Ulaşım hakkı başta yaşam hakkı olmak üzere bütün hakları tamamlayan bir hak olup bu hak evrensel insan hakları belgelerinde ve anayasamızda yer almıştır. Ancak ileri demokrasi uyguladığını ve ileri demokrasiye geçtiğini savunan siyasi iktidarın keyfi uygulamaları diğer temel haklarda olduğu gibi bu hakkında sadece kağıt üzerinde kaldığını, sadece kendisi için var olduğunu ortaya koymaktadır. En son 1 Mayıs ve Gezi Parkı sürecinde siyasi iktidarın tutumuna baktığımızda bu durum açıkça ortaya çıkmaktadır. AKP İstanbul İl Başkanlığı’nın organizasyonunu üstlendiği “Büyük Oyunu Bozmaya, Haydi, Tarih Yazmaya” sloganıyla düzenlenen miting için belediyelerin her türlü olanağı ve araçları, AKP mitingi için seferber edildiğini görmekteyiz.
“Milli iradeye saygı mitingi” için kamuya ve belediyelere ait araçları kullanması yurttaşların büyük tepkisini neden olmuştur. Kazlıçeşme istikametine giden araçlara “geçiş üstünlüğü” sağlanırken birçok İETT otobüsü ve motor alana gelmek isteyenlere tahsis edildi. Taksim’e giden bütün metrolar kapatılıp, Kadıköy’den Kabataş ve Eminönü vapur seferleri iptal edilirken, mitinge gidecek olan AKP’liler için özel vapur ve otobüs seferleri düzenlendi. Metrobüs seferleri ise miting nedeniyle turnikeler açılarak partilere ücretsiz tahsis edilmiştir.
AKP’nin Kazlıçeşme mitingine katılacaklar için İstanbul’da pek çok noktadan otobüs ve vapur ve tren seferleri düzenlenirken, AKP ilçe merkezlerinden miting alanına gidiş-dönüş için otobüsler kaldırıldı. Yine miting günü pek çok metro ve vapur seferi iptal edildi.
AKP’nin Kazlıçeşme mitingi için kamuya ve belediyelere ait araçları kullanması yurttaşların büyük tepkisini neden olurken, yurttaşların seyahat haklarının engellenmesi ve ulaşımda ayrımcılık yapılması sosyal medya üzerinden tepkiyle karşılandı.
Bu tutum ve tarz demokratik bir ülkede insanların ulaşım hakkını engelleyen ve seyahat özgürlüğünü kısıtlayan anayasal bir suçun ortaya çıktığının temel göstergesidir.
1 Mayıs’a etkinliklerine katılımı engellemek isteyen siyasi iktidar İstanbul da başta vapurlar, metrove metrobüs olmak üzere ulaşım araçlarının seferlerini iptal ederek yine ulaşım hakkını ayaklar altına sermişti.
Gezi Parkı sürecinde de dönem dönem aynı yönteme başvuran siyasi iktidar söz konusu kendi toplantı ve mitingleri olunca kamunun imkanlarını bindirilmiş kıtaları için seferber etmekten çekinmemektedir. Bunun en somut örnekleri Eskişehir’den ve Konya’dan Cumartesi günü Sincan’da yapılan mitinge hızlı tren ile bindirilmiş kıtaların taşınmasıdır. Aynı miting için özellikle Batıkent metrosunu tamamlayan belediye otobüslerinin seferden kaldırılarak mitinge tahsis edilmesi üzerine binlerce yurttaşımız saatlerce beklemek yada ekstra ücret ödeyerek başka ulaşım aracı kullanma zorunda kalması on binlerce Batıkentlinin ulaşım hakkının ihlal edilerek mağduriyetine neden olmuştur.
Diğer yandan aynı miting için daha testleri devam eden Ankara banliyölerinin çalıştırılması talep edilmiş ancak yolcuların can güvenliğini hiçe sayan bu talep duyarlı demiryolcuların karşı çıkması ile ret edilmiştir.
Değerli basın mensupları hükümetin üç beş çapulcu diye küçümsediği ve haklı taleplerini görmezden geldiği gezi parkı protestosu sürecinde toplantı gösteri ve yürüyüş haklarının dünyanın gözleri önünde yüzlerce kez ihlal edildiğine tanık olduk, tanık olmaktayız. Siyasi iktidar bu hakkı ihlal etmekle sınırlı kalmamış faşizan bir tutum ve polis şiddetiyle yaşam hakkına da yönelmiş ve üç yurttaşımız yaşamını yitirmiş binlerce yurttaşımız ise yaralanmıştır. Aynı şekilde binlerce yurttaşımız gözaltına alınarak özgürlüklerinden alıkonulmuştur. Bu gerçekleri dile getiren basın mensupları ise iktidarın hedefi olmuş aynı şiddete görevini yerine getirmeye çalışan basın mensupları da maruz kalmıştır.
Başta yaşam hakkı ve ulaşım hakkı olmak üzere bütün hakların ihlallerine son vermeye çağırıyoruz.