İzmir Şubemiz tarafından sürgünlere ve baskılara karşı oturma eylemi ve basın açıklamasının 35.si gerçekleştirildi.
İzmir Şube Başkanımız, Yürütme Kurulu üyelerimiz ile Temsilci ve üyelerimizin katılıyla gerçekleştirilen oturma eyleminin ardından basın açıklaması okundu.
İzmir Şube Başkanımız Erdal AKYOL tarafından okunan basın açıklaması aşağıdadır.
Değerli Basın Emekçileri Değerli Dostlar;
BTS’ye üye demiryolu emekçileri olarak buradan herkese bir kez daha ilan ediyoruz. Sürgündeki arkadaşlarımız asla yalnız değildir. Fizana da sürseniz doğru bildiğimiz yolda yürümeye, gerçekleri söylemeye devam edeceğiz.. Tüm dünya emekçileriyle birlikte yürüdüğümüz mücadele yolu, ülkemizde de yüz binlerce kamu emekçisinin birlikte yürüdüğü mücadele yoludur. Bu nedenle bu yolda yürüyenler hiçbir zaman yalnız kalmamıştır bizde kalmayacağız.. Sürgün cezasını bir nişan olarak tüm onurumuzla taşıyacağız. Bu cezayla bizi yalnızlaştırmak isteyenler bilsinler ki kendileri yalnızlıkları içerisinde ezilecek, yaşadıkları topluma yabancılaşıp köle ruhuyla yaşayacaklardır.
Bu alana toplanan herkes çok iyi biliyor ki, “Geciken Adalet, Adalet Değildir”. Onun için değerli mücadele arkadaşlarım, TCDD Yönetiminin haksız ve hukuka aykırı sürgün uygulamasından bir an evvel vazgeçerek asıl işyerlerimizde yeniden göreve başlamamız için gerekli iş ve işlemlerin başlatılmasını bu kez de Yeni Genel Müdürümüz Abdülkerim Murat ATİK ‘den talep ediyoruz.
Bizler şunu çok iyi biliyoruz ki Tarih, her daim, “Zalimlerin zulmünün değil, direnenlerin onurlu mücadelesinin kazandığını” defalarca ispat etmiştir ve yine edecektir. Bizler, onurlu mücadele insanları olarak başımız her daim dik, doğru bildiğimiz yolda yürümeye devam edeceğiz.
Üye ve yöneticilerimize yönelik hak ihlallerinin, sürgünlerin, saldırıların AKP’nin tekçi iktidar anlayışının bir sonucu olarak bütün toplum kesimleri gibi emekçileri de koşulsuz biata zorlamaktadır.Bu kapsamda ülke genelinde üyelerimize koşulsuz biat etmedikleri için, iş ve yaşam güvenceleriyle hak ve özgülüklerini savundukları veya ülke genelinde yaşanan anti demokratik ve hukuk dışı uygulamalara demokratik tepkilerini ifade ettikleri için bizzat eski Genel Müdür ve hala görevde bulunan Trafik ve İstasyon Yönetimi Daire Başkanı Abdullah ÖZCANLI emriyle hukuksuz bir biçimde disiplin cezaları verildi ve keyfi biçimde sürgünlere tabi tutuldular. Soruşturma ve disiplin cezalarındaki keyfiyet öyle bir noktaya varmıştır ki artık işyerinde hükümet aleyhine konuşmak, facebook veya twitter gibi sosyal medya kanalları üzerinden ülkede yaşanan antidemokratik ve hukuk dışı uygulamalara yönelik paylaşımlarda bulunmak dahi soruşturma ve ceza sebebi sayılmaya başlanmıştır.
Mahkemeler vermiş oldukları kararlarda sürgün kararlarının ne kadar haksız olduğunu gösterse de bizzat görevden alınan Genel Müdür Ali İhsan UYGUN yada daire başkanı Abdullah ÖZCANLI tarafından arkadaşlarımız mahkeme kararları hiçe sayılarak tekrar tekrar sürgüne gönderilmiştir. Hukukun verdiği karar herkes için bağlayıcıdır. Ben hakkı bilmem, hukuku tanımam diyenlerin zamanı gelince kendi bozdukları hukuk karşısında ne duruma düştüklerine paralelciler en iyi örnektir. Her platformda sendikamıza saldıranlar bunu bir tarafa bırakmalı ve bu kurumun dağ gibi büyüyen sorunlarına karşı çözüm arayışına girmelidir. Zira adı hiçbir yolsuzluk, hırsızlık davası ile geçmeyen her türlü adaletsizlik ve haksızlık karşısında mücadele eden sendikamıza savaş açmak bizlere saldıranlara da bu ülkeye de kaybettirir.
