25 Kasım 2009 tarihinde Konfederasyonumuz KESK ve KAMU-Sen’in kararıyla Türkiye çapında Toplu Sözleşme talebimiz için gerçekleştirdiğimiz 1 günlük UYARI GREVİ’nin ardından TCDD Genel Müdürlüğü tarafından 16 arkadaşımız haksız ve hukuksuz bir şekilde görevlerinden uzaklaştırılmış, görevden uzaklaştırılan 16 arkadaşımızın işlerine iadesi için yaptığımız girişimlerden sonuç alınamadığı için bu kez 16 Aralık 2009 tarihinde demiryollarında 1 günlük DAYANIŞMA GREVİ gerçekleştirilmiş, TCDD Yönetimi bu defa da 30 arkadaşımızı daha hukuksuz bir şekilde görevlerinden uzaklaştırmıştı.
Bu hukuksuz durumu protesto etmek için Ulaştırma Bakanlığı bütçesinin görüşüleceği bugün 21 Aralık 2009 tarihinde saat 12.30’da TBMM Dikmen kapısı önünde bir basın açıklaması yapılmıştır. Basın açıklamamıza Konfederasyonumuz Genel Başkanı Sami EVREN, Sendikalarımızın Genel Başkanları, Yönetim Kurulu üyeleri, üye ve temsilci arkadaşlarımız ve Milletvekilleri ile Demokratik Kitle Örgütlerinden de yöneticiler katılmıştır.
Genel Başkanımız tarafından basın açıklamamızın okunmasının ardından, Konfederasyonumuz Başkanı ve basın açıklamamızda hazır bulunan milletvekilleri tarafından da arkadaşlarımızın görevlerine iade edilmesi için çağrıda bulunuldu.
BASIN AÇIKLAMASI METNİ
21.12.2009
BASINA VE KAMUOYUNA
25 KASIM UYARI GREVİ NEDENİYLE GÖREVDEN UZAKLAŞTIRILAN TÜM ARKADAŞLARIMIZ GÖREVLERİNE İADE EDİLSİN
Değerli basın emekçileri,
Bugün 21Aralık 2009 Meclis Genel Kurulunda Ulaştırma Bakanlığı bütçesi görüşülüyor. Kamuoyunun da bilgisi olduğu üzere biz demiryolu emekçileri 25 Kasım ve 16 Aralıkta birer günlük uyarı ve dayanışma grevleri gerçekleştirdik. Grevler sonrasında 25 Kasımda 16 arkadaşımız, 16 Aralık grevi sonrası 30 olmak üzere toplam 46 arkadaşımız hukuksuz bir şekilde görevden uzaklaştırılmıştır.
TCDD yönetiminin görüşme taleplerimizi geri çevirmesi, Ulaştırma Bakanlığının duyarsızlığı ve AKP hükümetinin siyasi tavrı nedeniyle arkadaşımıza yapılan hukuksuz uygulama sürüyor. Siyasi iktidar 25 Kasım’da greve giden ve hayatı durduran 2 milyon kamu emekçisinin hesabını ulaşım emekçilerine yüklemekte ısrar ediyor
İşkolumuzda TÜRK-ULAŞIM SEN ile birlikte gerçekleştirdiğimiz Hem 25 Kasım uyarı grevi hem de açığa alınan arkadaşlarımız için 16 Aralıkta gerçekleştirdiğimiz dayanışma grevi yasal olup, Türkiye’nin altına imza koyduğu Uluslararası Sözleşmeler, Grev hakkımızı teyit eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Danıştay kararları nettir.
Yasadışı olan tek şey, bütün bunları bilmesine rağmen TCDD Yönetimi ve siyasi iktidarın grev öncesi, grev esnasında ve grev sonrasındaki tavrıdır. Bu tavır aynı zamanda örgütlenme özgürlüğüne, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetine, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına, hak arama özgürlüğüne, sendikal hakların kullanılmasına aykırı olup aynı zamanda suçtur. Ve siyasi bir tavırdır.
Bununla birlikte Sadece son günlerde yaşanan İstanbul’da itfaiyecilere, Ankara’da Tekel işçilerine yapılan şuursuzca saldırılar Toplumsal muhalefeti susturmayı ve teslim almayı amaçlamaktadır
Siyasi iktidar en acil görevi özelleştirme ve saldırılarla emekçileri ölüme terk etmek değil, başta tersaneler ve maden ocakları olmak üzere ölümleri durdurmak olmalıdır.
