hak etmiyoruz.
Hamasi nutuklardan, acılar üzerinden milliyetçi ve şovenist dalga yaratma politikasından vazgeçilmelidir. Bunlar Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren politikaların ta kendisidir.
İhtiyacımız olan toplumsal öfke ve tepkiyi dindirme amaçlı güvenlik zirveleri, silahlanma, sokağa çıkma yasakları, her mahalleye karakol kurma, ceza yasalarının ağırlaştırılması, toplu tutuklamalar, yeni cezaevleri açma ya da ihbarcılığı teşvik değil gerginliği azaltacak ve çatışmaları durduracak adımların atılmasıdır.
Siyasal ve çalışma yaşamını zapturapt altına alma, iktidarını tahkim etme, fiili olarak hayata geçirdikleri Başkanlık rejimini anayasal güvenceye kavuşturma, savaş politikalarında ısrar etme dışında herhangi bir derdi ve çalışması olmayan Hükümet derhal istifa etmelidir.
Bir kez daha yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı ve sabır, yaralılara acil şifalar diliyor, insanlık suçu saldırıyı lanetliyoruz…
DİSK-KESK-TMMOB-TTB