Aylardır bir dayatma olarak ülkemizin ana gündemi haline getirilen anayasa değişikliğine ilişkin referandum AKP’den kaynaklı sistem krizini derinleştirmiştir.
AKP, özlemini çektiği dikta rejimi hayata geçirmek için de 15 Temmuz darbe girişimini fırsata dönüştürmüş, her türlü hukuksuzluğa, faşizan baskıya bir kılıf haline getirmiştir. Kendi deyimleri ile “200 yıllık sistem sorununu” gündeme getirmeleri de darbe girişiminin AKP’ye her kapıyı açan bir anahtara dönüşmesinin son örneği olmuştur.
7 Haziran 2015 seçiminden hemen sonra devreye konan “Ya biz ya kaos” politikası darbe girişimine uygun zemin hazırlamasına rağmen darbe girişiminden sonra da AKP aynı politikayı OHAL ve KHK’larla katmerli olarak hayata geçirmiştir.
Temel hak ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığı, cezaevlerinin insanlık onurunun ayaklar altına alınarak tıka basa doldurulduğu, muhalif basın yayın organlarının kapatıldığı, yazarlarının tutuklandığı, onlarca belediyeye kayyum atandığı, parti eş başkanlarının, milletvekillerinin ve belediye başkanlarının tutuklandığı, 12 Eylül’de bile karşılaşılmayan sayıda akademisyenin üniversitelerden atıldığı, yüz binin üstünde kamu emekçisinin tek satırlık ifadelerle ihraç edildiği AKP darbesi koşullarında anayasa değişikliği gündeme getirildi.
Halklarımızın, emekçilerin gündemi ve ihtiyacı darbeye zemin hazırlayan faşizan uygulamaların ortadan kaldırılması, cumhuriyetin demokratikleştirilmesi, emekçilerin kazanılmış hak ve özgürlüklerini, iş güvencelerini ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemelere son verilmesi, mezhepçi dayatmaların ortadan kaldırılarak inanç özgürlüğünün sağlanması, özgürlükçü, gerçek laikliğin her boyutta hayata geçirilmesi, yaşam tarzı dayatmalarına son verilmesi iken tek adam diktasına dayalı anayasa değişikliği AKP-MHP ittifakıyla referanduma götürüldü.
Konfederasyonumuz ısrarla anayasaların toplumsal değişim taleplerine cevap verdikleri, ülkenin birikmiş ve yakıcı sorunlarına cevap ürettikleri, mümkün olan en geniş rıza ve mutabakata dayandırıldıkları ölçüde “Toplumsal Sözleşme” karakteri taşıyabileceğini belirtmiş, mevcut değişikliklerin bu nitelikte bir değişiklikle zerrece ilgisi bulunmadığını, Cumhuriyet tarihinde ilk kez usul ve esastan bir anayasasızlaşma sürecine girilmesi tehlikesi ile karşı karşıya olduğumuzu ifade etmiş, referandumdan vazgeçilmesini ve acilen demokratikleşme yönünde adımlar atılmasını talep etmiştir.
Ancak AKP-MHP ittifakı gelecek on yıllarımızı belirleyecek referandum sürecini OHAL, KHK’lar zulmü ve baskısı altında gerçekleştirmiş, İçişleri Bakanlığı haftalık bilançolarla binlerce muhalifin gözaltına alınmasını, tutuklanmasını gözdağı ve tehdit içeren uslup(suzluk)la açıklamıştır.
Referandum süreci askeri darbe süreçlerinde yapılan anayasa değişiklikleri örneklerine benzer eşitsiz ve tek yanlı propagandaya izin veren bir ortamda gerçekleşmiştir. Halkın serbest ve özgür bir tartışma ortamında kanaat oluşturma hakkı engellenmiştir.
Anayasanın tamamını, rejimi ve yönetsel modeli esastan değiştiren, gücü ve iktidarı alabildiğine merkezileştiren, kuvvetler ayrılığının yerine katıksız bir kuvvetler birliğini hayata geçiren, anayasa değişikliğinin içeriği tartışılmadan, değişikliği onaylamayanlar “vatan haini, darbeci, haçlı zihniyetinin uzantıları, terör destekçisi” gibi düşmanlaştıran ithamlarla yaftalanarak ülkemizi ortadan ikiye ayıracak bir kamplaşma içinde referandum süreci gerçekleştirilmiştir.
