Bilindiği üzere, kamu emekçileri toplu sözleşme hakkını kullanmak için 25 Kasım’da 1 günlük uyarı grevi yapmış 2 milyon kamu emekçisi bu haklarına sahip çıkarak son otuz yılın en büyük grevi gerçekleştirmişti. Başbakanın, Valilerin ve kurum yöneticilerinin bütün baskılarına rağmen başarıyla gerçekleşen bu uyarma grevi sonrasında, grevin en başarılı olduğu iş kolumuzda grevden 12 gün sonra 16 arkadaşımız hukuksuz bir şekilde geçici olarak görevden uzaklaştırılmıştı.
Sendikamızca yapılan iyi niyet girişimleri sonuç vermeyince 16 Aralık’ta arkadaşlarımızın görevlerine iade edilmeleri için 1 günlük dayanışma grevi yapılmış ve grev esnasında 30 arkadaşımız daha geçici olarak görevden uzaklaştırılmıştı. Daha sonra sendikamızın kararlı duruşu sonucu hukuksuz bir şekilde geçici olarak görevden uzaklaştırılan arkadaşlarımız tümü görevlerine iade edilmişti.
TCDD yönetimi Grevler esnasında göstermiş olduğu bu hukuksuz tutumunu grev sonrasında sürdürmede ısrar etmekte ve iş barışını bozmaktadır. Ortada yüzlerce mahkeme kararı olmasına rağmen kendini hem savcı hem hâkim yerine koyarak grevi kanunsuz olarak nitelemektedir. Bir grevin kanunsuz olup olmadığına karar verme yetkisi TCDD yönetiminin görevi değildir.
Gerek Bölge Disiplin Kurulları gerekse de TCDD Yüksek Disiplin Kurulu tarafından üyelerimize gönderilen yazıda 25 Kasım grevimiz “24 saat süreyle kanunsuz iş bırakma” olarak nitelendirilmiş ve binlerce demiryolcudan 7 gün içerisinde savunmaları yazılı olarak yapmaları istenmiştir.
TCDD yönetimi bu savunma istemiyle bir kez daha ILO Sözleşmelerini ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını ve en önemlisi Anayasanın 90. Maddesini çiğnemiştir.
Bir kez daha TCDD yönetimini: başta Anayasamızın 90. Maddesi olmak üzere ILO sözleşmelerine uymaya, AİHM, Danıştay ve Yargıtay kararlarına saygılı olmaya, iş barışının bozan, yapay gerginlikler yaratan ve demokratik hakların kullanımı engelleyen bu anti-demokratik tutumunu değiştirmeye, kendisini yargı mercilerinin yerine koyup hüküm vermekten vazgeçmeye, kendi asli görevleri olan demiryollarını en verimli şekilde işletmeye, enerjisini kazalarla özdeşleşen demiryollarının güvenliğini sağlamaya ve çalışanlarla uğraşacağına kurumdaki adaletsiz uygulamaları önlemeye davet ediyoruz.
TCDD yönetimi demiryolcuları hedef alan bu tavrını sürdürmesi durumunda geçmişte olduğu gibi açılacak binlerce davayla hem yargıyı gereksiz yere uğraştırmış olacak hem de yargı ve vekâlet giderleriyle TCDD’yi milyonlarca TL zarara uğratmış olacaktır.
Sendika olarak TCDD yönetiminin kamu yönetimiyle bağdaşmayan bu hukuksuz tavrı karşısında demiryolcuların yanında olacağımızı, yöneticilerin keyfi tutumları sonucu açılacak davalar nedeniyle TCDD’nin uğrayacağı her kuruş zararın da hesabını hukuksuz kararları alan ve uygulayan yöneticilerden yine yargı yoluyla soracağımızı basın ve kamuoyu ile paylaşıyoruz. 15.06.2010
Yunus AKIL
Genel Başkan