08.07.2018 tarihinde Uzunköprü-Halkalı arasında sefer yapan yolcu treninin, Tekirdağ ili Çorlu İlçesi Balabanlı Köyü Sarılar mevkiinde vagonlarının yoldan çıkması sonucu 25 yolcunun hayatını kaybedip, 328 yolcunun yaralanması olayının görülmekte olan davasında; mahkemeye sunulan 2.bilirkişi raporuyla; TCDD Genel Müdürlüğü ve bürokratlarının/müdürlerinin 1.derece kusurlu olduğu bir kez daha açıkça ortaya çıkmıştır.
2 yılı aşkın süredir uzayıp giden, asıl sorumluların yargılanmadığı her duruşmada, bıkmadan usanmadan; TCDD yöneticilerinin yargılanması gerektiğini, davanın kilit ismi ve sanığı olması gerektiğini söylediğimiz, dönemin Demiryolu Bakım Servis Müdür vekili Mümin Karasu genel müdürün “danışmanı” yapılıp koruma zırhı verilerek, yargılamadan kaçırılmak istenmektedir. Bu 2.bilirkişi raporuyla; Mümin Karasu’nun faciada 1. Derecede kusurlu olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın bilirkişi heyeti raporunda, TCDD yöneticilerinin sorumluluğu net olarak ortaya çıkmıştır. Artık bu saatten sonra TCDD yöneticileri yargı önüne çıkartılmalıdır.
Bilirkişi raporunda geçen kazaya etki eden kusur konulardan olan; altyapı yenilenmemesine ve alt birimlerin yol bekçisi unvanlı personel talebi olmasına rağmen, gerekli önlemleri almayan ve bölgede 110km/s hızla yolcu treni çalıştırılmasına onay veren yöneticilerin başında, dönemin Servis Müdür Vekili Mümin Karasu gelmektedir.
TCDD, Yol Bekçisinin İhtiyaç Olduğunu İtiraf Etti!
Daha bundan 1 yıl kadar önce ortaya çıkan, TCDD 1.Bölge Müdürlüğünün HİÇBİR GİZLİLİĞİ OLMAYAN iç yazışmalarına göre; TCDD 1.Bölge Müdürlüğü Bölgesinde 67 tane yol bekçisi ihtiyacı vardır. Ve bunlardan 15 tanesinin de kazanın olduğu müdürlük bölgesi için olduğu ve 14 bakım müdürü Turgut Kurt başta olmak üzere, bu bölgenin işyeri amirlerince ısrarla talep edildiği anlaşıldı. Yani TCDD yönetiminin itiraf gibi bu yazışmalarıyla, işyerlerinin taleplerine, çığlıklarına rağmen personel almayarak, kazanın olmasında ana etken olduğu, bu yazışmaların basına yansıması ile anlaşıldı.
Bu belgenin basına yansıması o kadar büyük ve etkiliydi ki, belgenin ortaya çıkmasından bir süre sonra, “suçlarının tüm kamuoyuna yansımasıyla paniğe kapılan” bakanlık ve TCDD yönetimi, personel üzerinde terör estirmeye başladı. Zaten suçsuz yere bu davada yargılanan ve mağdur edilen personele karşı, yoğun bir idari saldırı başlatıldı.
Önce bir Televizyon kanalında ve akabinde de birçok basın kuruluşunun yayınlanan bu belgelerle ilgili olarak, personel hakkında; “basına belge verme” suçlaması ile bir tahkikat başlatıldı. Tahkikat boyunca, her türlü usule, hukuka ve de kişisel verilerin korunması kanuna aykırı uygulamalarla, personele yoğun bir baskı uygulandı. Personelin kişisel ve kurumsal bilgisayarlarına, flaş belleklerine ve kişisel maillerine kadar birçok şeye el konularak, incelemeye alındı.
