İzmir Şubemiz tarafından, KESK Şubeler Platformu ile emek ve demokrasi güçlerinin desteğiyle sürgünlerin geri alınması talebiyle her hafta Pazartesi günleri gerçekleştirilen basın açıklaması ve oturma eyleminin onüçüncüsü 5 Nisan Pazartesi günü gerçekleştirildi.
Alsancak Gar önünde İzmir Şube Başkanımız Erdal AKYOL tarafından okunan basın açıklaması aşağıdadır.
SÜRGÜN KARARLARI VE ÖZELLŞTİRME PLANLARI
DERHAL İPTAL EDİLMELİDİR
Basına Kamuoyuna;
Kurulduğu günden bu yana nitelikli kamusal hizmeti savunan Sendikamız BTS, haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı her koşulda mücadele etmiştir; bugün de bu mücadelesini sürdürmektedir. Özelleştirmeye, güvencesiz ve esnek çalışmaya, performans sistemine, liyakatsız atamalara yani çalışma hayatında iş barışını bozan tüm uygulamalara karşı sesini yükseltmiştir; bundan sonra da güçlü biçimde itirazını sürdürecektir. Bugün burada bir kez daha yüksek sesle ifade etmek istiyoruz: yöneticilerimize ve üyelerimize dönük yapılan bu işlemler sürgündür ve tüm TCDD çalışanlarına bir gözdağı niteliğindedir. Buradan TCDD Genel Müdürlüğünü bir kez daha uyarıyoruz
TCDD Yönetimi insanlık suçu olan sürgün uygulamasından vazgeçmelidir. Sürgün kararları derhal iptal edilmelidir. Sürgün kararları iptal edilene kadar tüm meşru haklarımızı sonuna kadar kullanacağız. Nerde Haksız Hukuksuz Uygulama varsa karşılarında duracağız. Emeği ve Emekçiyi savunmaya devam edeceğiz.
Her hafta yargı kararları birer tokat gibi sorumluların yüzüne iniyor. Düzmece suçlamalarla Bülent Çuhadar arkadaşımıza verilen kınama cezası idare mahkemesi tarafından iptal edildi. Eminiz ki diğer aldığımız ve sürgünlere gerekçe gösterilen tüm disiplin cezaları iptal edilecek. Çünkü biz haklıyız çünkü biz kazanacağız.
Daha önceki basın açıklamalarımızda dedik ki bir gün olacak hukuk önünde hesap vereceksiniz, bu kurum babanızın çiftliği değil, yaptıklarınız yanınıza kar kalmayacak, hukuk bir gün size de gerekecek, sürgün kararlarının altında imzası olanlar yargılanacaksınız, yukardan gelen emiri uyguladık demek sizi kurtaramayacak. İşte o günler gelip çattı. Ünal Karadağ arkadaşımızın hukuksuzca Malatya’ya sürgün edilmesinden sonra mahkeme kararıyla geri dönmesine rağmen mahkeme kararını bypas edip tekrar sürgüne gönderilmesine yaptığımız suç duyurusu karşılık buldu. Savcılık hareket geçerek iddianamesini hazırladı ve Sulh Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul ederek sorumluları hapis cezası ile yargılamaya başladı. Yaptıklarınız yanına kalmayacak. Hukuk önünde hesap vereceksiniz.
Liyakatsiz atamalar, kadrolaşmalar ve yöneticilerin hakkaniyetsiz tutumlarının TCDD’yi getirdiği nokta ortadadır. Sendikamıza yönelik bir saldırı niteliği taşıyan bu hukuksuz uygulamalar bizleri yıldırmayacaktır.
Yönetici ve kadrolarımızın sürgün edilmesi, aslında son süreçte sendikal haklara yönelik bütünsel saldırının bir parçası olduğu kadar özelleştirme sürecinin de bir parçasıdır.
