Konfederasyonumuz tarafından 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa yönelik değişiklik tasarısına ilişkin değerlendirme yapılmıştır. Yapılan değerlendirme düzenlenen bir basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşılmıştır.Konfederasyonumuz tarafından yapılan değerlendirme aşağıdadır;
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı tarafından kamuoyuna açıklanan 657 sayılı Kanunda yapılması düşünülen değişiklikler çalışma barışını kökten dinamitleyecek bir girişimdir. Tasarının getirdiği Avrupa Konseyi ve uluslar arası sözleşmelerin gereği olarak getirilmesi zorunlu kimi haklar ve iyileştirmeler ise yasa değişikliğinin gerçek niyetini gizlemeye yöneliktir. Bu tasarıyla mevcut kamu yönetimi kökten değişecek, kamu hizmetinin niteliği düşecek ve kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldıran esnek çalışma düzeni getirilecektir.
Tasarının ayrıntılarına baktığımızda siyasi iktidarın zaman zaman kamu personel reformu adı altında, performans uygulaması adı altında gündeme getirdiği, kamuda esnek ve güvencesiz çalışmayı, performansı ve siyasi kadrolaşmanın önünü açmayı hedefleyen yaklaşımını görüyoruz.
Bu tasarı kapalı kapılar ardında hazırlanmış, son ana kadar Konfederasyonlardan kaçırılmıştır, “ben yaptım oldu” anlayışının bir ürünüdür. Tasarı yazılı taleplerimize rağmen bizlere ulaştırılmamış, bizden gizlenmiştir. Tasarının kamuoyuna açıklamasıyla birlikte bu gizliliğin nedeni de ortaya çıkmıştır. Çünkü bu tasarıyla yapılmak istenen değişiklikleri kamu emekçilerinin kabul etmesi, sineye çekmesi mümkün değildir. İşte tam da bu nedenle tasarı emekçilerden kaçırılmıştır.
TASARIDA KAMU ÜST DÜZEY YÖNETİCİLERİNİN ÖZEL SEKTÖRDEN ATANMALARININ YOLU AÇILARAK KAMU YÖNETİMİ YANDAŞ VE KAMU HİZMETİNE YABANCI KİŞİLERİN EMRİNE SOKULMAKTADIR.
Değişiklikte yer alan kamuoyunda özel sektörden CEO transferi yapılabilmesi olarak bilinen özel sektör yöneticilerinin kamu kurumlarına idareci olarak atanması konusu çok önemli sakıncalar içermektedir. Örneğin büyük bir dersane yöneticisinin il milli eğitim müdürlüğüne atandığını düşünelim, bu yöneticinin eğitimin kamusal niteliğine uygun bir yöneticilik yapması nasıl mümkün olacaktır? Ya da aynı yöneticinin dersaneleri denetlemesi kamu vicdanına uygun olacak mıdır?
Özel bir sağlık kuruluşunun CEO’su bir kamu sağlık kurumunun yöneticisi olduğunda temel sağlık hizmeti almak için hastanelere gelen yurttaşlara müşteri gözüyle bakacaktır. Çalışanlara verimlilik, kârlılık ilkeleri üzerinden bakacaktır.
Özel sektörde başarılı olmak için yöneticilerin işletmeleri kâra geçirmeleri gereklidir. Başarı vasıfları Kârlılık olan yöneticilerin bu vasıfları kamu hizmetlerinin sosyal, objektif nitelikleri göz önüne alındığında nasıl bir işlev görecektir.
Bu adım aynı zamanda kamuda emeğiyle yıllarca katkı sağlamış, önemli işlevler görmüş, başarılar elde etmiş kamu görevlilerinin motivasyonu açısından da son derece sakıncalı bir adımdır.
Kamu kurumları şirket, kamu hizmeti alan yurttaşlar müşteri değildir.
TASARI ESNEK İSTİHDAMIN KAPISINI ARALAMAKTADIR
Tasarının 5. Maddesi ile 657 sayılı Kanunun 100 üncü maddesi değiştirilerek “Memurların yürüttükleri hizmetin özelliklerine göre, bu madde uyarınca tespit edilen çalışma saat ve süreleri ile görev yerlerine bağlı olmaksızın çalışabilmeleri mümkündür.” denilerek esnek çalışmanın yolu açılmaktadır.
