Baskılara ve sürgünlere karşı İzmir Şubemiz tarafından her hafta gerçekleştirilen oturma eylemi ve basın açıklamasının 14.sü Alsancak Gar önünde gerçekleştirildi. KESK Şubeler Platformu ile Emek ve Demokrasi güçlerinin destek verdiği eyleme bu hafta sürgünlere karşı mücadelemizde sesimiz olan, eylemlerimize güç katan HDP İzmir Milletvekili Murat ÇEPNİ’de destek verdi.
Yaşamını yitiren sağlık çalışanları için 5 Mart’da bir dakikalık saygı duruşunda bulunduktan sonra görevden uzaklaştırılan Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi çalışanlarından Günseli Uğur ve Arsu Sert tarafından da konuşmalar yaptığı eylemde Sağlık emekçileri Sendikası İzmir Şube eş Başkanı tarafından basın açıklaması okundu.
Okunan basın açıklaması aşağıdadır.
Basına Kamuoyuna;
BTS ve SES olarak, üye ve yöneticilerimize yönelik her türlü baskı, soruşturma ve sürgünlerin durdurulması için, tüm gücümüzle örgütsel ve hukuksal mücadelemizi sürdüreceğimiz bilinmelidir! Bu kapsamda hakkında hiçbir soruşturma dahi yokken adeta niyet okuyarak huzursuzluk yaratacağı düşünülerek 06 Ocak 2021 tarihinde eşi Ünal KARADAĞ ile birlikte Malatya’ya sürgüne gönderilen Şube Kadın Sekreterimiz Nurhan KARADAĞ hakkında BİM’e yaptığımız itirazımız kabul edilmiş ve BİM YD kararı vermiştir. 30 gün içinde karar uygulanacak ve arkadaşımız İzmir’e geri deönecektir. En kısa zamanda Malatya’ya Kars’a İran sınırı Kapıköy’e Bandırma’ya, Erzincan’a sürgüne gönderilen arkadaşlarımız hakkında da olumlu kararlar çıkacak ve yine hepsi asıl işyerlerine dönecektir. Çünkü biliyoruz ki biz haklıyız biz kazanacağız.
Üye ve yöneticilerimizin hemen her faaliyeti baskı ve soruşturmalara konu yapılmakta, siyasi iktidarın anti demokratik uygulamalarına itiraz eden, baskıcı, otoriter uygulamaları karşısında diz çökmeyen herkese gözdağı verilmektedir. İktidarın ideolojik çizgisinde olan ve tamamı “siyasal kadro” olarak atanan, idari makamların giderek artan yıldırma girişimleri, üyelerimize yönelik olarak açılan disiplin soruşturmaları, verilen cezalar ve ortada sayısız mahkeme ve AİHM kararı olmasına karşın aynı tutumu sürdüren mülki amirler en temel sendikal hak ve özgürlükleri yok sayıp, hukuk dışı kararlar almaya çalışarak “sendikal faaliyeti engelleme” ve “görevi kötüye kullanma suçu” işlemektedir. Sürgün kararları tamamen hukuk dışı ve anti demokratiktir.
Pandemi döneminde en çok hayatını kaybeden sağlık emekçilerinin özverili çalışmasını alkışlarla geçiştirme yoluna gittiler. Kovid meslek hastalığı olsun denildi ama cevap olarak sağlık çalışanları Kovid’e evde yakalandılar diyerek ne kadar ciddiyetsiz olduklarının bir kez daha gösterdiler.
Her alanda olduğu gibi Pandemi sürecide yönetilemiyor. Dünyada bulaşı sırasında birinciyiz. Her gün soma faciasındaki kadar insan ölüyor. Ama iktidar ve onun siyasi kadroları işi gücü bırakıp biz emekçilerle uğraşmaya beceriksizlikleri duyulmasın diye üzerimizdeki baskıları artırmaya devam ediyorlar.
