Pamukova’da 2004 yılında meydana gelen ve 41 kişinin hayatını kaybettiği hızlandırılmış tren kazasıyla ilgili davanın zaman aşımından düşmesine Yargıtay izin vermedi.
13.05.2014 tarihinde Soma’da meydana gelen ve 301 kişinin ölümüne neden olan iş kazası bir katliama dönüşürken, yaşanan katliama sadece işveren üzerinden bakmak ve gerekli iş sağlığı ve güvenliğini almadığından dolayı birinci sorumlu olarak görmek asıl gerçeğin üstünü kapanmasına / kapatılmasına neden olacak bir gerçek olarak önümüzde dururken, öncelikli olarak üst işveren olan bizzat ilgili bakanlıklar ve ilgili genel müdürlüğün bu kazada sorumlulukları birincil öncelikli durumda olduğunun görülmesi asıl önemli olandır.
Bundan hareketle; şu an yapımı devam eden ve alt yapı ve üst yapının tamamen bitmeden Ankara-İstanbul arasında çalışacak olan hızlı trenin çok kısa bir sürede seferlere başlayacağına dair haberlerin basında yer alması bizi güvenlik açısından kaygılandırmaktadır. Bu anlayışın, geçmişten ders alınmadığının bir göstergesidir.
Pamukova “hızlandırılmış tren” kazasıyla ilgili dava 7,5 yıllık zaman aşımı süresinin dolmasının ardından 7 Şubat 2012 tarihinde yapılan duruşma ile zaman aşımından dolayı düşmüştü.
22 Temmuz 2004 tarihinde Haydarpaşa-Ankara seferini yapmakta olan “hızlandırılmış tren” in Sakarya‘nın Pamukova ilçesinde raydan çıkarak devrilmesi sonucunda 41 kişi yaşamını yitirirken, 81 kişi de yaralanmıştı. Bu olay üzerine gerek “hızlandırılmış tren” gerekse de “demiryolu politikaları” kamuoyu nezdinde daha çok ilgi çekip tartışılır olmuştur.
Bu dava ülkemizdeki ulaştırma politikalarının yetersizliği ve yanlışlığı açısından son derece önemli bir dava olmuştur. Bizler mesleki ve bilimsel olarak bu politikaların ya da politikasızlığın ortaya konmasında tarafız. Siyasi iktidar birçok alanda yaptığını burada da sergilemiş, bilim ve akademi çevreleri meslek odaları ile konuyu etraflıca tartışmak ve akıllı, doğru politikalar ortaya koymak gerekirken “ben yaptım oldu” mantığıyla hareket etmiştir.
41 kişinin hayatını kaybettiği, 89 kişinin yaralandığı böylesi büyük bir kazanın gerçek nedeni ve sorumlusu, bilime ve tekniğe değer vermeyen AKP iktidarıdır. Bu iktidarın Ulaştırma Bakanı ve TCDD Genel Müdürü de mevcut hattı teknik ve bilimsel açıdan gerektiği gibi inceletmeden hız artırımına gitmiş ve kazanın gerçekleşmesine neden olmuşlardır. Zira kazadan sonra hızlandırılmış tren seferlerinin tamamen kaldırılması yapılan yanlışlığın ve sorumluların hatalarını kabullendiğinin bir göstergesidir.
Mahkeme sürecinde bilirkişi raporlarında TCDD İşletmesi kurum olarak 8’de 4 oranında kusurlu görülmüştür. Ne yazık ki kusurlu bulunan TCDD’den hiçbir yetkili yargılanmak üzere sanık olarak mahkemeye çıkarılmamıştır. Bu davanın zaman aşımından düşmesi kamu vicdanını rahatsız etmiştir. Hızlandırılmış trenin çalıştırılmasına kim karar verdiyse onların hepsinin yargı önüne çıkarılması gerekirken, sadece tren personelinin yargılanmasından ibaret olan dava, hukuk açısından da son dönem sıkça örnekleri görülen kamuoyunu rahatsız eden hukuk kararlarına bir “garabet” örneği olarak eklenmiştir.
“Hızlandırılmış Tren Projesi” AKP‘nin iktidara gelir gelmez demiryollarında bir atılım yapma amacı ile hayata geçirdiği bir projedir. Ancak demiryolu işletmeciliği gibi son derece dikkat, deneyim ve uzmanlık isteyen bir konuda büyük bir acele ile bilimsel ve teknik koşulları yeterince incelemeden, yeterli ön çalışmalar yapılmadan proje hayata geçirilmiştir. Nitekim seferlerin başlaması ile birlikte projenin uygulanmasının kazalara yol açacağı söylentilerinin yoğunlaşması üzerine, TCDD işletmesi Ankara‘da konu ile ilgili akademisyenlere projeyi anlatma gereğini duymuş ve güzergahta yer yer 140 km/saat hız yapılması sağlamak için üst yapı elemanlarında ve işletmede yaptığı iyileştirmeleri anlatmış ve kendilerinden görüş istemiştir. Toplantıya katılan akademisyenler demiryolu işletmeciliğinin çok dikkat istediğini, mevcut hatta yapılan iyileştirmelerin izin verilen hıza uyumlu olup olmadığının gün be gün takip edilmesinin büyük bir hassasiyetle yapılması gerektiğini söylemişlerdir. Vurguladıkları en önemli hususta en büyük eksikliğin böyle bir projeye başlamadan önce kendilerine danışılmamış olmasıdır. Bu davranışın işletmeye başladıktan sonra yaptıklarını anlatıp “ne dersiniz?” diye sormanın bir yerde sorumluk vermeden sorumluluk alın demek olduğu belirtilmiş ve sorumluluğun projeyi başlatanlarda olduğunun altı çizilmiştir.
22 Temmuz 2004 tarihinde gerçekleşen kaza/facia bu tür ihmallerin sonucudur.
Sendika olarak birçok alanda yaşanan / yaşanması olası tehlikelere / facialara dikkat çekmek için defalarca yetkilileri uyardık. “Biz söylemiştik” dememek için çok çaba sarf ettik. Pamukova kazası davasında iktidarın ve Ulaştırma Bakanlığının TCDD yetkililerinin sorumluluğu çok büyüktür. Zaman aşımından dolayı düşen bu dava kamuoyu vicdanını derinden yaralamıştı. Bilim ve tekniğin yol göstericiliğini dikkate almayarak sadece bu kazanın tüm sorumluluğunu var olan makinistlere yüklemek ve kendi sorumluluklarından hiç bahsetmemeleri kabul edilebilir bir durum değildir.
Sonuç olarak Yargıtay 12. Ceza Dairesinin zaman aşımı nedeniyle davaların düşmesinin kanuna aykırı olduğuna hükmetmesi ile birlikte, birinci derece sorumlularının gerekli üst yapı ve buna bağlı olarak yeterli bakım, onarım ve denetimin yapılmamış olması nedeniyle de bu kazaya sebep olanların yeniden bu yargılanma ile mahkeme karşısına çıkarılmaları gerekmektedir. Sendika olarak 17 Haziran 2014 tarihinde görülecek davaya da katılarak takipçisi olacağımızı kamuoyu ile paylaşırız.