Türkiye’de iş cinayetleri konusunda sözün bittiği yerdeyiz. Soma’nın hesabı ortada duruyorken Ermenek’te işçilere hala ulaşamamışken, insanlık dışı çalışmanın son hedefi mevsimlik tarım işçileri oldu. Isparta’nın Yalvaç İlçesi yakınlarında elma toplayan, çoğunluğu kadın işçileri taşıyan minibüsün devrilmesi sonucu meydana gelen kazada 17 işçi öldü, 28 kişi yaralandı.
Hükümet yetkileri tarafından bir “trafik kazası” olarak görülen bu facianın, günümüzün en güvencesiz çalışma biçimlerinden biri olan ve yoğunluklu olarak kadın ve çocukların çalıştırıldığı mevsimlik tarım işçiliğinde meydana gelmesi ne tesadüf, ne de kazadır. İşçileri taşıyan 27 kişi kapasiteli aracın 45 kişi taşıması ve aracın devrildiği anda 1200 kilogram yük fazlasına ulaşılması, en ucuz ve güvencesiz işgücünün bulunduğu tarım alanında işçilere verilen değeri ortaya koymaktadır.
Hiçbir sosyal güvenceleri olmaksızın, çok düşük ücretlerle ve uzun sürelerle çalışmaya zorlanan, çoğu zaman kentlere bile sokulmayarak en kötü koşullarda barındırılan, ırkçı faşist saldırılara maruz kalan, büyük bir çoğunluğunu kadınların ve çocukların oluşturduğu tarım alanında yaşanan iş cinayetlerinin sayısı son yıllarda giderek artmaktadır.
Türkiye’de AKP hükümetinin inşa ettiği 19. yüzyıl kölelik koşullarının bedelini en ağır şekilde ödeyenler maalesef yoksulun da yoksulu kadınlardır. Son derece ilkel barınma koşullarında hem gündelik ev işlerinde, hem de tarım işinde çalışan genç ve yetişkin kadınlar, aşırı çalışma nedeniyle sağlıklarını en çok yitiren, iş kazalarına en çok uğrayan ve sosyalleşme olanakları bakımından en kötü durumdaki işçilerdir. Mevsimlik tarım işçisi kadınlar, göç yollarında ve gittikleri bölgelerde taciz, tecavüz, kadın cinayetlerine maruz kalmakta, ücretleri erkek işçilere göre düşük tutulmaktadır.
Yaşanan tüm iş cinayetlerine rağmen sömürü çarkının devamını sağlamayı ilke edinen bu düzende yaratılan ve taşeron çalışmadan bile daha vahşi sömürüye dayanan tarım alanında iş cinayetleri kaçınılmazdır. İşçilerin yaşamlarını hiçe sayan bu düzen ve anlayış değişmedikçe, işçilerin kanından beslenen taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma başta olmak üzere çalışma yaşamını gittikçe daha güvencesiz hale getiren sistem sürdükçe iş cinayetlerinin devam edeceği de açıktır.
Bizler, göç yollarında, vahşi sömürü düzeni sonucu can vermiş tüm işçilerin ailesine başsağlığı, yaralı olan işçi kardeşlerimize acil şifalar diliyoruz.
Bir iş cinayetine daha tahammülümüz kalmadı!
İşçilerin canını hiçe sayan, açlık ve ölüm arasında tercihe mahkum eden bu vahşi düzene karşı tüm gücümüzle mücadele edeceğiz!
Artık hep kışa dönüştürülen mevsimlerimizi bahara çevirmek için tüm işçileri ve emekçileri toplumun bütün muhalif kesimleriyle birlikte mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz!