Her alanda kendini gösteren neo-liberal saldırıların önemli bir ayağını oluşturan özelleştirme politikaları, küresel ve yerel kapitalist aktörlerin finansal kaynak ihtiyaçlarına yanıt vermek amacıyla, şimdiye kadar özel sektör alanına girmemiş olan ne varsa kendisine hedef biçmektedir.
Ülkemizde 1980’lı yıllardan başlayan ve hükümetler eliyle sürdürülen politikalar sonucunda bu ülkenin yurttaşlarının vergileriyle yaratılan değerler sermayeye bir-bir peşkeş çekilmektedir. AKP’nin 11 yıllık iktidarı döneminde de Türkiye’nin en büyük işletme ve kurumları birer birer satılmıştır. Son olarak PTT-TCDD-ENERJİ İLETİM HATLARI’nın sermayeye nasıl peşkeş çekildiğini hep birlikte gördük.
Özelleştirmeler yoluyla sermayeye aktarılan kamu değerler halkın birikimiyle oluşturulmuş halka ait olan varlıklardır. Dolayısıyla özelleştirmelere karşı olmak, aynı zamanda işsizlere, emekçilere, yoksullara ait olanı; “kamu yararı” ilkesinin kar mantığına yenilmemesini dahası galip gelmesini; halkın ortak değerlerinin halkın hizmetinde tutulmasını savunmak; sermayenin daha yüksek kar elde etmek uğruna halkın eğitim ve sağlık hakkının gasp edilmesine karşı olmak anlamına gelmektedir.
Kamu kurum ve kuruluşlarının özelleştirilmesi, kamu hizmeti vasfı olan sosyal hukuk devleti tanımının dışına atılması hatta bunun terk edilmesi anlamına gelecektir.
Kamu işletmelerinin şirketleştirilerek “kurtarılması” retoriği, asıl amacı kar değil hizmet olan bu işletmelerin sermayeye devri için gerekli sosyo-psikolojik atmosferin yaratılması niyetiyle ortaya atılan ve hiç bir gerçekçi dayanağı olmayan bir yalandır.
Bu görevlerini tam yerine getirmemek bir tarafa bunların özel sektöre devreden devlet ve devlet işleyişine dair bir meşruiyet tartışmasını beraberinde getireceği şüphesizdir.
Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi başta olmak üzere tüm uluslar arası sözleşmeler ve Anayasa’ya aykırı bir biçimde ve fütursuzca yapılan özelleştirmeler, sadece ve sadece insan olduğu için hakları olan yurttaşların elinden bu hakların alınarak ticari bir meta haline getirilmesi ve satışa sunulması aynı zamanda insan haklarına da aykırıdır.
İşte tüm bu nedenlerden ve daha fazlasından dolayı tüm özelleştirmeler ve özelleştirme uygulamaları kapsamında yapılan, kiralama, işletme hakkının devri ve yap işlet devret uygulamalarına son verilmelidir.
Şu an itibari ile Türkiye’nin en çok kar eden kurumu olan DHMİ’ nin yapmış olduğu işletme hizmetlerini oldu bittiğe getirerek, bunun sermayeye aktarılması ve bu hizmetleri ulusal ve uluslar arası büyük şirketlere devredilmesi kabul edilecek bir durum değildir.
Bundan hareketle bu yasaya istinaden hava limanlarında çalışan personelin hava limanlarının işletme hakkının kiraya verilmesi durumunda burada çalışan personelin kadro ve pozisyonlarına göre hangi havalimanında yâda DHMİ’nin ilgili birimlerinde çalışacağı(birim ismi belirtilmemiş) mümkün gözükmemektedir. Türkiye’deki özelleştirmeler sonucunda bir çok kurumda personel fazlalığı ortaya çıktığı bir gerçekliktir. Bu gerçeklik de fazla olan personelin havuz sistemi üzerinden başka kurumlara gönderilmesidir.