TCDD yönetimi ve bakanlık, kendine günah keçisi aramaya devam ederek, hem de hiçbir somut delile ulaşamadığı halde; “tahmin edilmiştir, öngörülmüştür, düşünülmüştür’’ gibi uyduruk, hukuken hiçbir karşılığı olmayan cümlelerle bir rapor düzenlediler. Akabinde hem bu personele haksız cezalar verdiler, hem de yaklaşık 2,5 ay boyunca açığa alarak, bu personeli ve ailelerini ekonomik olarak da mağdur ettiler.
2.bilirkişi raporu ile ortaya çıkan kusur ve sorumluluklarının basına yansıması üzerine TCDD yönetimi; sorumlu bürokratlarını yargı önüne çıkarmak yerine saldırıya geçerek;
Sendikamız üyesi ve davada sanık olarak yargılanan Halkalı 14 Demiryolu Bakım Müdürü Turgut Kurt’u Sivas’a, yine davada sanık olarak yargılanan dönemin köprü şefi Çetin Yıldırım’ı Yozgat Şefaatli’ye, davada tanık olarak dinlenen dönemin Köprü Mühendisi Tevfik Baran Önder’i de Sivas’a SÜRGÜN etmiştir.
Ne ilginç tesadüftür ki, sendikamız üyesi Turgut Kurt, Çorlu tren kazası davasının 2.duruşmasında verdiği ifadede; “yol bekçisi kadrosunun yıllardır boş olduğunu belirterek bu kadronun doldurulması için defalarca yazı yazdığını, ancak yazı yazmasının yetkililer tarafından “hoş karşılanmadığını” söylemişti. Ve bu gerçek, 2.bilirkişi raporu ile kabul edilmiş oldu!
TCDD yönetimi suçluları koruyor, Suçsuz Personeli ise Sürgün Ederek Cezalandırıyor!
Defalarca söylediğimiz üzere, sürgün; insanlık suçudur ve insana yönelik işkencedir. Bu sürgün kararlarıyla insanların hayatlarıyla oynanmakta, gelecekleri karartılmakta, geleceklerinden çalınmaktadır. Bu durum aile bütünlüğüne yönelik bir saldırıdır aynı zamanda!
TCDD yönetimi, bu sürgün kararlarıyla, daha önceki sürgün kararlarında olduğu gibi, sendikamıza ve üyelerimize yönelik saldırgan tutumunu bir kez daha göstermiştir.
TCDD yönetiminin suçunu ve suçluları koruma mantığının en belirgin örneği ise; kazanın yaşandığı sırada TCDD 1. Bölge Müdürlüğü Demiryolu Bakım Servis Müdürlüğü’nde Servis Müdürü Vekili olan ve kazada sorumluluğu olan Mümin Karasu’nun, kazadan sonra görevden alınmasına rağmen, bir süre sonra TCDD Genel Müdür Danışmanı olarak atanması olmuştur.
Siyasi Kadrolaşma ve Liyakatsiz Atamalar Tren Kazalarına Neden Olmuştur!
TCDD yönetiminin, liyakat, kariyer, hizmet, başarı ve benzeri ölçüleri bir kenara bırakarak, bilgi, birikim ve deneyim isteyen yerlere siyasi yandaşlık üzerinden atamalar yapması sonucu, kurumun bugün geldiği nokta ortadadır. Siyasi kadrolaşma, işin, ehli ve teknik yeterliliği olmayan ve özellikle yerel seçimin muhalefet partisi lehine sonuçlanmasının ardından İBB’den direkt atanan yöneticiler tarafından yürütülmesi nedeniyle meydana gelen kazalarda; onlarca insan ölmekte, ocaklar sönmektedir.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile TCDD Genel Müdürlüğünü, yanlı, yanlış ve bilimsellikten uzak uygulamalardan bir an evvel vazgeçmeye, insanlık suçu olan tüm personel sürgünlerini derhal durdurmaya, tren kazaların bir daha yaşanmaması için gerekli önlemleri almaya, yaşanan kazalarda bilirkişi raporları ile sorumluluğu ortaya çıkanlar hakkında gereğini yapmaya davet ediyoruz.
Merkez Yürütme Kurulu