Merkez Yönetim Kurulu üyelerimiz, Şube Başkanlarımız ve Temsilcilerimizin katılımıyla 6/5 Başkanlar Kurulumuz 21-22 Haziran 2014 tarihlerinde Manisa-Soma’da yapıldı.
Yaşanan katliamın ardından dayanışma içinde bulunmak ve kamuoyu oluşturmak üzere Soma’da yapılan Başkanlar Kurulu toplantımızda gündem kapsamında görüş alışverişlerinde bulunulup yapılan değerlendirmeler ışığında çeşitli kararlar alınırken, 2 gün içerisinde basın açıklaması ve çeşitli ziyaretler yapıldı.
Başkanlar Kurulu üyelerimiz tarafından 21 Haziran’da Madenci Anıtı önünde saat 13.00’de basın açıklaması Genel Başkan tarafından yapılarak karanfil bırakıldı. Ardından Soma Belediyesi mezarlığında bulunan madencilerin mezarları ziyaret edilerek mezarlara karanfiller bırakıldı. Ziyaret sonrası madencilerin aileleri ziyaret edilerek başsağlığı dilendi.
Başkanlar Kurulumuzun yapıldığı tarihlerde Haydarpaşa Dayanışması üyeleri tarafından da Soma’ya gelinerek ziyarette bulunuldu. Aynı zamanda 124 haftadır Haydarpaşa’nın trensizleştirilmemesi,tarihi ve kültürel mirasın yağmalanmaması, ranta ve talana peşkeş çekilmemesi ve Haydarpaşa’nın gar olarak kalması için 125. hafta eylem ve etkinliklerini Soma Gar önünde Sendikamız Başkanlar Kurulu üyeleri ile birlikte gerçekleştirdi.
Ayrıca Başkanlar Kuruluna katılan İstanbul Şube üyelerimiz ile Haydarpaşa Dayanışması üyeleri tarafından Kınık Elmadere Köyü’ne ziyarette bulunularak yaşamını yitiren madencilerin ailelerine başsağlığı dilendi, toplanan maddi yardım ailelere teslim edildi.
Madenci Anıtı önünde Sendikamız Genel Başkanı tarafından okunan basın açıklaması aşağıdadır.
21.06.2014
Basına ve Kamuoyuna
KAZA ve KADER DEĞİL KATLİAM! UNUTMAYACAĞIZ,UNUTTURMAYACAĞIZ , AFFETMEYECEĞİZ!
13 Mayıs 2014 Salı günü Soma kömür ocağında meydana gelen facia sonucu 301 işçi kardeşimizin yaşamını yitirmesi ile büyük bir yasa boğulduğumuz günden bu yana 40 gün geçti.
O günden bu yana sizlerin yaşadığı acıyı gerek yanınıza gelen arkadaşlarımızdan, gerekse de gazete ve televizyonlardan izledik, gördük. Kimimiz ağladı, kimimizin boğazı düğümlendi, kimimiz sessizliğe boğuldu.
Katliamın nasıl yaşandığını, nedenini, nasılını öğrendik. Öğrendikçe daha çok kazanmak için işverenin ve yetkililerin iş sağlığı ve güvenliğini bir tarafa bırakarak, nasıl el ele verdikleri acı gerçeğiyle bir kez daha karşı karşıya kaldık.
Ve o günden sonra daha öncesinde olduğu gibi yurdun dört bir yanında Soma’nın acısını paylaşmak ve sorumlulardan hesap sormak adına işyerlerinde, sokaklarda, meydanlarda alanlara çıktık.
301 kardeşimizin aramızdan ayrılmasının ardından alanlarda siyahlar giyerek bunun kaza değil katliam olduğu haykırdık. Sesimizi sesinize katmak istedik.
Biz sendikalar olarak ve bütün yurttaşlar da gerçeği biliyoruz.
Biliyoruz ki kömür madenlerinde çalışan emekçilerin nasıl zor ve insanlık dışı bir çalışma ortamında ekmek parası kazandıklarını ve bunun yapabilecekleri bir işleri olmadığından dolayı yaşamları pahasına çalışmak zorunda olduklarını ve her gün ölüm ile karşı karşıya kaldıklarını biliyoruz. Bu yüzden Soma’dan sonra başka maden ocaklarında ölüm haberleri geldi. 10 gün öncede Şırnak’ta bir maden ocağında çok ilkel koşullarda çalışan 3 madencidaha yaşamını yitirdi.
Bugüne kadar birer ikişer yer altında yaşamını yitiren sizlerin, eşi, kardeşi, akrabası olan madenci kardeşlerimizin 301’inin bir anda yaşamını yitirmesi karşısında hükümet yetkililerinin bir süreliğine göstermiş oldukları sahte duyarlılığın yerini acı gerçeğe bıraktığını görmekteyiz.
