Sendikamız tarafından Sendikamız tarafından, ekmeğimizi ve işyerimizi tehdit eden, demiryollarını tasfiyeyi amaçlayan süreç karşısında tepkimizi ortaya koymak üzere bugün (18 Haziran Çarşamba günü) saat 12.00’de TCDD protokol kapısı önünde basın açıklaması yapıldı. Yapılan açıklamanın ardından oturma eylemi yapıldı ve sonrasında TCDD Genel Müdürlüğü binası içinde koridorlarda dolaşılarak çalışanlara bilgilendirme yapıldı.
TCDD Genel Müdürlüğü Protokol kapısı önünde Sendikamız Genel Başkanı tarafından okunan basın açıklaması aşağıdadır.
Demiryollarının sermayenin kullanımına açılması, serbestleştirilmesi ve kamusal denetimin dışına alınması amacıyla 1995 yılından beri sürdürülen çalışmalar ve nihayetinde kanunlaşması sürecini ve sonrası hayata geçirilen uygulamaları hep birlikte yaşamaktayız.
Bu süreçte demiryollarında kimi kazalarla açığa çıkan, kimi ise yalnızca personel tarafından görülen ve yaşanan pek çok sorun, sıkıntı ve olumsuzluğu yaşamaktayız.
Demiryolu kanununun Meclis’e gelişi sürecinde bu kanunla;
- En önemli hedefin; demiryolu hizmetini, kamu hizmeti olmaktan çıkararak ticarileştirilmesi, ulaşım hakkının metalaştırılması ve parası olanın bu hizmetten yararlanacağını,
- İkinci hedefin; kamusal alanın tasfiyesi ve özelleştirmesi olduğu,
- Ve son olarakta neo-liberal anlayışın olmazsa olmazı taşeronlaşmanın yani ucuz ve güvencesiz işgücü kullanımının önünü açacağını,
İfade etmiştik.
Öncelikli olarak belirtmek gerekir ki demiryollarının yeniden yapılandırılması adı altında tasfiyesini amaçlayan uygulamalar 1995’li yıllarda atılmaya başlanmıştı. Ve geçen süreç bizleri doğrulamıştır.
Bu süreç içerisinde;
Demiryollarının yeniden yapılanması yönünde ilk adımların atılmaya başlandığı 1995’li yıllardan bugüne kadar;çalışan sayısı % 35 oranında azaltılmıştır. Demiryolu kanunu ile personelin emekliliğe sevk edilmesi amacıyla yapılan düzenleme ile yüzlerce personel emekli olmuştur.
Çalışan sayısının azaltılması sonucunda demiryolu hizmetlerinin üretilmesinde taşeronlaşma hızla yaygınlaşmıştır. Şu an 5000’nin üzerinde esnek, kuralsız ve iş güvencesi olmayan bir çalışma hayatı önümüze konmuştur.
Bu süreçte; demiryollarının entegre bir hizmet olmaktan çıkarılması, kurum kültürü ve bilgi birikimin yok edilmesi, demiryollarımızın bütünlüklü yapısının parçalanması, işyerlerimizin kapatılması ve çalışan sayısının azaltılması yönünde adımlar atılmıştır.
Bununla da kalmayarak 2008 yılında çıkarılan KHK ile demiryolu taşınmazlarının ÖİB tarafından bir çok taşınmaz satılmış ve satılmaya da devam etmektedir. Eğirdir Garının satılması, Muş’ta bulunan lojmanların satılması ve en son olarak ta Haydarpaşa Gar ve 1milyon m2 arazisinin satılması için ulusal ve uluslararası diyaloglara devam ederek sermayeye peşkeş çekmeyi önlerine hedef olarak koymuşlardır.
Kanunla ilgili yaptığımız görüşmeler ve toplantılarda personelin geleceğine dair kaygılarımızı belirtip çalışanların isteği dışında herhangi bir işlem yapılıp yapılmayacağı ile ilgili sorularımız karşısında bu konuda çalışma yapılmadığını ve kimseye bir şey olmayacağını ifade eden TCDD yöneticileri tarafından söylemlerinin aksine aldıkları kararlarla kimi işyerleri kapatılmış, kimileri birleştirilmiş, personelin bir kısmı kendi istekleri dışında tayin edilmiştir.
Bu süreçte birçok unvan kaldırılırken, bazı unvanlar birleştirilerek görev ve sorumluluklar ortaklaştırılmış, kuralsız ve esnek çalışmanın önü açılarak görev ve sorumluluklar birbirine karıştırılmıştır. Tren Şefi uygulamalarını bir tarafa bırakarak ve bu unvanı ortadan kaldırarak bu unvanın görev ve sorumluluklarını sadece makinistlere bırakılması ve yaptırılması aynı zamanda
güvenliği de tehlikeye sokmuştur.
Son olarak; optimizasyon adı altında 519 personelin yeri kendi istekleri dışında değiştirilirken, yine 480 nolu Tamim ile Tesisler Dairesine bağlı kimi işyerleri birleştirilmiş ve kapatılmıştır.
Şu anda TCDD tarafından tek elden yapılmakta olan demiryolu işletmeciliği bir süre sonra birçok demiryolu altyapı işleticisi ve demiryolu işleticisi ile bu işleticilerin yaptığı işlerin hizmet alımı yöntemiyle alt işverenlere yani taşeronlara verilmesi suretiyle birbirinden kopuk işleticiler ve şirketler tarafından yerine getirilecektir. Bu işleyiş demiryollarımızda beraberinde kaosta getirecektir. Bu durum demiryolu trafik emniyetinin tehlikeye atılması ve kazaların artması anlamına gelecektir.
TCDD tarafından Demiryolu Taşıma Yönetmeliği, Demiryolu Araçları Tescil ve Sicil Yönetmeliği taslakları hazırlanarak yakın zamanda yasalaştırılmak ve uygulamaya konmak üzere çalışmalar sürmektedir. Her iki yönetmelikte demiryollarında özel sektörün sektöre girişine yönelik düzenlemeler kapsamında çalışmalardır.
Bu süreçte işletmecilik güvenliği hiç olmadığı kadar güvenilirliğini kaybetmiş, yakın geçmiş, ülke gündemine de oturduğu üzere, ölümlü büyük kazalara şahitlik ederken, çalışma koşularından kaynaklı iş kazaları olağan hale gelmiştir.
Bugün ülkemizde AKP iktidarı iş sağlığı ve güvenliğini yok sayarak uyguladığı politikalar sonucu, “madenlerde”, “tersanelerde”, “sanayi sitelerinde”, “fabrikalarda” yaşanan iş kazaları, kaza olmaktan çıkmış kitlesel iş cinayetlerine dönüşmüştür. Demiryollarımızda bu tablodan bağımsız değildir.
Sendika olarak başından beri böylesi bir tablonun yaşanacağı öngörüsünde bulunmuş, bu kapsamda üyelerinin ve çalışanların hak ve çıkarlarını korumak üzere mücadele edeceğimizi ifade etmiştik. Gelinen süreç önümüzdeki dönemin bizler açısından daha da sıkıntılı olacağı, demiryolcuların çalışma koşullarıyla ilgili pek çok sorun yaşanacağı, kazanılmış haklarının zarar göreceği bir süreç olacaktır.
Bu nedenle içinden geçtiğimiz bu süreçte temel olarak ekmeğimizi ve işyerimizi tehdit eden uygulamalara karşı Sendikamız dün olduğu gibi bugün de yarın da işimize ve işyerlerimize sahip çıkma mücadelesini vermeye devam edecek olup tüm demiryolcuları haklarımızı birlikte korumaya çağırıyoruz.