TASARIDA SİCİL SİSTEMİ TAMAMEN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILARAK PERFORMANS SİSTEMİNE GEÇİLMEKTEDİR
Mevcut sicil sisteminin bazı olumsuzlukları olmakla birlikte, buradaki eksikliklerin düzeltilmesi yerine görevleri kanunla belirlenmiş olan kamu hizmeti olan kamu görevlileri arasında çalışma barışını bozacak ve tamamen idarecinin insiyatifi ile yandaş memur yaratmayı hedefleyen başarı ve ödül sistemi getirilmektedir.
Tasarının 11. Maddesi ile 657 sayılı yasanın 122. Maddesi değiştirilerek ödül sisteminde başarının nasıl ödüllendirileceği belirsiz bırakılıyor.Tasarıda başarı ölçütleri için yönetmelik hazırlanması öngörülmüyor, Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşü alınmak kaydıyla kurumlarca düzenleneceği söyleniyor. Böylece idareciler çalışanlar arasına husumet sokarak, rekabet ve huzursuzluk yaratacak böylelikle kendini destekleyen ya da siyaseten kayırmak istediği kişilere ödül verebileceklerdir. Kayırmacılığı esas alan bu başarı ve ödül sistemi kabul edilemez.
TASARIDA KAMU GÖREVLİLERİNİN GÖREVİNE SON VERME KOLAYLAŞTIRILARAK GÜVENCESİZ ÇALIŞTIRMA SİSTEMİNE GEÇİLMİŞTİR
Tasarının 13. Maddesi ile mevcut 657 Sayılı Yasanın 125. Maddesinde uyarı veya kınama cezası öngörülen fiillerin çoğu, maaştan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması gibi daha ağır cezalara tabi kılınmış, yeni pek çok disiplin suçu yaratılarak özellikle kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına ilişkin eylemlerin sayısı arttırılmış ve iki kez kademe ilerlemesinin durdurulması cezası alan memurun görevine son verilmesi düzenlemesi getirilerek son derece basit eylemler memurun görevden çıkarılmasının nedeni sayılacaktır. Gerekçe olarak vatandaşa daha iyi muamele gösterilse de yapılan değişikliklere bakıldığında, bu konuda sadece bir düzenleme yapıldığı, çoğunlukla idarecinin isteklerinin itirazsız yerine getirilmesinin amaçlandığı görülür. Sadece kademe ilerlemesinin durdurulmasına ilişkin bölüme aşağıda belirtilen ve çoğu daha önce uyarı veya kınama gerektiren veya hiç suç olmayan fiiller eklenmiştir.
Tasarı kamuda çalışma düzenini mevcut halinden daha fazla hiyerarşik hale getirmeyi; kamu emekçilerini amirler karşısında el pençe divan durdurmayı hedeflemektedir. Üstelik disiplin düzenlemeleri adı altında getirilen bazı fiiller tamamen subjektif kriterlere dayandırılmıştır.
Örneğin “görev sırasında amirlerine söz ile saygısızlık etmek” fiili ne gibi bir objektif ölçüye dayandırılacaktır. Örneğin “Verilen emirlere itiraz etmek, görevleri tam ve zamanında yapmamak, hizmetin yürütülmesinde ve görevin yerine getirilmesinde kurumlarınca belirlenen usûl ve esaslara uymamak diye ifade edilen fiil sendika işyeri temsilcilerinin sendikal faaliyet gereği dile getirmek durumunda oldukları itirazları disiplin konusu edebilecektir.
Ayrıca bu düzenleme kamu emekçilerinin amirlerin hukuka aykırı olan emirlerine uymama yönündeki Anayasal haklarına da aykırıdır.
Yine mesleki bir konuda basına açıklama yapması gereken bir kamu emekçisi örneğin ameliyat sonrası açıklama yapan bir cerrah bu eylemi nedeniyle kademe ilerleme cezasına tabi kalacak, tekrarı durumunda işten çıkarılabilecektir.
