16 Ekim 2013 tarihinde açıklanan AB’nin Türkiye İlerleme Raporu Türkiye’de demokratik hak ve özgürlüklere ilişkin mevzuat ve uygulama konusunda bir dizi endişe ve eleştiriye yer verdi. Eleştirilerin yoğun olduğu alanlardan biri de sendikal ve özgürlüklerdi. Sendikal hak ve özgürlükler raporun sadece sosyal politika bölümünde (19. başlık)değil insan hakları, örgütlenme ve ayrımcılık bölümlerinde de ele alındı.
Raporda sendikal hak ve özgürlüklere ilişkin kapsamlı eleştiriler var. Rapor 6356 sayılı yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’na yönelik olarak önemli tespit ve eleştirilere yer verdi. Rapor, sendikaların kurulabildiğini ancak büyümelerini ve etkili olmalarını engelleyen ciddi engellerle karşı karşıya olduklarını vurgulayarak, dolaylı olarak sendikal hakların adeta kağıt üzerinde kaldığını ifade etmiş oldu.
Bilindiği gibi müzakerelerin 19. başlığı sendikal haklara yönelik kısıtlamalar nedeniyle açılmıyor. Kamu çalışanlarının grev hakkı, toplu pazarlık ve grev hakkının etkin biçimde kullanılamayışı ve sendikal barajlar AB’nin ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) en temel eleştirilerini oluşturuyor. Bu eleştirilerin raporda ısrarlı biçimde tekrarlandığı gözleniyor. Bu nedenle 19. Başlığın açılması için Türkiye’nin sendikal haklar alanında daha çok yol alması gerekiyor.
(Bu yazıda raporun sadece sendikal hak ve özgürlüklere ilişkin değerlendirmelerini ela alacağız. Raporun çalışma hayatının diğer yönlerine ilişkin tespitleri bu yazının konusu dışındadır.)
Yeni Sendikal Yasa Tatmin Etmedi
Rapor özel sektörde sendikalar ve toplu sözleşmeye ilişkin yeni bir kanun (6536) kabul edildiğini ve bukanunla sendikaların kurulması ve iç işleyişlerine ilişkin bazı engelleri kaldırdığını belirtikten sonra,“ancak başta tüm düzeylerde toplu sözleşme yapma hakkı ve grev dâhil eylem yapma hakkına ilişkin olmak üzere, önemli kısıtlamalar devam etmektedir”değerlendirmesini yapmaktadır. Rapora göre “bazı iyileştirmeler yapılmıştır, ancak endüstri ilişkilerinin işleyişi ile ilgili hala önemli engeller bulunmaktadır.” Bu satırlar, yeni sendikal yasaya yönelik Türkiye ve uluslararası sendikal örgütlerin temel eleştirilerinin AB tarafından da benimsendiğini göstermektedir.
Raporun yeni yasaya (6356) yönelik önemli eleştirilerinden biri toplu iş sözleşmesi için konulan çifte baraj koşuludur: “Toplu iş sözleşmesi yapılması için gereken yüksek ve kümülatif barajlardan ötürü, işçilerin çok azı toplu iş sözleşmelerinden yararlanmakta ve grevler dâhil olmak üzere toplu eylemlere katılabilmektedir.”
Raporda yeni sendikal yasaya ilişkin bir diğer önemli eleştiri, küçük ölçekli işyerlerinde çalışanların sendikal nedenli işten atılmalara karşı güvencelerinin kaldırılmış olmasıdır. Yasanın 25. Maddesinde yapılan bu düzenleme sendikaların da çok tepkisini çekmişti. Rapora göre, küçük işyerlerinde çalışan sendika üyesi işçiler sendikal faaliyetleri nedeniyle işten çıkarılmaya karşı yeterince etkin bir şekilde korunamamaktadır. Rapor, küçük işyerlerinde sendikal faaliyetler nedeniyle işten çıkarılmaya karşı korumanınkaldırılmasına ilişkin hükmün Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmekte olduğuna da dikkat çekmektedir.
Raporun bir diğer tespiti ise sosyal diyaloga ilişkindir. Rapor, üçlü ve ikili sosyal diyalog mekanizmalarının işleyişin zayıf kaldığını ve Ekonomik ve Sosyal Konsey’in işlevsiz olduğunu belirtmektedir.
Kamu Görevlilerinin Sendikal Hak Engelleri Sürüyor
Rapor, pek çok kategorideki kamu görevlisinin örgütlenme hakkı konusunda kısıtlamalar ile karşılaştığını ve kamu görevlilerinin tümünü kapsayan grev yasağının devam ettiğini vurgulamaktadır. Bilindiği gibi 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu pek çok kamu görevlisinin sendikalaşmasını yasaklamakta ve greve olanak tanımamaktadır. 657 sayılı yasada ise kamu görevlileri için açık bir grev yasağı bulunmaktadır.