Katliamın ardından sorumluluğu ne üzerine alan, ne de şirkete toz konduran ve birkaç kişinin tutuklanması var olan bu katliam gibi iş cinayetini örtemediği gibi, kamuoyu baskısı ve sorumluluğun kendi üzerinde kalma korkusu nedeniyle günler sonra yine tozlu raflarda yerini alması muhtemel işlemler başlatılmıştır.
Yaşanan bu katliamın hemen sonrasında, ne yazık ki demokratik ülkelerde sıkça rastladığımız ve sorumluluğu olanların nasıl istifa ettiklerini ve soruşturmaların hemen başladığını ve sorumluluğu olanların nasıl cezalandırıldığını biliyoruz. Üzülerek belirtmek gerekirse ne Çalışma Bakanı ne de Enerji Bakanının sorumlulukları olmasına rağmen istifa etmedikleri gibi sorumluluklarının olmadığını utanmadan ve sıkılmadan ifade etmişlerdir.
Geçen süre içerisinde halen ne Meclis’ten madencilerin çalışma koşullarını düzeltecek bir yasal düzenleme ne de sizlerin bu acı süreçte biraz olsun günlük ihtiyaçlarınızı karşılayacak adımlar atıldı.
Yurdun her tarafından AFAD’ın açmış olduğu yardım kampanyalarına büyük bir destek sunulduğunu gördük. Şu an itibarı ile toplanan 20 milyon liranın yaşamını yitiren ve mağdur olan madenci ailelerine bir an önce verilmesini bir kez daha ifade ediyoruz.
Bizler de ulaştırma işkolunda; hava meydanlarında, demiryollarında çalışan ve aynı zamanda ulaştırma işkolunda çalışanların üyesi olduğu KESK’e bağlı BTS Sendikasının yönetici ve üyeleriyiz. Yıllardır emekçileri mağdur eden uygulamaların değişmesi için mücadele etmekteyiz ve bizler de özellikle son yıllarda artan iş cinayetlerinde bir şekilde onlarca arkadaşımızı demiryollarında tren kazalarında kaybettik.
Bizler, çalışmak ama çalışmasının karşılığında insanca yaşayabildiğimiz, iş güvencemizin olduğu, gelecek kaygımızın olmadığı bir yaşam istiyoruz.
Burada yüzlerce işçinin can verdiği katliamın, bu ülkede biraz olsun vicdanı olan, biraz olsun onuru olan herkes için bir milat olması umudunu taşıyoruz.
Bütün kamuoyu ancak bu katliamdan sonra madencinin nasıl yaşadığı, nasıl geçindiği, işe giderken ailesiyle her gün nasıl vedalaşarak ve bir daha yeryüzüne çıkmama ihtimaliyle vedalaştığını öğrendi.
Bu ülkede yaşayan emekçilerin; iş cinayetlerine, güvencesiz çalıştırmaya karşı sabrı kalmamıştır.
Ancak görüyoruz ki hükümetin bizlerin haklarını aramasını, taleplerini yüksek sesle söylemesini bile şiddetle karşılık bulduğunu görmekteyiz. Görünen o ki, vicdan ve sorumluluk gibi paraya çevrilemeyecek duyguların bu ülkeyi yönetenler için bir anlamı kalmamıştır. Bu nedenle sadece üzgün değil öfkeliyiz. AKP iktidarının katliam sonrası yaptığı açıklamaların yaramıza tuz basmaktan farkı yoktur.
Soma’da yitirdiğimiz kardeşlerimizden bize kalan sadece acı değil böylesi katliamların yaşanmaması için mücadele görevidir. “Kader”, “fıtrat” diyerek sorumluluklarını unutturmaya çalışanlara ilan ediyoruz ki bu katliamı unutmayacak, hepimiz için insanca yaşam hakkı talebiyle mücadeleyi büyüteceğiz.
Buradan bir kez daha sesleniyoruz;
Siyasi iktidar; iş cinayetlerinin artışına neden olan taşeron çalıştırmayı derhal yasaklamalı, özelleştirildikten sonra seri cinayetlerle gündeme gelen tüm madenler derhal yeniden kamulaştırmalıdır. İş sağlığı ve güvenliği piyasanın kar hırsı acımasızlığına bırakılmamalı, devlet iş sağlığı ve güvenliği yasasının bütün sorumlulukları dahilinde üzerine düşen denetleme ve uygulama eksikliklerini yerine getirerek bu denetimleri emek ve meslek örgütleriyle birlikte yapmalıdır.