Büyük halk direnişinden herkes gibi ben de bazı dersler çıkardım. Sıralayacağım, sizlere de öneririm:
1- Halktan umudunu asla kesmeyeceksin.
2- Karl Marx’ın bize yüz yıl önce öğretmeye çalıştığı diyalektik düşünce tarzını asla unutmayacaksın.
3- Söylenecek her sözün, yapılacak her eylemin bir izdüşümü olduğunu asla görmemezlikten gelmeyeceksin.
4- En umutsuz zamanlarda, özellikle Gandhi’yi ve çıkrık eylemini düşüneceksin.
Çıkrık eylemi şimdilerde bize pek çok şey öneriyor. Şöyle: Taksim’de ve tüm yurtta yapılan direnişi eylemi görmemezlikten gelen, susan kim varsa, onları asla unutmayacaksın. Onların kanallarını, gazetelerini, ürettikleri malları, işlettikleri mekânları tek tek belleyip mallarını almayacaksın, mekânlarına gitmeyeceksin!
5- Yüzüne, gözüne gaz yiyen insanlara yaşlı genç demeden, kapılarını kapatan, su bile satmayan firmaları boykot edeceksin. Bu firmaların başında yerli sermayeyle kurulmuş, Mado geliyor. Yerli sermayeyle kurulmuş bu gıda devi insanlara acımasızca kapılarını kapadı. Su bile vermedi. Ve ertesi gün, polislere ikramda bulundu. Beni bu duyuruyu yaptığım için mahkemeye verebilirler, neyse ki cep telefonları var, fotoğraflar var. Ben de bir yurttaş olarak bunu köşemde duyuruyorum. Starbucks, o da önce kapılarını kapattı sonra yaptığının “iş” olmadığını fark edip ertesi gün direnişçilere süt ve kahve dağıtmaya başladı, “yahu bunlar benim müşterilerim, ben ne yapıyorum” diye düşünmüş olmalı.
6- Halktan söz ettiğimizde “aman canım çok balık hafızalı” deriz, şimdi “balık hafızalı” olmadığımızı kanıtlama zamanıdır. Hiçbir şeyi unutmayacağız!
7- Kafelerde oturup car car konuşmanın ve kös kös evlere dağılmanın zamanı artık fazlasıyla geçmiştir. Biri böyle konuştuğunda, “sus kardeşim, sen ne yapıyorsun” diye sorma hakkımız doğmuştur.
8- Direniş göstermiştir ki bu ülkede yaşayanların DNA’ları farklıdır. Ve genetik olarak bireysel özgürlüklerine düşkündürler. Ayrıca DNA’ları birbirlerine çok karıştığından Türk, Kürt, Karadenizli, Akdenizli, Doğulu fark etmez, birbirlerine kenetlenirler. İnternette dolaşan bu sözlere ben de şapka çıkarıyorum. ABD Başkanı Obama, Tayyip’e çok kızmış: “Bizim yıllarca uğraşıp ayırmaya çalıştıklarımızı bir gecede birleştirdin!” Bayıldım. Bir fıkra da benden: Kedinin yuvasının önünden gitmesini bekleyen fare, köpek sesini duyunca, fırlayıp dışarı çıkmış, bir de bakmış kedi orada duruyor. Kedi fareyi avucuna almış, “anacağım demiş, burası Anadolu birkaç dil bilmen gerek.”
9- Bu direnişten sonra Başbakanımız ve Dışişleri Bakanımızın Büyük Osmanlı fantezisinin sona ermiş olması gerek. Hadi bir Suriye’ye asker gönderin, vallahi iki misli direniş görürsünüz. Biber gazı ve ardından uluslararası yasağa rağmen attığınız portakal gazı, artık kimseyi durduramıyor, mermi mi atacaksınız?
10- Görülen o ki, ülkede büyük bir yönetim zaafı var. İktidar ve yalakaları alınan, yüzde elli oya güvenerek, diğer yüzde elliyi ölesiye hırpalamak istiyorlar. Neyse ki Amerika kırk yılda bir iyi bir iş yaparak “Ne yapıyorsunuz, durun” dedi. Ama, Türkiye halkını halk bellemeyen Amerikalı senaryo yazarları sınıfta kaldı.
11- İşimiz şimdi başlıyor. Bir zamanlar bir slogan vardı, “Her yer Vietnam!”şimdilerde sloganımız şu oldu: “Her yer Taksim!” Bu sloganı ölesiye seveceksin.
Bu arada Nâzım Hikmet’in ellinci ölüm yıldönümü. Bu ülke ona en güzel bir biçimde seslendi: Evet, “Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine!”