27.07.2013
BASINA VE KAMUOYUNA
İşkolları Yönetmeliğinde Yeni Oyun, Bakanlık Havacılık İşlerini Metal İşkoluna Vermeye Çalışıyor, Hava- İş’in yanındayız.
Bu dönemde Sadece Hava-İş’e saldırılar Her Yönlü Devam Etmiyor. Aynı zamanda KESK ve bağlı sendikalara da iş kolları örgütlenme alanı üzerinde de saldırılar ve baskılar artarak devam etmektedir.
2001’de 40 bin olan üye sayısını AKP İktidarı döneminde 10’a katlayarak 750 bine çıkaran ve böylece Türkiye’nin en büyük memur sendikası haline gelen Memur-Sen’in üye olmak için başvurduğu Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’ndan (ITUC) şok bir yanıt vermişti. 2006’daki başvurusu reddedilen Memur-Sen’in Ağustos 2011 yılında yaptığı başvurunun da reddedildiği ITUC tarafından yazıyla bildirilmişti.
Verilen cevabın gerekçesi de şöyle ifade edilerek, 2006’dan bu tarafa örgütünüzün yaşadığı gelişmeler, istişare sürecinin olumsuz sonuçları ve Memur-sen’ in bağımsız karakterinin tartışılabilir olması durumu göz önüne alınarak, başvurunuzun dikkate alınmamasına karar verilmiştir denilerek, tam bu anlamda doğru ve objektif bir tavır ortaya koymuştur.
Başbakan ise, 16 Nisan 2011 tarihinde toplanan Memur-sen 4.olağan genel kurulunda yaptığı konuşma ile sendikacılığa yeni bir vizyon getirerek grev ve eylem hakkı isteyenlere deli gömleği giysin dedi. Ne yazık ki Başbakanın bu söylemi üzerine, eylem yapan kamu çalışanlarını ise baskı, sürgün ve cezaevlerine koyarak bu deli gömleğini giydirmeye çalışmışlardır. Başbakan evrensel kabul görmüş temel hak ve özgürlüklerden biri olan grev ve toplu eylem hakkını yok sayan inkarcı ve kabul etmeyen bir yaklaşım sergilemiştir.
Memur Sen Bursa Temsilciliği hizmet binasının açılış töreninde konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise 650 bine yakın üyesiyle Memur Sen’in kamu görevlileri için çok önemli bir sendika olduğunu savunarak kamu emekçileri için grevli toplu sözleşme hakkı isteyenleri ise hedef almıştır. 4688 Sayılı Yasa’da yapılacak değişikliklerin Memur-Sen’in görüşleri doğrultusunda değiştirildiğini, söyleyerek nasıl taraf olduğunu tüm kamuoyu önünde itiraf ederek, bu konfederasyonun kendi arka bahçeleri olduğunu da ifade etmiştir. Bundan hareketle, Memur-Sen bu ülkede emekçilerin, yoksulların dar gelirlilerin sesi olamaz. Olsa olsa ancak AKP’nin sesi olabilir.
KESK ve diğer muhalif olan sendikal yapılar, hiçbir zaman hangi iktidar olursa olsun onurlu mücadelesinde hiçbir iktidar partisinin arka bahçesi olmamıştır. Daha doğru tabirle İŞVEREN VE HÜKÜMET GÜDÜMLÜ SENDİKA olmamıştır.
Biz şunu çok iyi biliyoruz ki, gücünü ve kudretini siyasal bir iktidardan alan ve onun güdümünde olan bir sendika var olan siyasal iktidarla gelir ve iktidarla gider.
Vesayete son vermeyi amaçladığını söyleyen ve milli irade ile ileri demokrasiyi ağzından düşürmeyen AKP hükümetinin, TBMM’ni devre dışı bırakarak bakanlar kurulu marifetiyle ülkeyi yönetmeye kalkması ibret verici değil midir. ? Bu durum Başbakanın ve partisinin nasıl bir demokrasiyi istediğini açıkça ortaya koymaktadır. Bir taraftan sivil ve demokratik bir anayasa yapmaktan söz ederken öte yandan Meclisi devre dışı bırakarak KHK’lerle idari yapıyı baştan sona değiştirmeye, kamusal alanın tavsiyesine, muhalif olan sendika ve sivil toplum üzerinde baskıları her geçen gün artırmaktadırlar.
