54 milyon insanın öldüğü II. Dünya Savaşı’nın ardından Hitler ordularının Polonya’yı işgal ederek savaşı başlattığı gün olan 1 Eylül’ün Dünya Barış Günü olarak ilan edilmesi üzerinden tam 76 yıl geçti.
Ancak geçmişten bu yana emekçiler ve ezilen halklar savaşa karşı barışı savunurken, dünyayı yöneten güçler hala savaştan, kan dökmekten, barbarlıktan vazgeçmedi, vazgeçmiyor! Sömürüyü ve savaşı varlıklarının temeli olarak görüyorlar.
Başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada silahlar konuştukça bütün insanlık ağır bedeller ödüyor, eşitliğe, özgürlüğe, demokrasiye dair temel kazanımlar her gün biraz daha gasp ediliyor, geriliyor.
Etnik ve dini farklılıkların, bir zenginlik değil bir çatışma nedeni haline getirilmesi üzerine kurulu emperyalist hegemonya projelerinin sonucu olarak, Suriye ve Irak başta olmak üzere halkların bugünleri, gelecekleri ve bir arada yaşama umutları yok ediliyor. IŞİD, El Nusra, El Kaide, Şam Cephesi ve daha birçok çeteci, paramiliter güçler eliyle ülkeler kan gölüne çevriliyor, sınırlar yeniden çiziliyor ve bölgenin doğal kaynakları emperyalizme peşkeş çekiliyor.
Suriye’de, Filistin’de, Irak’ta, Rojava’da, ülkemizin her bir yerinde çocuklarımız, gençlerimiz katledilirken, bizlerin kanın kırmızısını gördüğümüz yerde, birileri petrolün siyahını, doların yeşilini, ayakkabı kutularındaki paraları ve Başkanlık hayallerini görüyor.
İnsanlaşmanın kadın eliyle başladığı kadim Ortadoğu topraklarında bir kez daha kadın kırımı yaşanıyor. Kadın kırımı IŞİD çetesi eliyle Ezidilerin kutsal topraklarında, Rojova’da, Bağdat’ta, Suriye kentlerinde katliamlarla, köle pazarlarında satılmayla, Varto’da işkence edilerek katledilen kadın bedeninin çırıl çıplak teşhiriyle gerçekleşiyor!
AKP Türkiye’de ve Ortadoğu’da kan ve gözyaşıyla yoğurduğu ırkçı, ayrımcı, tekçi, cinsiyetçi, mezhepçi siyasette ısrar ediyor. 7 Haziran seçimleri öncesinde din üzerinden siyaset yapan AKP/Cumhurbaşkanı bu kez de vicdansızca ve pervasızca tabutlar üzerinden siyaset yapıyor. Halkları birbirine düşman eden, birbirinden uzaklaştıran bu siyaset ile seçim kazanmak, iktidar için akan kandan, ölen insanlıktan daha önemli görülüyor.
Kontrgerilla organizasyonu olduğuna dair çok sayıda işaretin olduğu Suruç Katliamından sonra devreye sokulan konsept, 90’lı yılların ortasında uygulanan düşük yoğunluklu savaşın çok daha kapsamlı ve yaygınlaştırılmış halidir.
Sokağa çıkma yasakları, hukuka aykırı şekilde ilan edilen güvenlik bölgelerinin yaygınlaşması, yerleşim yerlerinin dünya ile ilişkisinin kesilmesi, işkence vakaları, toplu gözaltı ve tutuklamalar, şehirlerin ağır silahlarla taranması gibi uygulamalar Saray darbesinin sonucudur. Cumhurbaşkanının “Türkiye’de fiilen rejim değişikliği gerçekleştirilmiştir” itirafı da bunu doğrulamaktadır.
Kendileri için mutluluğun kaynağını Saraylarda görenler, yoksul halk çocukları için mutluluğu tabutta görüyor!
İçinden geçtiğimiz süreç tek başına iktidara gelmek için her türlü kirli yollara başvurulması ve ardından fiilen gerçekleştirdikleri darbeye anayasal kılıf hazırlanması sürecidir. 12 Eylül’de gerçekleşen darbe mekaniği tam da bu şekildedir.
Ancak 7 Haziran’da ortaya çıkan halklarımızın iradesi de göstermektedir ki, halklarımız ve emekçiler savaşa karşı barışı, faşizme karşı halkların kardeşliğini ve halkların geleceklerini kendilerinin belirlemesini istiyor.
Biz emekçiler, bu coğrafyada yakıp yıkılan tüm değerleri yaratırken savaşta ve barışta ölenler/öldürülenler olarak, iktidardan ve sermayeden barış, özgürlük, eşitlik beklenmeyeceğinin farkındayız.
Biliyoruz ki, istemek yetmiyor, yetmeyecek! Ülkedeki siyasi gelişmeler barış için daha fazla mücadele etmemiz gerektiğine işaret ediyor.
Çünkü bizler öldürülüyoruz, sürgün ediliyoruz, işkenceden geçiriliyoruz, tecavüze uğruyoruz.Çünkü bizler savaşlarda bedel ödeyenleriz.
Biz Ortadoğu’nun yoksul, emekçi halkları olarak ırkçı/mezhepçi/milliyetçi savaşlarda ölüme yazgılı olmadığımızı, savaşlarda bedel ödeyenler olarak halkların kardeşçe yaşayacağı, geleceğini özgürce belirleyeceği bir ülke, bir coğrafya, hatta bir dünya yaratabileceğimizi biliyoruz.
Tüm halkların eşit, özgür, insanca ve kardeşçe yaşayacağı bir dünyayı kendi ellerimizle kuracağız! Yurdun her yerinde Saray darbesine ve savaşa karşı barışın barikatını kuracağız!
SAVAŞA HAYIR! ÇOCUKLARIMIZ ÖLMESİN! BARIŞ HEMEN ŞİMDİ!
YAŞASIN EMEK, BARIŞ VE DEMOKRASİ MÜCADELEMİZ!
YAŞASIN KESK!
YAŞASIN BTS!