Demiryollarını 1950’li yıllardan beri yatırım yapmayarak kendi kaderine terk eden iktidarların devamında ağırlıklı olarak Yüksek Hızlı Tren Hatlarına öngörüsüz ve plansızca yatırımlar yapıldığı, konvansiyonel hatların kendi kaderine terk edildiği son 20 yıllık dönemde çıkarılan 6461 Sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun’la TCDD’yi parçalayan, özel sektör taşımacılığına açan ve tüm bu süreçlerde kurum kültüründen uzak siyasiler ve kurum yöneticileri eliyle demiryollarını ilerletmek bir yana daha da geriye götüren uygulamaların sonrasında bugün TCDD’yi yok edecek, demiryollarını sermayeye teslim edecek yeni bir girişimle karşı karşıyayız.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından yayınlanan yazıyla TCDD’nin Anonim Şirkete dönüştürülmesine yönelik çalışmaların yürütüldüğünü öğrenmiş bulunmaktayız.
1990’lı yıllarla başlayan, Dünya Bankasının hibe ve destekleriyle hazırlanan raporlar doğrultusunda atılan adımlar sonrası kuruma ait pek çok işyeri kapatılmış, devredilmiş, taşınmazları satılmış, personel sayısı azaltılmış, hizmetlerin pek çoğu özel sektöre devredilmiş, aynı iş farklı iş hukukuna tabi personel tarafından gördürülmeye başlanmış, pek çok hatta tren seferlerine son verilmiş, siyasi yakınlıklar üzerinden yapılan atamalarla kurum kültüründen uzak kişilerin yönetici olduğu ve beraberinde demiryollarının kazalarla anılır olduğu bir dönem yaşanmıştır. Bu dönemde; demiryolları entegre bir hizmet olmaktan çıkarılmış, bütünlüklü yapısı parçalanmış, kurum kültürü zedelenmiş, bilgi birikim sahibi kadrolar tasfiye edilmiştir.
Yaşadığımız; demiryollarının yağmalanması ve talan edilmesidir.
TCDD’nin Kamu İktisadi Kuruluşu vasfına son verip İktisadi Devlet Teşekkülüne dönüştüren zihniyet şimdi de TCDD’yi Anonim Şirkete dönüştürmek istemektedir. Yapılmak istenen; kurumun yapısının, görev ve sorumluluklarının tamamıyla yok edilerek demiryollarını yerli ve yabancı sermayeye dikensiz gül bahçesi olarak sunmak, bunu yaparken de teşvik adı altında binlerce personelin işinden olacağı, kalacak çalışanların iş güvencesinin tamamen ortadan kalkacağı bir yapıyı kurmaktır.
Biz bu uygulamaları TELEKOM’dan, MKE’den ve diğer pek çok kurumdan gayet iyi biliyoruz. Özelleştirilen veya özel şirket haline dönüştürülen kamu kurumlarının tamamında çalışanlar mağdur edilmiş, özlük haklarında büyük kayıplar yaşanmıştır.
Bu taslağın yasalaşması durumunda; sözleşme imzalamayı kabul edenler 4857 Sayılı İş Kanunu’na tabi olarak iş güvencesi olmadan istihdam edilirken, sözleşme imzalamayanlar ise havuza alınarak farklı şehir ve kurumlarda, sosyal düzenleri bozulacak, gönderildikleri kurumlarda ihtiyaç fazlası personel olarak başka unvanlarda çalıştırılacaktır.
Yine bu taslağın yasalaşması durumunda; diğer benzer uygulamalarda olduğu gibi; kurumun Anonim Şirkete dönüştürerek Kamu İhale Kanunundan muaf tutulması, tüm işlerin Kamu ihale Kanunu dışında yapılması, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu başta olmak üzere pek çok kanundan muaf tutulması, Kurumun Sayıştay denetiminden çıkarılması ve pek çok alanda Cumhurbaşkanlığına geniş yetkiler verilmesi hedeflenmektedir.
Siyasi iktidarın “TCDD’yi geliştireceğiz”, “zarardan kurtaracağız”, “taşımacılık payını artıracağız” söylemleri ile demiryollarını getirdiği nokta ortadadır.
Demiryollarının bu duruma gelmesinin nedeni biz demiryolcular değil, siyasi iktidarlar ile atanmış yöneticilerdir.
Kurumların arpalığa çevrilmediği, liyakatli atamalarla kurumun doğru düzgün yönetildiği, siyasi müdahalelerin olmadığı, iş barışının olduğu, nitelikli, kamusal ve ulaşılabilir bir hizmetin verildiği bir kurum elbetteki mümkündür.
Her kilometresinde çalışanlarının alınteri, emeği ve kanı bulaşmış olan demiryollarının yağmalanmasına ve sermayeye peşkeş çekilmek istenmesine yönelik bu adım karşısında bizler demiryolu emekçilerinin sesi olarak TCDD’nin tasfiye edilmesine, iş güvencemizin elimizden alınmasına izin vermeyeceğiz. İşimize, ekmeğine sahip çıkacak, bu saldırı karşısında sessiz kalmayacağız.
Merkez Yürütme Kurulu