657 sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı Taslağının Kadın Kamu Çalışanları Gözünden Bir Değerlendirmesi
657 sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı, 9 Haziran 2010 tarihinde, Ulusal İstihdam Stratejisi Taslağının kamuoyu ile paylaşıldığı tarihten bir gün sonra, ülkemizin zaten yoğun olan gündeminde yerini almıştır.
Ülkemizdeki kamu yönetiminin küresel serbest piyasa koşullarının göre yeniden-yapılandırılması yönündeki çalışmaların bir uzantısı olan bu taslağın kamu çalışanları ve genel olarak kamu hizmetlerinden yararlanan vatandaşları olumsuz etkileyeceği açıktır. Diğer taraftan, söz konusu taslağa kadın gözüyle bakıldığında karşımıza nasıl bir tablo çıkacaktır?
Tasarıya baktığımızda, doğum yapan kadın kamu çalışanlarının doğum sonrası ücretli izin süresinde herhangi bir değişiklik yapılmazken, ücretsiz izinlerin 12 aydan 24 aya çıkarılması ön görülmektedir. Bu izinden sadece doğum yapan kadın değil, aynı zaman da eşi de yararlanabilecektir. Doğum esnasında veya doğumdan sonra annenin ölümü halinde çocuğun bakımı ile ilgilenmesi amacıyla memur olan babaya anne için öngörülen süreler kadar ücretli ve ücretsiz izin verilecektir. Babalık izni 3 günden 10 güne çıkarılacak ve süt izni ilk 6 ay 3 saat, ikinci ay 1,5 saat olacaktır.
Ancak yukarıda sözü geçen iyileştirmeler 657 sayılı kanunun 4/B ve 4/C’ye göre çalışan sözleşmeli kamu çalışanlarına yansıtılmamıştır.
Kadın istihdamını arttırmaya yönelik olarak aile ve çalışma hayatının uzlaştırılmasına yönelik gerekli düzenlemelerin yanı sıra, aile sorumlulukları olan kadın ve erkek çalışanların sorumluluklarının da toplumsal cinsiyet eşitliği çerçevesinde yapılmadığı ülkemizde, kadın çalışanlar açısından doğum izni, süt izinleri, maddi imkânlar veya yakın akrabalar gibi ailelerindeki potansiyel çocuk bakıcıları önem arz etmektedir.
Doğum sonrası ücretli izinler konusunda, mevcut yasal düzenlemeye göre doğum öncesi 8 hafta, doğum sonrası 8 hafta olmak üzere toplam 16 hafta ücretli doğum izni kullanılmaktadır. Diğer taraftan Konfederasyonumuz öteden beri gerek anne-bebek psiko-sosyal gelişimi açısından ve gerekse Türkiye’nin sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi dikkate alınarak ücretli doğum sonrası izninin en az 16 hafta olması gerektiğini savunmaktadır.
Konuyla ilgili uluslar arası sözleşmelere ve AB direktiflerine bakıldığında, Türkiye’nin adaylık sürecinde olduğu Avrupa Birliği’nin 92/85/EEC sayılı “Hamile, Loğusa ve Emzikli Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirmeyi Teşvik Eden Önlemlerin Getirilmesi Konsey Direktifi’nde “Doğum sonrası izin en az kesintisiz-(ardışık) 14 hafta süreyle verilmeli, bu iznin doğumdan önce ya da sonra alınabilmesi hakkı tanınmalı, doğum izni en az iki hafta olmalıdır” hükmü yer almaktadır.
Aynı zamanda, ILO’nun “Aile Sorumlulukları Olan Kadın ve Erkek İşçilere Fırsat ve Davranış Eşitliği Sağlanması”na İlişkin 156 Sayılı Sözleşmesi ülkemiz tarafından bir an önce onaylanmalı ve hayata geçirilmelidir.
Tasarıda ücretsiz izinlerin 12 aydan 24 aya çıkarılması ön görülmektedir. Sadece ücretsiz izin verilmesi yeterli değildir. Pek çok ülkede olduğu gibi ücretsiz izin için geçen sürelere özlük hakları ve emeklilik haklarının aynı biçimde korunmasına ilişkin bir hükümde getirilmelidir. Bu nokta, terfi ve atamalarda ve emeklilik gibi konularda kadın kamu çalışanlara yönelik ayrımcılığa yol açabilecek uygulamaların önüne geçilebilmesi açısından önem arz etmektedir.