Seçim kanununda açık bir yasak olmamasına rağmen birçok ilde “siyasi partiler dışında kurum, kuruluşlar, sendikalar, dernekler çalışma yürütemez” denilerek çalışmalarımız engellendi, üyelerimiz, yöneticilerimiz gözaltına alındı, tutuklandı, stantlarımız dağıtıldı, afişlerimiz yırtıldı.
Referandum sürecine başından sonuna kadar hukuksuzluk hâkim kılınmış, devlet operasyonuna dönüştürülmüştür.
YSK sadece 16 Nisan’da değil öncesinde de hukuksuzluklara karşı zerre kadar ses çıkarmadığı gibi zımnen onaylayan bir tavır sergilemiştir.
Böylesi bir değişikliğe HAYIR diyenler her şeye rağmen, bedeller ödeme pahasına, bütün baskıları göze alarak, devletin tüm aygıtlarının kuşatması altında haklı olmanın verdiği güven ve cesaretle çalışmalar yürütmüşlerdir.
Konfederasyonumuz, emek, barış ve demokrasi mücadelemizin bir parçası olarak gördüğü, askıya alınan temel hak ve özgürlükleri büyük oranda ortadan kaldıracak, OHAL’i süreklileştirecek ve en önemlisi de ülkemizde büyük bir kutuplaşmaya, kaosa yol açacak anayasa değişikliğine “HAYIR” demiş, referandum sürecinde de bunun çalışmasını yürütmüştür.
Ancak her ne pahasına olursa olsun, anayasa ve yasaları hiçe saymak da dâhil her türlü hukuksuzluğu yapma pahasına “Üsküdar’ı geçmeyi” kafasına koyanlar emekçilerin, halklarımızın tek adam diktasına geçit vermeme iradesini şaibeli biçimde engellemişlerdir.
Referandumda ortaya çıkan sonuç şaibelidir, meşru değildir.
YSK tarafsızlığını yitirmiş, açıkça yasayı çiğnemiştir. Yasa değişmedikçe hangi gerekçe ile olursa olsun yasaya aykırı hareket etmek suçtur.
Ortaya çıkan sonuç bir toplumsal mutabakat değil, ülkemizin tehlikeli şekilde ikiye ayrılmasıdır. Bu tablo üzerinde ne toplumsal barış sağlanabilir ne de sorunlar çözülebilir.
Hamasi nutuklarla, idam tartışmalarıyla bu gerçeklik örtbas edilemez.
Bir an önce gerçek gündemlere dönülmelidir. İhraç edilen kamu emekçileri görevlerine iade edilmeli, OHAL ve KHK’lar kaldırılmalı, iş güvencemizi ve kıdem tazminatını ortadan kaldırmayı hedefleyen düzenlemeler geri çekilmelidir, BES iptal edilmelidir. İşsizlik, iş cinayetleri, taşeron sistemi, güvencesizlik, kayıt dışılık, toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi temel konularda hızla adımlar atılmalıdır.
Bunların yapılması için tek adama dayalı rejim değişikliğine ihtiyaç yoktur.
Cumhuriyet ve parlamenter sistemin demokratikleştirilmesi, daha fazla özgürlükler, yasakların ve kısıtlamaların kaldırılması Türkiye’nin ve sendikal hareketin temel ihtiyacı ve talebidir. Tüm baskılara, hukuksuzluklara, OHAL koşullarına rağmen referandumda ortaya konan güçlü “hayır” iradesi de bunu kanıtlamaktadır.
YSK mühürsüz zarflardan çıkan oyları iptal etmeli, diğer usulsüzlüklerin gereğini yapmalıdır. Bunca şaibeli durumdan sonra daha fazla gerginliğe ve sorunlara yol açmadan, referandum iptal edilmelidir.
Gasp edilmek istenen irademize rağmen haklılığımızdan beslenen umudumuz büyümüş, kararlılığımız artmıştır.
KESK YÜRÜTME KURULU