Bu baskıların biriside Kardeş sendika olan Hava-İş üzerinden antidemokratik baskı ve tutumları gün geçtikçe artmaktadır. Yasalardan aldığı güç ile iş kolunda devam eden grevi kamu oyunda itibarsızlaştırmak ve mahkeme kararları olmasına rağmen işten atılan emekçileri işe alması gerekirken bunu bile yapmayarak, şimdide bu ülkenin Anayasasında yer alan sosyal devlet ilkesini koruması gereken T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı işini gücünü bırakmış, Hava-İş’in yıllardır örgütlü bulunduğu toplu iş sözleşmesi imzaladığı ve havacılık sektörünün kopmaz bir parçası olan uçak bakım onarım işyerlerinin İŞKOLUNU değiştirerek devlet güdümlü bir konfederasyon ve sendikaya bağlıyor. 6356 sayılı Toplu İş Sözleşmesi ve Sendikalar Yasası kanunlaştırılırken, oluşturulan İŞKOLLARI sistemi de mücadeleci sendikaları tasfiye etmek için kullandığını görmekteyiz.
Özellikle yeni oluşturulan 15 No’lu Taşımacılık İşkolunun oldukça stratejik bir işkolu olması ve sendikal örgütlüğü zorlaştırmak amacıyla açıkça siyasi iktidara yandaş olan sendikalara göre şekillendirildiğine tanık olmaktayız.
15 No’lu işkolunda demiryolu, havayolu karayolu taşımacılığı bırakılırken, açıkça taşımacılığın küresel boyuta ulaşan lojistik yapısında yer alan, liman, depo antrepo ve deniz taşımacılığı bu işkolundan ayrıştırılarak, Açık olarak metal işkolunda olması gereken gemi yapımı bile bu işkolları ile birlikte düzenlenmektedir.
Her nedense yine 15 No’lu işkolunda demiryolları çeken, çekilen araçları, ray sitemleri ve vagon sistemlerinin bakım onarımı yer alırken hava araçlarının ve karayolu araçlarının bakım ve onarımı işleri 15. İşkolunda YER ALDIRILMADI!
Bu ayrıştırmadan hemen sonra daha önce yıllardır TÜRK-İŞ’e bağlı olan Liman-İş sendikasının, HAK-İŞ’e geçmesi bu işlemlerin nasıl organize edildiğinin en önemli göstergesidir..
Kardeş sendikamız TÜMTİS’in DLH işyerinde neredeyse 1.5 yıldır süren örgütlenme mücadelesi ve direnişi sürerken yine HAK-İŞ’e bağlı kurulan ÖZ TAŞIMA İŞ sendikasının bu işyerine işverenlerle birlikte üye yapmaya girişmesi bir başka örnektir.
Bugün havacılık araçlarının bakım onarımı ile ilgili işyerlerinde yine HAK-İŞ’e bağlı ÇELİK İŞ Sendikasına geçirilmesine yönelik açık işveren operasyonları sürmektedir.
İşte tam bu gelişmeler esnasında bugün resmi gazetede(26.07.2013) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca İŞKOLLARI YÖNETMELİĞİ ile ilgili tamamen havacılık işçilerini ve Hava-İş sendikasının örgütlüğünü zayıflatmaya yönelik ÖZEL BİR DEĞİŞİKLİK yapıldı. Bu yapılırken de Bakanlık hukukun sınırlarını bırakın zorlamayı, kendi hukukunu Yönetmeliğini keyfi olarak değiştirmeyi bir yol olarak görmektedir.
T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Mahkeme kararları ile grev kırıcılığı yapan THY A.O grevi ile ilgili denetim görevini yerine getirmez iken, halen toplu iş sözleşmesi süren THY Teknik A.Ş işyerinde işçilerin hak alma mücadelesini sekteye
uğratmaya yönelik bu denli açık bir hukuksuzluğu ortaya koyması asla ve asla kabul edilebilecek bir durum değildir.
Havacılığın teknik bakımında yer alan teknisyenler, mühendisler havacılık sektöründen koparılamaz. Bugün yayınlanan bu Yönetmelik değişikliğinin gerekçesi kendi güdümünde ve kontrolünde bir sendikal yapıyı güçlendirmekten başka bir şey değildir.
Sendika olarak her türlü oyun, baskı, sistematik saldırılara rağmen havacılık ve taşımacılık işçilerinin mücadele umudu, işçi haklarının yılmaz savunucusu olan Hava-İş sendikasının yanında olduğumuzu beyan eder, bu kanunsuz ve hukuksuz davranıştan bir an önce vaz geçmelerini ifade ediyoruz.
BTS
Merkez Yönetim Kurulu adına
Nazım KARAKURT
Genel Başkan