Değerli basın emekçileri, mücadele arkadaşlarım,
Siyasi iktidar ve bürokratları grev öncesi sözlü ve yazılı tehditleriyle, grev esnasında kolluk kuvvetleri marifetiyle ehliyetsiz kişileri trenlerde görevlendirek ve yolcuların can güvenliğini tehlikeye atarak, grev sonrası hukuksuz bir şekilde arkadaşlarımızı görevden uzaklaştırarak gerçek yüzünü ortaya koymuştur.
Eğer grevimiz yasadışı idi ise bu mantığa göre bizimle birlikte 2 milyon kamu emekçisinin de görevden uzaklaştırılması gerekmektedir. Değil ise derhal arkadaşlarımızın görevlerine iadesi gerekmektedir.
Yine grev sonrası, grev hakkını kullanan demiryolcuları hedef alarak Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarının kullandığı “terbiyesizler” ve TCCD Genel Müdürünün basına yansıyan ““Eylemciler serseri, memur değil” ifadesi ise biz demiryolcuların yoğun tepkisine neden olmakla birlikte kendi seviyelerine düşmeksizin yargıda hesap soracağımızı burada belirtmek isteriz.
Bir başka konu TCDD Genel Müdürü bir grup gazeteci ile bir sohbet toplantısında Makinist personelin ücretleriyle ilgili yaptığı açıklamada kamuoyunu yanıltıcı bilgi vermiştir. Fazla çalışma saat ücreti olarak brüt “1 Lira 15 Kuruşa” mahkûm edilen TCDD çalışanlarının maaş sıralamasında kendisinin 50. sırada yer aldığını, 5 milyar TL. Maaş alan Makinist olduğunu belirtmiştir. Oysa Genel Müdür, TCDD’de 5 Milyar TL. Maaş alan tek bir personel bile gösteremez. Genel Müdür kendisinden fazla maaş aldığını iddia ettiği personelin o ay içerisinde kaç saat fazla mesai yaptığını, kaç saat kilometre ve benzeri tazminatları olduğunu rakamlarla belirtmek zorundadır. Bunun yanı sıra kendisinden fazla maaş aldığını iddia ettiği personelin o ay kaç geceyi evinde geçirdiğini, eşinin ve çocuklarının yüzünü kaç saat görebildiğini de belirtmek zorundadır.
Bizler TCDD yönetimiyle polemiğe girmek istemiyoruz TCDD yönetiminde talebimiz nettir. O da Arkadaşlarımızın derhal görevlerine iade edilmesidir.
Değerli Basın Emekçileri,
Yukarıda belirttiğimiz gibi bu gün ulaştırma Bakanlığ bütçesi meclis genel kurulunda görüşülmektedir.Bütçe ve yatırırım programları içerisinde Ulaşım bütçesi ve yatırımları 70 milyon yurttaşımızı ilgilendiren önemli kalemlerdir.
Her yıl 10 bine yakın yurttaşımızın trafik kazalarında hayatını kaybettiği, demiryollarımızda ise kazaların kanıksandığı, iş kazalarındaki ölümlerle nedeniyle tersanelerle yarıştığı bir ülkede ulaşım politikalarının doğruluğundan bahsetmek bahsetmek mümkün değildir.
Bütün uyarılarımıza rağmen tamamlanmamış hatta 13 Mart 2009 sefer konulan hızlı trenin 13 Kasımda raydan çıkması aslında AKP hükümetinin ulaşım politikalarının raydan çıktığının en belirgin göstergesidir.
Yine demiryollarının bütünlüklü yapısını ortadan kaldıran tasfiyeyi amaçlayan kanun tasarılarının hazırlanmış olması biz demiryolcuları tekel işçilerinin bu gün yaşadığı sürece yaklaştırmaktadır. Bu anlamda “Demiryolu Kanununa” karşıda mücadelemiz artarak devam edecektir.
TCDD limanlarının özleştirilmesi, taşınmazların satışa sunulması, hızlı tren gölgesinde 11 bin km konvansiyonel demiryolu hattının kendi kaderine terk edilmesi AKP’nin politikalarının en iyi kanıtıdır.
Değerli Basın Emekçileri,
Buradan bir kez daha grevler nedeniyle açığa alınan arkadaşlarımızın derhal görevlerine iade edilmelerini ve soruşturmaların durdurulmasını talep ediyoruz.
Yunus AKIL
Genel Başkan