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü bu uygulamaları yetkisini 21.04.2005 tarihinde kabul edilen 5335 sayılı yasanın 33.maddesine istinaden hayata geçirecektir.
“MADDE 33.- Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü (DHMİ), işletiminde bulunan havalimanları ile işletmeler dönemlerinin sonundan itibaren Yap-İşlet-Devret modeli çerçevesinde yaptırarak işletimini özel sektöre verdiği terminalleri ve/veya hizmetin bütünlüğü yönünden gerek gördüğü diğer tesisleri; 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 18 inci maddesinin (A) fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde belirtilen kiralama ve/veya işletme hakkının verilmesi yöntemlerini kullanarak ihale yoluyla özel hukuk tüzel kişilerine 49 yılı geçmemek üzere devredebilir. İşin özelliğine göre belirtilen yöntemler birlikte veya ayrı-ayrı kullanılabilir. Bu konuda karar vermeye DHMİ Yönetim Kurulu yetkilidir.
Bu madde kapsamında yapılacak uygulamalarda; yönetim, sorumluluk ve yetki üstlenebilecek işleticinin ve/veya kullanıcının temini, ihale ve devir işlemlerinin aleniyet içinde yürütülmesi, işletmede süreklilik ile uluslararası norm ve standartların sağlanması ve işletim ve/veya kullanım süresi boyunca işletmenin DHMİ tarafından denetlenmesi ilkeleri esas alınır.
İhalelerde değer tespiti işlemleri, DHMİ bünyesinde Mali İşler Daire Başkanının başkanlığında; Araştırma Planlama ve Koordinasyon Daire Başkanı, Hasılat Daire Başkanı, İnşaat Daire Başkanı ve ilgili liman/meydan müdürü olmak üzere beş kişiden oluşan değer tespit komisyonu tarafından 4046 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin (B) fıkrasının (c) bendinde belirtilen esaslar çerçevesinde aynı bentte yer alan metotlardan en az birinin uygulanması suretiyle yapılır. DHMİ Yönetim Kurulunca, Değer Tespit Komisyonunda yukarıda adı geçen birimlerde görevli olmak kaydıyla aynı sayıda yedek üye görevlendirilir. Değer Tespit Komisyonu aynı maddenin (B) fıkrasının (b) bendinde belirtilen usul ve esaslara göre çalışır. Değer Tespit Komisyonunun sekretarya hizmetleri Mali İşler Daire Başkanlığınca yürütülür.
Kiralama ve/veya işletme hakkının verilmesi ile ilgili ihaleler, DHMİ bünyesinde Araştırma Planlama ve Koordinasyon Daire Başkanının başkanlığında; Mali İşler Daire Başkanı, Hasılat Daire Başkanı, İşletme Daire Başkanı, Malzeme Daire Başkanı ve Hukuk Müşaviri olmak üzere altı kişiden oluşan ihale komisyonu tarafından yapılır. DHMİ Yönetim Kurulunca, İhale Komisyonunda yukarıda adı geçen birimlerde görevli olmak kaydıyla aynı sayıda yedek üye görevlendirilir. İhale Komisyonu 4046 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin (C) fıkrasının (b) bendinde belirtilen usul ve esaslara göre çalışır. İhale Komisyonunun sekretarya hizmetleri Araştırma Planlama ve Koordinasyon Daire Başkanlığınca yürütülür.
İhale usulleri, 4046 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin (C) fıkrasının (c) bendinde yer alan esaslar dahilinde pazarlık usulü veya açık artırma usulüdür. Bu ihale usullerinden hangisinin kullanılacağını belirlemeye DHMİ Yönetim Kurulu yetkilidir. Belirlenen ihale usulü, ihale ilanında belirtilir. İhale Komisyonu belirlenen ve ilan edilen ihale usulü çerçevesinde ihaleyi gerçekleştirir. İhale Komisyonunca alınan ihale kararı, DHMİ Yönetim Kuruluna sunulur ve Yönetim Kurulunun onayı ile kesinlik kazanır. Kesinleşen ihale kararı kamuoyuna duyurulur.
