Yıllardır yerli ve yabancı tekellerin, sermaye çevrelerinin bir dediğini iki etmeyen, emekçileri kölelik koşullarında çalışmaya mahkûm ederken, kamu kaynaklarını yandaş firmalara aktaran AKP hükümeti, emekçilerin elinde kalan son hak kırıntılarına da göz dikmiş bulunmaktadır.
İşçiler açısından “son kale” olarak ifade edilen kıdem tazminatı hakkı, patronların ve siyasi iktidarın ihtiyaçları doğrultusunda en az yarı yarıya azaltılarak, elde etme koşullarının daha da sınırlandırılması için yapılan çalışmaların son aşamaya geldiği kamuoyuna yansımıştır. Sendikaların bütün eleştiri ve itirazlarına rağmen, taşeron çalışmayı yaygınlaştıracak düzenlemelerle birlikte, kıdem tazminatı fonu kurulmasına yönelik hazırlıklar sürmektedir.
Bugüne kadar çalışma yaşamını ilgilendiren düzenlemelerde hükümet ne zaman “kazanılmış hakların korunacağını” söylese, sonuç tam tersi olmuştur. Bunu en iyi kamu emekçileri bilmektedir. Kıdem tazminatı gibi tüm işçileri ve ailelerini, gelecekte çalışma yaşamına katılacak olan herkesi yakından ilgilendiren bir konuda, resmen emri vaki yapılarak her şey oldu-bittiye getirilmeye çalışılmaktadır.
Basına sızdırılan taslak, çalışanlar bakımından kıdem tazminatı hakkının tamamen kaybedilmesi anlamına gelecek düzenlemeler içermektedir. Taslağa göre, yeni sistem, “Bireysel Fonlu Kıdem Tazminatı Sistemi” adı altında işletilecektir. Sistemde “bir gün bile çalışan” işçinin kıdem tazminatı alacağı iddia edilse de, işçilerin hak ettikleri kıdemi alabilmeleri için en az 15 yıl sigortalı çalışmış olması şartı getirilmiştir. Halen her bir yıla 30 günlük kıdem hakkı elde eden işçilerin yeni sistemde 30 gün yerine 11 ila 22 gün kıdem alabilecek olması, hükümetin “hak kaybı olmayacak” yalanını bütün açıklığıyla ortaya koymaktadır. İşçinin kıdem tazminatını üçte bir ila üçte 2 oranında tırpanlamayı hedefleyen böyle bir sistemin kabul edilmesi mümkün değildir.
Yine basına yansıyan haberler Kıdem Tazminat Fonu ile ilgili taslağın Çalışma Bakanlığınca ‘gizli kalmak kaydıyla’ bazı işçi konfederasyonlarına iletildiğine, bu konfederasyonlarla kapalı kapılar ardında toplantılar yapıldığına işaret etmektedir. KESK olarak, işçilerin hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmekle görevli hiçbir sendikanın, konfederasyonun “köle pazarlığı” içerisinde olacağına ihtimal dahi vermek istemiyoruz. Ancak söz konusu haberlerde adı geçen konfederasyonlardan bugüne kadar resmi bir açıklama-yalanlama yapılamamış olması kaygı vericidir.
Sadece işçileri değil, toplumun geniş kesimlerini yakından ilgilendiren böylesine önemli bir konuda emeğin değil, sermayenin çıkarlarına hizmet edecek politikalardan yana tutum alan sendika ve konfederasyonlar bu ‘sınıf ‘ihanetinin’ hesabını emekçilere veremeyeceğini çok iyi bilmelidir. Çünkü işçiler için getirilmek istenen bireysel kıdem tazminatı fonu elbette ki tek başına işçilerin sorunu değildir.
Kıdem tazminatı toplumun en geniş kesimini oluşturan tüm emekçilerin sorunudur. Güvencesiz, esnek, mevsimlik, kayıt dışı çalıştırılarak kıdem tazminatı hakları engellenen işçiler kadar sorun aslında kamu emekçileri için de yakıcıdır. Kıdem tazminatının kamudaki karşılığının emekli ikramiyeleri olduğu dikkate alındığında, işçilerin kıdem tazminatına göz diken bir iktidarın, yarın benzer bir uygulamayı kamu emekçileri açısından gündeme getirmeyeceğinin bir garantisi yoktur.
Eğer bugün gerekli tepki örgütlenerek kıdem tazminatına yönelik kapsamlı saldırı geri püskürtülemezse, hükümetin bir sonraki adımı kamu emekçilerinin emeklilik ödeneklerini benzer bir uygulama ile budamak olacaktır. Geçmişteki tüm iktidarlar gibi, çalışanlar üzerinde “işçi-memur”, “kamu-özel”, “sendikalı-sendikasız” vb uygulamalarla böl-parçala-yönet taktiğini uygulayan AKP iktidarından, işçilerin ve kamu emekçilerinin lehine bir düzenleme beklemenin mümkün olmadığı, geçtiğimiz 11 yıl içinde defalarca görülmüştür.
Sermayenin çıkarları için “durmak yok yola devam” diyenlerin, işçilere, emekçilere, dar gelirli esnafa, yoksullaştırılmış halka ise esnek, güvencesiz, performansa dayalı bir çalışma hayatı dayatanların pervasız saldırılarına karşı duruşun tek yolu, en temel ve yaşamsal haklarımıza yönelen saldırılar karşısında emekçilerin örgütlü ve birleşik mücadelesini sağlamaktan geçmektedir.
Başta tüm konfederasyon ve sendikalar olmak üzere tüm emek güçlerinin emeğin ortak mücadele hattını örme görevi hepimiz için ciddi bir sorumluluk olduğu kadar, aynı zamanda bir zorunluluk haline gelmiştir. KESK olarak, ayrımsız tüm çalışanların kıdem tazminatı hakkının güvence altına alınması, emekçilerin tüm kazanılmış haklarına karşı yürütülen saldırılara karşı tüm emek dostları ile birlikte, omuz omuza mücadele edeceğimizin bilinmesini istiyoruz.
KESK Yürütme Kurulu