Yaşamını yitiren sağlık çalışanları için 5 Mart’da bir dakikalık saygı duruşunda bulunduktan sonra görevden uzaklaştırılan Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi çalışanlarından Günseli Uğur ve Arsu Sert . hakkında “devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak” ve kalkışmaya teşebbüs etmek” suçlarından soruşturma başlattılar. Bu konuda adeta zirve yaptılar. Soruşturmayı başlatan Rektörün daha önce 4 dönem AKP milletvekilliği yapması bizi hiç şaşırtmadı. Bu ülkenin vatandaşları için canını feda eden sağlık emekçileri için bir dakikalık saygı duruşundan dahi kalkışma suçu çıkarmak tam bir paranoyadır. Ölen Sağlık Emekçilerini anmak için yapılan 1 Dakikalık Saygı duruşuna gösterilen tepki budur . Soruyoruz buradan hem Halkımıza hem Sağlık Bakanımıza ÖLEN SAĞLIK EMEKÇİLERİNİ ANMAK SUÇ MUDUR ? Hemşire Günseli Uğur ve Arzu Sert midir son günlerde artan vaka sayıları ve ikiye katlanan ölümlerin sorumlusu ? Gerçeklerin peşine mi düşeceksiniz yoksa ölen arkadaşlarımızın adını telaffuz etmek bile KALKIŞMA mı sayılacak ? Biz örgüt olarak sizi teşhir etmeye devam edeceğiz kral çıplak diyeceğiz YÖNETEMİYORSUNUZ …ÖLÜYORUZ… hem ölen sağlık emekçilerine hem sağlık emekçilerine hem halk sağlığına sahip çıkmaya devam edeceğiz
Dönüşümün 5N1K’sı başlığı altında 2013 yılında çok büyük umutlar bağlanarak yapılan yasal değişikliklerle TCDD ve TCDD Taşımacılık A.Ş.’nin ayrıştırılmasına neden olan 6461 Sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun’un sonuçları kuruma ve ülkeye verdiği zararın bir itirafıdır. Tekrar yeni bir dönüşüme neden gerek duyulmuştur? Bunun altında geçmiş yıllarda sağlıklı ve bilimsel bir zemine oturmayan, programsız ve plansız demiryolları politikası yatmaktadır.
Özelleştirilme ile birlikte TCDD’nin Yolcu ve Yük Taşımasında lider konuma gelmesi, yüksek cirolu, karlı ve rekabet üstünlüğü olan bir Holdinge dönüşmesinin hedeflendiği belirtilmektedir. Yani TCDD Holdinginin serbestleştirme kanunu sonrası oluşan şirketlere karşı rekabet üstünlüğü olacağı, yüksek ciro ve kârlı bir işletmecilik yapılacağı söylemi/iddiası 6461 sayılı serbestleşme kanunu gerekçesi ile çelişmektedir. Ayrıca Demiryollarında bir tekel haline gelecek olan TCDD Holding serbest piyasa koşulları ve kâr güdüsü ile yolcu ve yük taşıma ücretlerini fahiş olarak belirleyecek, kârlı olmayan hatları kapatarak halkın ulaşım hakkını engelleyecektir. Bu nedenle kamusal, nitelikli ve emniyetli demiryolu ulaşım imkânı yok edilecektir.
Personel içinse özelleştirme demek işçilerde kapının önüne koyma, memurlar için havuza atılmak demektir. Esnek, güvencesiz çalışmak zamanla asgari ücrete mahkum edilmek demektir. Kaynakların sermayeye peşkeş çekilmesi demektir, TCDD taşınmazlarının yağmalanması talan edilmesi demektir. Şu an da bile eski adı Raysimaş yeni adı TCDD Teknik A.Ş denilen sadece 50 mühendisden oluşan ve hiçbir taşınmazı, doğtu dürüst iş makinası, aracı olmayan bir şirkete insanların hayatının ilgilendiren TCDD nin tüm bakım onarım işlerinin fahiş fiyatlara verilmesi bunun en bariz örneğidir. TCDD Teknik A.Ş ve TCDD arasında Kamu İhale Mevzuatı çiğnenerek yapılan protokollerin iptaline yönelik davalar açmaya devam ediyoruz. Geçtiğimiz hafta içerisinde de İzmir TCDD 3. Bölge Müdürlüğü ile TCDD Teknik A.Ş arasınada yapılan protokolün iptali için konuyu yargıya taşıdık.
Tüm Dünyada özelleştirme politikalarından vazgeçilirken ülkemizde TCDD gibi Cumhuriyetin kurulmasında stratejik bir rol oynayan ve hala stratejik öneme sahip olan TCDD nin özelleştirilmesinden vazgeçilmesi çağrımızı yineliyoruz.
Ulaştırma ve Sağlık Bakanlıklarını KESK Bileşenleri yönetici ve temsilcilerine karşı yürütülen sürgün kararlarını geri almaya, sendikalarımız üye ve yöneticilerine yönelik baskıya son vermeye ve aklı-selim bir şekilde yasa ve yönetmeliklere uygun davranmaya davet ediyoruz.
BTS-SES Şube Yürütme Kurulları