Demiryolu hizmetini, kamu hizmeti olmaktan çıkararak ticarileştirmeyi ulaşım hakkının metalaştırmasını ve parası olanın bu hizmetten daha pahalı bir şekilde yararlanmasının ucuz ve güvencesiz iş gücü kullanımının önünü açmayı planlayanlar, her geçen gün artan tren kazalarının, hayatını kaybeden yurttaşlarımızın sebebidir. TCDD yönetiminin kazalarda yaşanan bu artışa ve sürekliliğe rağmen bunu engellemek için hiçbir şey yapmadığı ortadadır. Çünkü gerekli önlemleri almış olsalardı bu kadar çok kaza yaşanmazdı. Ana sorunun demiryollarının yeniden yapılanma adı altında özelleştirilmesinin ve bu kapsamda hayata geçirilen düzenlemeler ve uygulamalar olduğunun altını çizmek isteriz.
Yeniden yapılanma adı altında demiryollarının tasfiyesine yönelik düzenlemelerle ağırlıklı olarak yolcuya yansımayan, büyük kazalarla sonuçlanmayan, sadece TCDD çalışanlarının mağdur olduğu bir süreç uzun süredir yaşanmaktadır. Özellikle son dönemde bu uygulamaların demiryolu trafiğinin de aksamasına, personelin ve yolcuların yaralanmasına ve yaşamını yitirmesine de yol açtığı görülmektedir. TCDD yönetimi tarafından bu kazaların yaşanmasının asıl nedenleri görmezden gelinmektedir. Sorumluluk sadece personele yüklenmektedir. Oysa bu kazaların sorumlusu TCDD yönetimi ve TCDD’yi bu noktaya getiren politikaların sahibi siyasi iktidardır. Ve kazalar daha fazla değilse bunun nedeni demiryolu çalışanlarının her türlü olumsuzluğa rağmen özveriyle çalışmalarıdır.
Bugün demiryollarının içinde bulunduğu durumdan çıkması ve yaşanan sorunların çözümü; tahkikatlar yapmak, kazaya karışan personeli cezalandırarak sorumluluğumu yerine getirdim demek değil, kazaların sıklıkla yaşanmasına neden olan uygulamalara son verecek adımları atmaktır.
2013 yılında demiryollarının serbestleştirilmesiyle başlayan çok başlılık, liyakatsiz atamalar, bir çok işin hizmet alımlarıyla yapılması ve eksik olarak teslim alınması bir bütünlük içerisinde çalışan demiryolu tekerine bir çomak sokmak olmuştur. Bütünlük içerisinde çalışması gereken bu çark bozulmuştur. TCDD nin özelleştirilerek bir holding haline getirilerek daha fazla parçalara ayrılması da bu çok başlılığı, koordinasyon içerisinde çalışması gereken bu çarkı paramparça edecektir. 2013 yılında sendika olarak ifade ettik yine ifade ediyoruz. Demiryolunun bir bütünlük içerisinde çalışması gerekmektedir. Trafiği ile Cer ‘i ile Yol’u ile Tesisleri ile demiryolu bir bütündür. Parçalara bölünmesi kaza riskini artırır. TUZLA’da son yaşanan iki trenin çarpışmasına da bu kapsamda bakmak gerekir. Pamukova, Çorlu facilarından daha büyük bir faciadan dönülmüştür. Ancak gerek TCDD gerekse TCDD Taşımacılık A.Ş yöneticilerinin büyütülecek bir şey yok sadece hafif tampon teması olmuştur açıklaması daha büyük bir faciadır. Bu açıklama demiryolu kültürüyle bağdaşmayan ancak liyakatsiz yöneticilerin yapacağı bir açıklamadır. Çünkü her demiryolcu bilir ki buluşma haricinde iki trenin aynı hat içerisinde karşılaşması en az Kalecik, Ankara YHT kazası gibi çok önemlidir.
Bizler esas itibariyle;
Yeniden yapılandırma adı altında hayat geçirilen yanlış politikalardan vazgeçilerek, demiryolu ulaşımının kamusal, ulaşılabilir, nitelikli ve ekonomik bir şekilde yapılması için gerekli adımların atılmasını,
Demiryollarının; siyasi müdahalelerden uzak tutularak, sürgünlere baskılara son verilmesini, kurumun içinden yetişmiş, demiryolu kültürü, bilgi ve birikimine sahip kişilerle yönetilmesini,
Ulaştırma politikaları ve özelde demiryolu politikasının bilimsel bir yaklaşımla ele alınmasını, bilim insanları, ilgili sendika ve odaların katılımıyla belirlenmesini istiyoruz.