Patria, Minerva ve Maria Mirabel kardeşler, bundan yaklaşık 50 yıl kadar önce, 25 Kasım 1960 tarihinde faşist bir diktatörlükle yönetilen ülkelerinde, özgürlük mücadelesi verdikleri için rejim güçleri tarafından tecavüze uğradılar ve katledildiler. 25 Kasım tarihi, bu olaydan esinlenerek 1999 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edildi. 1999 yılından bu yana da her yıl 25 Kasım tarihi kadına yönelik şiddete dikkat çekmek, farkındalık yaratmak ve kadınlar arasında birlik, mücadele ve dayanışmayı güçlendirmek amacıyla çok çeşitli etkinliklere sahne olmaktadır.
Kadına yönelik şiddet; kadınlara fiziksel, cinsel ya da psikolojik zarar veren ya da verebilecek veya kadınların acı çekmesine neden olabilecek, gerek kamu gerekse de özel alanda yapılan bu tip davranışlara yönelik tehditleri ve kadınların özgürlüğünün zorla kısıtlanmasını da içine alan şiddeti de içine alan her türlü davranışı niteler.
Kadına yönelik şiddet, kontrol edilemeyen öfke sonucu ortaya çıkan bir şiddet türü olmadığı gibi kişisel bir mesele olmanın da çok ötesinde olup, cinsiyet eşitsizliğinin yol açtığı, eşitsiz güç ilişkisinden doğan toplumsal bir sorundur.
Kapitalist sömürünün, sosyal adaletsizliğin, güvencesizliğin, hak gasplarının vahşi kapitalizm koşullarını anımsattığı günümüzde kadına yönelik şiddet alabildiğine artmıştır. Çünkü kadına yönelik şiddetin gerisinde ataerkil kültür ve politikalar bulunmakla birlikte ataerki, toplumdaki diğer güç ve iktidar ilişkileriyle iç içe bulunur.
Cinsiyet eşitsizliği ve kadına yönelik şiddet toplumdaki sosyal eşitsizliklerden, sınıf sömürüsünden, milliyetçilikten, ırkçılıktan, yabancı düşmanlığından, homofobiden, militarizmden beslenir ve onları besler.
İşte böylesi bir tablo karşısında bizler de dünya da ki diğer kadınlar gibi genel anlamıyla kadına yönelik şiddetle mücadele amacıyla çaba gösterirken diğer yanda ise 25 Kasım tarihinin önemi nedeniyle bugün sesimizi yükseltmekte, taleplerimizi haykırmakta, alanlarda buluşmaktayız.
Kadına karşı şiddetin, sömürünün, istismarın korkunç boyutlara ulaştığı, kadını koruyan ve şiddeti önleyen mevcut kanunların uygulanmadığı, kadın, LGBT-İ+’lar ve çocuk haklarının gasp edildiği, ağır hak ihlallerinin yaşandığı ve bu şiddete karşı kapsamlı politikalar üretmesi beklenen parlamento mekanizmasının yok sayıldığı bir siyasal atmosferin içerisindeyiz.
Kadınlar olarak; kadınların aleyhine geliştirilecek her türlü saldırıya sokaklardan, meydanlardan, işyerlerimizden mücadeleyi ve kadın örgütlülüğünü büyüterek cevap vermeye devam edeceğiz.
HAKLARIMIZDAN, HAYATLARIMIZDAN VAZGEÇMİYORUZ!