Rapor polis ve yargı mensuplarının sendikalaşmasına yönelik yasak ve sınırlamalara da dikkat çekmiştir: “Kamu görevlilerinin grev hakkından kapsamlı mahrumiyeti ile meslek veya işyeri düzeyinde sendika kurma yasağı devam etmiştir. Anayasa Mahkemesi, askeri kurumlarda çalışan kamu görevlilerinin sendika kurmalarını ve sendikalara katılmalarını yasaklayan hükmü iptal etmesine rağmen, çoğu kategorideki kamu görevlisi halen örgütlenme hakkından mahrumdur. Söz konusu kişilerin sendika kurma çabaları, idari veya hukuki eylemlerle engellenmiştir. Sendika kurmak için polis memurlarının yaptığı başvuru reddedilmiş; sendika kuran polis memurları ise ‘itaatsizlik’ ve ‘mesleğin küçük düşürülmesi’ sebep gösterilerek meslekten ihraç edilmişlerdir. Sendika kurmak için polis memurları tarafından yapılan başvuru Kasım ayında reddedilmiş ve Haziran ayında kapatılma davası açılmıştır.”Rapor yargı mensuplarının bir önceki sendikasınınkapatılmasının ardından yargıçların yeni bir sendika kurduğunu belirtmektedir.
Raporda Eğitim Sen’in tüzüğünde anadilde eğitim talebine yer vermesi nedeniyle karşılaştığı kapatılma tehlikesi ve bu konudaki AİHM kararına da yer verilmektedir:
“Tüzüğünden “anadilde eğitim hakkı”na yer vermesi nedeniyle bir sendikaya karşı açılan kapatma davasıyla ilgiliolarak AİHM Türkiye’nin İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 10. maddesi (İfade Özgürlüğü) ve 11. maddesini (Toplanmave Örgütlenme Özgürlüğü) ihlal ettiğine karar vermiştir. Mahkeme, ana dilde eğitim çağrısındabulunmanın milli güvenliğe veya kamu düzenine bir tehdit oluşturmadığına karar vermiştir.”
Rapor, sendikalar gelişmesine yönelik engellerin ortadan kaldırması ve kamu çalışanları sendikalarına karşı kapatma davalarının açılmasını önlemek için daha fazla çaba sarf edilmesi gereğine işaret etmektedir.
Sendikalara Yönelik Siyasi Baskılar Sürüyor
Raporda sendikalara yönelik siyasi baskılardan da örnekler verilmekte ve sendikalara yönelik operasyon ve davalar eleştirilmektedir. Sendikal haklarla ilgili gösteriler de dahil olmak üzere bazı olaylarda ölümlere yol açan, gösterilerin aksamasına neden olan ve polisin orantısız güç kullanımı ile neticelenen şiddet sahneleri yaşandığı vurgulanmakta ve 1 Mayıs yürüyüşü sırasında gösterileri dağıtmak üzere polis tarafından aşırı güç kullanıldığının altı çizilmektedir.
Raporda sendikalara yönelik siyasi operasyonlar şu ifadelerle eleştirilmektedir: “KESK ve DİSK konfederasyonları ve bağlı sendikalar, terörizmle ilgili suçlamalardan dolayı soruşturmaya maruz kalmışlardır. Pek çok sendika temsilcisi tutuklanmıştır. KCK’ya karşı yapılan çeşitli operasyonlarda, sendika bürolarına yapılan polis baskınları ve terör faaliyeti şüphesiyle sendikacılara yönelik tutuklamalar devam etmiştir. 400’den fazla sendika üyesi ve yöneticisi için davalar açılmış veya devam etmektedir. 60’dan fazla sendika üyesi veyöneticisi ise, 7 aydan daha uzun süredir tutuklu yargılanmaktadır. Bu davalardaki iddianameler, örgütlenme özgürlüğüne saygı konusunda endişelere yol açmıştır.”
Sendikal Haklar Kağıt Üzerinde Kalıyor
Rapor, yeni sendikal mevzuatın hala önemli engeller içerdiğinin ve toplu sözleşme yapma yetkisine ilişkin ikili barajın, sendikaların toplu sözleşme yapma ve müzakere etme güçlerini sınırlayarak sendikaların gelişimini engellediği saptamasına yer vermektedir. Raporun en önemli tespiti ise şu olsa gerek: “Sendikalar kurulabilmekle birlikte, büyümelerini, etkin ve etkili olmalarını engelleyen ciddi engellerle karşı karşıyadır.”
2013 İlerleme Raporunun ardından hükümetin 19. başlığın (sosyal politika ve istihdam) açılmasına yönelik beklentileri bir başka bahara kalmış gözüküyor. Çünkü 19. Başlığın açılması için AB’nin ön koşul olarak gördüğü konularda ilerleme söz konusu değil.
Aziz Çelik – 22 Ekim 2013