Bu madde kapsamında yapılacak kiralama ve/veya işletme hakkının verilmesi yoluyla gerçekleştirilecek devir işleminden sonra devredilen birimlerde çalışan DHMİ personeli, kadrolarına veya pozisyonlarına uygun olarak DHMİ’ nin diğer birimlerinde görevlendirilirler.” denilmektedir.
Buna göre, Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü hükümetin havayolu ulaşımında serbestleşme (aslında tam bir özelleştirme) ve kamu-özel işbirliğiyle gelir artıcı faaliyetlerin artırılması politikaları çerçevesinde, Dalaman, Milas-Bodrum, Samsun-Çarşamba ve Nevşehir-Kapadokya havalimanlarının “kirala-devret” modeli ile işletme hakkı devirleri için bu yıl bitmeden ihaleye çıkma kararı aldıklarını söyledi.
İç-dış hat seferleri gerçekleştirilen dört havalimanından; Dalaman ve Milas-Bodrum`un dış hat işletmeciliği 2015 sonuna kadar özel sektörde, diğer iki havalimanın dış hat ve tamamının iç hat işletmeciliği DHMİ`de bulunuyor.
DHMİ Genel Müdürü Birdal, Reuters`la gerçekleştirdiği söyleşide, işletme hakkı devir sürelerinin ne kadar olacağı konusunda çalışmaların devam ettiğini belirterek, “İhalelerle ilgili fizibilite çalışmalarımız sürüyor. Bodrum ve Dalaman kesin iki ayrı ihale olacak. Nevşehir ve Samsun`un tek grup olarak birleştirilmesi olur mu; çalışıyoruz. Tüm ihalelere ciddi talep olacağını düşünüyoruz” dedi.
Bodrum ve Dalaman havalimanları dış hatlarının şu anda YİD modeliyle görevlendirilen özel şirketler tarafından işletildiğini söyleyen Birdal, ihalelerin ardından YİD süresi bitince ihaleyi kazanacak firmanın iç ve dış hatları birlikte işleteceğini belirtti. İhaleler dış hatların sözleşme süresinden önce tamamlanırsa; süre bitimine kadar yeni firma iç hatları, eski firma dış hatları işletecek.
Özellikle İstanbul üçüncü havalimanı projesinin sektöre ivme kazandırdığı bir dönemde, DHMİ`nin böyle bir adım atması sermaye tarafından çok yerinde olduğunu, havalimanı işletmesine istekli gruplar varken devirlerin sektörde olumlu karşılanacağını belirtirken DHMİ`nin sorumluluğundaki 50 havalimanın dördü kiralama olmak üzere toplam 11`inde özel sektör terminal işletmesi olduğunu söyleyen Birdal, havalimanı işletmeciliğinin rahat projeksiyon yapılabilir ve kolay fiyatlanabilir olduğunu belirterek, “Kiralanacak dört havalimanının dışındakilerde de, özel sektörden talep gelirse, kanunen onları da kiralama yetkimiz var” dedi.
Havalimanlarının işletmesinin sermayeye açılması bir yandankurumun tasfiyesi anlamına gelirken diğer yandan kurumun çalışanı olan bizlerin ekmeğine, işyerine bir tehdit olarak karşımızda durmaktadır. Bu tehditlere karşın sendikamız işimize ve işyerlerimize sahip çıkma mücadelesini sürdürecektir.
Başta havalimanlarımız olmak üzere işkolumuzda örgütlü sendika, dernekler ve sivil toplum örgütlerini ile birlikte yurttaşlarımızın önümüzdeki süreçte birlikte mücadele etmesi ulaştırma alanında yaşanacak böylesi bir sürecin durdurulması yönüyle büyük önem taşımaktadır.
Nazım KARAKURT
Genel Başkan