Kadın çalışanların çalışma hayatı ve sendikalar da dahil olmak üzere kamusal alana katılımının önündeki en büyük engellerden biri ücretsiz ya da ucuz kurumsal bakım hizmetlerinin eksikliğidir. Çocuk yapmayı teşvik edici nitelikteki tasarıda, kadınların aile ve çalışma yaşamlarını uzlaştırmaya yönelik ek düzenlemelere ihtiyaç vardır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na dayanılarak Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığınca düzenlenen 08.12.1987 tarih ve 19658 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Kurum ve Kuruluşlarınca Açılacak Çocuk Bakımevleri Hakkındaki Yönetmeliğin 2. Maddesinde “Bakımevleri kurumun bağlı veya ilgili olduğu Bakanın onayı alınmak suretiyle kurumca istihdam edilen memurların 0–6 yaş grubuna giren en az 50 çocuğu için kurumun idari ve mali işlerle ilgili birimine bağlı olarak açılabilir” ibaresi bulunmaktadır. Ancak bu maddeye rağmen, kamu hizmeti olarak çocuk bakım hizmetlerinin toplumsallaştırılarak kamu tarafından ya da kamu desteği ile yerine getirilmesine yönelik uygulamada karşımıza olumlusuz bir tablo çıkmaktadır.
Örneğin, 169’u kadın olmak üzere toplam 858 çalışanı olan Devlet Hava Meydanları İşletmesi’ne bağlı İstanbul Atatürk Havalimanı’nda, 104’ü kadın olmak üzere toplam 620 çalışanı olan Devlet Hava Meydanları İşletmesi’ne bağlı Adnan Menderes Havalimanı’nda, 227’si kadın olmak üzere toplam 1093 çalışanı olan Esenboğa Havalimanı’nda vardiya usulü çalışma koşulları dikkate alınarak 24 saat açık ücretsiz kreş, gündüz bakım evi ve emzirme odası açılmalıdır. Buralarda kreş ve gündüz bakımevlerinin açılmamasına gerekçe gösterilen Tasarruf Tedbirleri ile İlgili 2007/3 sayılı Başbakanlık Genelgesi, kreş ve gündüz bakımevlerinin açılmasına olanak tanıyacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. 100’ü kadın olmak üzere toplam 390 çalışanı olan Demiryolları, Limanlar ve Hava meydanları İnşaat Genel Müdürlüğünün, Ulaştırma Bakanlığı kampüsünde bulunan Merkez Teşkilatında ücretsiz 0-6 yaş arası kreş, gündüz bakım evi ve emzirme odası açılmalıdır. Kısaca tüm kamu kurumlarında kreş, gündüz bakım evi ve emzirme odaları açılmalıdır.
Konfederasyonumuz TİS talepleri ve 8 Mart 2008 tarihinde startını verdiği Kreş ve Ebeveyn Kampanyası çerçevesinde en az 50 çalışanın bulunduğu işyerlerinde ve 50’den az çalışanın bulunduğu işyerleri için çalışma alanına yakın ortak bebek bakım üniteleri ve kreş açılmasını, bu hizmetin ücretsiz olarak ilgili kurumlar tarafından verilip, SHÇEK ve MEB tarafından denetlenmesini, gece çalışması olan ve vardiyalı işyerlerindeki kreşlerin 24 saat açık olacak biçimde düzenlenmesini savunmaktadır.
Tasarıda eksik kalan diğer düzenlemeler ise:
- Yükselme ve terfilerde kadın başvuruları, sosyal koşullar ve devlet kademelerindeki yönetici kadınların azlığı göz önünde tutularak başlangıç olarak %40 pozitif destek sağlaması yönünde hukuksal düzenleme gerekmektedir.
- Kadına yönelik şiddet, cinsel taciz vb. suç unsuru değil midir? Bu anlamda kadına yönelik bu davranışlar da disiplin suçu olarak tasarıya eklenmelidir.