İzmir Şubemiz tarafından her hafta gerçekleştirilen Sürgünlere ve Baskılara Karşı Basın Açıklaması ve Oturma Eyleminin 21.si gerçekleştirildi. İzmir KESK Şubeler Platformu ve demiryolcuların katılım gösterdiği basın açıklaması ve oturma eylemine Sendikamız Adana Şube Başkanı Tonguç Özkan da katıldı.
İzmir Şube Başkanımız Erdal AKYOL tarafından okunan basın açıklaması aşağıdadır.
07.06.2021
Basına ve Kamuoyuna
Koronavirüs salgını sürecinde, “lebaleb” kongreler, toplu açılış törenleri ve kısıtlamasız cenaze törenleri düzenleyen iktidar, sıra halkın can güvenliği için yapılması gereken denetimlere gelince, “uzaktan” çalışma modeline geçti. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın 2020 Yılı Faaliyet Raporu’nda, demiryollarındaki denetim faaliyetlerinin yapılmadığı ortaya çıktı.
Bir soru önergesine verilen cevapta Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu tarafından verilen yanıta göre, denetimlerin gerçekleştirilemediği demiryollarında, bakım işlemlerinin kontrolü de uzaktan yetkilendirilmiş kalite belgelendirme kurumlarına havale edildiği belirtilmektedir.
Türkiye’de son dönemde demiryollarında yaşanan ölümlü kazalar hafızalarda tazeliğini korurken bakım denetimlerinin ise belgelendirme kurumlarına havale edilmesi büyük risklere girmek olası kazalara davetiye çıkarmaktan başka bir şey değildir. Taşeronlaşma artık hat safhada. Uzaktan bakım denetimi de bu taşeronlaşmanın bir sonucudur. Denetimi yapan taşeron kuruluşların bu yönde bir tecrübesi bulunmuyor. Tecrübesi dahi olsa bakım işinin yerinde görülmesi denetlenmesi gerekir. Hayati öneme sahip bu konu hakkında sanki masa başı bir iş gibi uzaktan denetim ancak ölüm getirir.
Sürgün psikolojisinde insanın canını acıtan başka bir şey daha var. Yapabileceğin şeyleri yapamamış olma, bir şeyleri kaçırmış olma duygusu…Heleki gittiğin yerde eğrelti oturma hali uzun sürmüşse, bu süre hayatından koparılmış, yitirilmiş bir zaman dilimi gibi geliyor insana.
Biraz daha zaman geçtikten ve bazı gelişmelerden sonra geri dönüş ihtimalinin zayıflamasıyla yeni travmalar. Eski dostlarını yitirenler, ailesini, sevdiklerini geride bırakmak zorunda kalanlar, yeni bir şehre göçenler. Ve maalesef, iradesiyle ya da hastalıklara yenik düşerek bu dünyadan göçenler. Kuyruğu dik tutma ile kendini bırakma arasında salınımlar. Yersiz alınganlıklar, kırılganlıklar. Kendini öteki hissettiğin zaman karşındakinin en iyi niyetli sözleri bile batar.
Bütün bunlara rağmen, büyük şehirlerde, kalabalık ve dayanışma içinde olanlar için haklılığın verdiği gücün galip gelmesi ve direngenlik. Daha yalnız ve yalıtılmış olanlar, baskı ve şiddete maruz kalanlar içinse kötümserlik ve içe kapanma.
Alışma ve mekân tutma süreciyle başlayıp geri dönme beklentisi ümitle yeşerirken, zamanın ve kötülüğün ağırlığıyla çöken karamsarlığı yenme çabası, her şeye rağmen hayatta kalmanın, hayata tutunmanın, direngenliğin güzelliği. Zaman geçtikçe, çevreye alışıyorsun, kendine yer edinmeye başlıyorsun. Bunların tamamı bir sürgünün yerleşik olma ile olmama arasındaki salınımını, tedirginliğini, hüznünü çağrıştırıyor. Yaptıkları hukuksuzluklar, ayrımcılıklar ve kin ve nefretle bizlere bunları yaşatanlar yaptıklarınız yanınıza kalmayacak. Hukuk önünde hesap vereceksiniz ve siz gideceksiniz biz kalacağız.
Yolsuzlukları kaleme alan gazetecilerin evlerine baskınlar düzenleniyor. Kolluk kuvvetlerini adeta kendi özel birimleri gibi gazetecilerin ve muhalif olan her kesimin üzerinde demoklasin kılıcı gibi kullanmaya devam ediyorlar.
İktidarın elinde tehlikeli bir sopaya dönüşen tek adamlık süreciyle birlikte, en temel hak ve özgürlükler gibi sendikal hak ve özgürlükler de ayaklar altına alınmakta, bu süreçte siyasi ve idari kararlar üzerinden hukuk dışılık ve keyfiyet olağan hale getirilmektedir.
Kamu görevlilerinin, sendikalarının aldığı kararlar doğrultusunda toplu eylem hakkına sahip oldukları; uluslararası sözleşmelerde, insan hakları sözleşmelerinde, Anayasa ve mahkeme kararlarında hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıkça tanınmıştır. Bu konuda çok sayıda AİHM, Danıştay ve idari yargı kararı bulunmaktadır. KESK Bileşenlerinin üye ve yöneticilerinin hukuk ve uluslararası hukukta güvence altına alınan demokratik haklarını kullandıkları için suçlanmaları, ihraç ve sürgün cezaları ile karşı karşıya bırakılmaları kabul edilemez. Sendikal faaliyetlerimizin adli ve idari soruşturma, ceza konusu yapılamayacağına dair sayısız mahkeme ve AİHM kararı olmasına karşın yargı kararlarının yok sayılması, hukuka karşı açık bir meydan okuma anlamına gelmektedir.
Ülkenin adım adım sonu görünmez bir karanlığın içine çekilmeye çalışıldığı bugünlerde, birlik, dayanışma ve örgütlü mücadele ile karşı karşıya olduğumuz gerici kuşatmayı kırmaya kararlıyız. BTS ve konfederasyonumuz KESK olarak başta sürgünler ve ihraçlar olmak üzere, tamamen idari ve siyasi tasarruflarla hayata geçirilen her türlü anti demokratik uygulamaya karşı örgütsel ve hukuksal mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimiz bilinmelidir. Sendikal özgürlükler ve demokrasi mücadelemizi baskı altına alarak bizleri yolumuzdan döndürmek isteyenler, ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar asla başarılı olamayacaklardır.