Türkiye’de emeği ile geçinen tüm kesimler yüksek enflasyon, adaletsiz gelir vergisi dilimleri, dolar kurundaki artış sonucunda her geçen gün biraz daha yoksullaşıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan rakamlara göre, Tüketici Fiyatları Endeksinde (TÜFE) 2017 yılı Mart ayında bir önceki aya göre %1,02, bir önceki yılın Aralık ayına göre %4,34, bir önceki yılın aynı ayına göre %11,29 ve on iki aylık ortalamalara göre %8,21 artış gerçekleşmiştir.
Bu rakamlara göre Türkiye’de son 8,5 yılın en yüksek enflasyonu yaşanmaktadır. Enflasyon hesaplamasındaki payı altı yılda %27,6 dan %21,77’ye düşürülmesine rağmen gıda ve alkolsüz içeceklerde yaşanan yılık artış %12,53 ulaştırma harcamalarında yaşanan yıllık artış ise %17,69’dur.
Oysa hep dikkat çektiğimiz üzere TÜİK tarafından açıklanan resmi enflasyon rakamları ile çarşıda, pazarda yaşanan gerçek enflasyonun uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Nitekim gelir gruplarının harcama kalemleri arasındaki farkı gözeten bir hesaplama yapıldığında kamu emekçilerinin de içinde bulunduğu alt gelir grubunun gerçek enflasyonun TÜİK’in açıkladığı yıllık %11,29 resmi enflasyon oranını katlayacağı görülecektir.
Buna rağmen yıllardır kamu emekçilerine, emekliklere, işçilere gerçekleri yansıtmayan enflasyon oranları dikkate alınarak maaş-ücret artışları dayatılmıştır.
Üç dönemdir malum konfederasyon yönetimi ile hükümetin altında imzası bulunan, gerçek bir toplu sözleşme sistemi ile uzaktan yakından hiçbir alakası olmayan mutabakatların bedelini kamu emekçileri ve emeklikler ödemeye devam etmektedir. Hükümet ‘hiç kimseyi enflasyona ezdirmedik’, yandaş konfederasyon yönetimi ise “tarihi başarı” nutukları atsa da güneş balçıkla sıvanmaz. Maşlarımızdaki erime 2017 yılında da sürmektedir.
Bilindiği üzere “tarihi başarılara’ imza atmakla övünen malum konfederasyon yönetimi ile hükümet arasında 2015 yılında varılan mutabakata göre kamu emekçilerinin ve kamu emekçisi emeklilerinin maaşları 2017 yılının ilk altı ayı için %3, ikinci altı ayı için %4 oranında artırılmıştır. Söz konusu mutabakata göre 2017 Haziran ila 2016 Aralık endeksi arasındaki fark %3’ü aşarsa, 2017 Aralık ve 2017 Haziran endeksi arasındaki fark ise yüzde 4’ü aşarsa, kamu emekçileri ‘enflasyon farkı’ alabilecektir.
Buna göre kamu emekçileri ve emekliler için daha yılın ilk üç ayında % 1,34 ‘enflasyon farkı’ oluşmuştur. Ancak daha önce defalarca şahit olduğumuz üzere özellikle maaş artışlarına tekabül eden aylara doğru resmi enflasyon rakamları birden bire düşmeye, hatta negatife inmeye başlamaktadır. Nitekim Ekonomi Bakanı’nın yaşanan enflasyona ilişkin önceki gün yaptığı “kur etkisi belki bir, iki ay daha sürecek; ama mayıs gibi kur etkisi artık nötrleşecek. Ondan sonra tam tersini yaşamaya başlayacağız” sözleri hükümetin enflasyonu yine düşük göstermek için şimdiden hazırlık yaptığını göstermektedir.
Kamu emekçilerinin ve emeklilerinin her geçen daha fazla içine sürüklendiği bu tablo, yıllardır yaşadığımız kayıpların TÜİK’in enflasyon rakamları-enflasyon zamları ile kapatılmasının mümkün olmadığını gözler önüne sermektedir.
Maaş ve ücretlerde enflasyon oranında bir artış yapılması sıfır zam demektir. Çünkü enflasyon oranındaki artış cepteki paranın sadece nominal değeri korunması, reel olarak bir artış olmaması demektir. Bu durumun doğal sonucu ise gelirin artamaması, dolayısıyla tasarruf yapılamaması, satın alma gücünün düşmesi ve gelirin konjonktürel etkilere açık hale gelmesi demektir.
Kamu emekçilerine ve emeklilerine dayatılan bu iç karartıcı tablonun değişmesi için öncelikle gıda enflasyonun temel alındığı bir hesaplama ile bugüne kadar yaşadığımız kayıplar maaşlarımıza yansıtılmalıdır. TÜİK artık gerçek yaşamla uzaktan yakından ilgisi olmayan enflasyon hesaplamalarından, özellikle fark ödenecek dönemlerin son aylarında enflasyonu düşük gösterme politikasından vazgeçmelidir.
Öte yandan üç dönemdir yandaş konfederasyon yönetimi ile hükümet arasında varılan mutabakatlar; grev hakkımızın yasal teminat altına alınmadığı, örgütlenmenin önündeki engellerin korunduğu 4688 sayılı yasa ve “toplu sözleşme” düzeni devam ettiği sürece kamu emekçikleri- emeklileri aleyhine olan tablonun değişmeyeceğini ispatlamıştır.
Bu nedenle kamu emekçilerine kulluğu dayatan bu köhne yasa ve ‘toplu sözleşme’ adı altında kamu emekçilerinin- emeklilerin kaderini siyasi iktidarın memur kolları görevini yerine getiren malum konfederasyon yönetimine bırakarak mali, sosyal, özlük haklarındaki kayıplarını artıran ‘sistem’ derhal tarihin çöplüğüne atılmalıdır.
Sendikalı, sendikasız tüm kamu emekçilerini insanca yaşam ve insanca çalışma için mücadeleyi büyütmeye, emeğimize, alın terimize, iş güvencemize göz koyanlara karşı omuz omuza olmaya çağırıyoruz.