Bir gecede 128 milyar doların buhara çevirenler bunun faturasını halka çıkartıyorlar. Yine bir ekonomi reform paketi daha açıkladılar. Bu torba paketlerden nerdeyse tavşan çıkardılar ama emekçiden yana hiçbir şey çıkmadı. Bu seferde emekçiden yana değil sermayeden yana maddeler çıktı. Paketten hacmi 280 milyar doları bulan kitlerin özelleştirilmesi çıktı. Kitler etkin ve esnek olacakmış. O KİT leri atadığınız liyakatsiz yandaş yöneticilerinizle bilerek önce hantal yaptınız sonrada bu sebeple özelleştiriyorsunuz. Önce Türkiye Petrolleri sonra TCDD, sonra Botaş ve daha bir çoğu. Halkın malı olan devlet kurumları taşeronlara peşkeş çekilecek. Büyükşehir Belediyelerinin kaybedilmesinin ardından TCDD önce bir siyasi partiye arpalık yapıldı şimdi de yeniden yapılandırılma, serbestleştirme gibi güzellemeler ile yandaş taşeron firmalara arpalık yapılacak. Kitlerde yaklaşık yüz bin kişi çalışıyor. Yüz bin kişi önce şirketlere sonra taşeron firmalara köle yapılacak. TCDD önce alt yapı ve taşımacılık diye ikiye ayrıldı ama yetmedi ki şimdi de kitler hantal bir yapıya sahip bahanesiyle bir çok parçaya bölünerek irili ufaklı olarak farklı özelleştirilecek. O yüzden bu yalana karnımız tok. Tüm dünyada özelleştirmeler fiyaskoyla sonuçlanıp kamulaştırmaya dönülmüşken Türkiyenin en kıymetli varlıklarının yeniden yapılandırılma adı altında taşeron firmalara peşkeş çekilmesi kabul edilemez.
KİT ler Kamuya zarar ettiriyormuş. Kamu zararı nasıl oluşuyor anlatalım. Hazine garantili Zafer havalimanı diye bir havalimanı yaptılar. Hata payı yüzde 97. Bu havalimanı bu hatayla kamuya devredileceği güne kadara görevli şirketin kasasına Hazine garantisi olarak 208 milyon Avro para girecek. Bu tümüyle kamu zararıdır. Zafer Havalimanı hayali bir iştir. Neredeyse hiç uçak inmediği, kalkmadığı ve yolcusu bulunmadığı halde Hazine, bu şirkete 208 milyon Avro ödeyecek. İşte kamu zararı böyle oluşuyor. Bu şekilde hazine garantili döviz üzerinden düzenli ödemesi yapılan bir çok otoyol, köprü, tünel, şehir hastaneleri var. KİT leri liyakatsiz yandaş atamalarıyla hantal hale getirip bilerek zarar ettirenler önce bu kamu zararlarının önüne geçmelidir.
Yaşam alanlarımız, emeğimiz güvencesizleştirilirken, emekçiler haksız ve hukuksuz biçimde sürgün edilirken bizlerden susmamızı ve biat etmemizi istiyorlar. Susmayacağız korkmayacağız itaat etmeyeceğiz. Sendikamıza, üye ve yöneticilerimize yönelik baskı politikalarına son verilmelidir. Sürgün edilen arkadaşlarımız derhal sürgün edilmeden önceki görevlerine başlatılmalıdır.
Tüm bu saldırıların politik olduğu aşinadır. Ülkemizde son dönemde ki haksız hukuksuz uygulamalar yaşamın her alanına sirayet eder duruma geldi.
Temel hak ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığı, hükümet muhalifi tüm kesimlerin nefes alış verişlerinin bile denetlendiği, cezaevlerin muhaliflerle tıka basa doldurulduğu, basın yayının Hükümet propagandası dışında aykırı tüm seslere kapatıldığı, darbe üstüne darbenin yaşandığı bu dönem her gün biraz daha kötüye gitmektedir.
Ülkemiz çok sayıda resmi/gayri resmi darbeler gördü, çatışmalı süreçler, sayısız saldırı ve katliam yaşadı, tanık oldu. Ancak hiçbir dönemde farklı inanç, düşünce ve yaşam tarzları arasında bu denli kutuplaşma ve gerginlik yaşanmadı. Bunun sorumlusu AKP Hükümetlerinin uygulamaları, politikaları, dili ve hedefleridir.
Bizler buradan bir kere daha ilan ediyoruz ki, hukuku, adaleti, barışı, laikliği, demokrasiyi kazanmak için sokak sokak, meydan meydan, işyeri işyeri kol kola, omuz omuza demokratik mücadele hakkımızı kullanacağız.
Çözüm emek, barış ve demokrasi güçlerinin ellerinde, halkların ortak geleceğindedir! Onun içinde Tüm emekçileri ve Türkiye kamuoyunu bu demokratik ve meşru taleplere destek olmaya çağırıyoruz. Baskılar bizi yıldıramaz!
BTS İZMİR ŞUBE ŞYK