TASARI 4B ve 4C STATÜSÜNDE ÇALIŞTIRILAN KAMU EMEKÇİLERİNİ AYRIMCILIĞA TABİ TUTUYOR
Tasarı Avrupa Konseyi ve uluslar arası sözleşmelerin gereği olarak getirilmesi zorunlu kimi haklar ve iyileştirmeler konusunda 4B ve 4C statüsünde çalıştırılan kamu emekçilerini kapsam dışında tutuyor. Doğum izni, süt izni ve mazerete ilişkin izinlerden bu durumdaki emekçiler yararlandırılmayarak ayrımcılığa tabi tutuluyorlar.
TASARI TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİNİ GİDERMEKTEN UZAKTIR
Tasarı ebeveynlik haklarıyla ilgili olumlu değişiklikler içermekle birlikte kamu emekçilerinin en temel talebi olan doğum sonrası ücretli izinin süresini arttırmamıştır. 8 Hafta olan bu iznin en az 16 hafta olması gerekmektedir. Ayrıca ücretsiz izinle ilgili maddeye ücretsiz izinde geçen sürelerde her türlü özlük ve emeklilik haklarının korunacağı hükmü getirilmelidir. Çocuk bakımının devletçe üstlenilmesi yasal güvenceye kavuşturulmalıdır.
Aksi halde kadınların çalışma yaşamında yükselme ve terfi konusundaki dezavantajlı konumları derinleşecektir.
TASARININ GETİRDİĞİ UZMANLIK SİSTEMİ OBJEKTİF ÖLÇÜLERDEN UZAKTIR
Tasarıda uzmanlık sistemi ile ilgili getirilen sözlü sınava (mülâkat) ilişkin koşullar objektif ölçülerden uzaktır.Ayrıca kayıt altına alınmaması söz konusudur. Danıştay’ın kayıt altına alma yönündeki hükmünü ortadan kaldıracak şekilde, kayıt tutulmayacağının özellikle belirtilmesi, sözlü sınav adı altında kayırmacılığın yolunun açılması demektir. Ayrıca sözleşmeli uzmanlık anlayışı hakim kılınarak kamu emekçileri arasındaki ücret makasının derinleştirilmesi hedefleniyor.
TASARI SENDİKAL HAKLAR KONUSUNDA MEVCUT KAZANIMLARI YOK ETMEYİ HEDEFLEMEKTEDİR
KİT personel rejimini düzenleyen 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede sözleşmeli personelin sendikaya üye olamayacakları hükmü, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Hükmüne paralel olarak yürürlükten kaldırılmaktadır. Yani 4688 sayılı yasaya aykırı olan düzenleme çıkarılmış olmaktadır. Ancak maddenin devamında, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14. Maddesine daha önce yer almayan “Grev Yasağı” getirilmiştir.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin ve ILO komitelerinin açık kararlarına karşın bu biçimde getirilen grev yasağı Anayasanın 90. Maddesini ve uluslar arası hukuku hiçe saymaktır. Anayasa değişiklik paketine eklenen toplu sözleşme hakkı grev hakkıyla bir bütündür; bunların bölünmesi Anayasanın 13. Maddesindeki hakkın özünü ortadan kaldırma yasağını da ihlal eder
TASARI SENDİKAL ÖRGÜTLENMENİN ÖZÜNE AYKIRI OLARAK TOPLU GÖRÜŞME ÖDENEĞİ UYGULAMASINI GERİ GETİRMEKTEDİR
Tasarı sendikalı kamu emekçilerine Geçici 58. Madde ile 4688 Sayılı yasaya eklenen TOPLU GÖRÜŞME ÖDENEĞİ verilmesi ön görmektedir.Hükümet bu yolla daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen uygulamayı Anayasa Mahkemesi kararını hiçe sayarak yandaş sendika yaratma ve bunu nemalandırma amacıyla sendika hukukuyla bağdaşmayacak bu düzenlemeyi bir kez daha gündeme getirmiştir.
Buna göre sendika üyesi olan kamu görevlilerine Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında olmak üzere yılda 4 defa toplu görüşme ödeneği (ikramiyesi) verilecektir. Bu şekilde, sendika üyesi memurlara ödenecek sendika üyeliği ikramiyesinin yıllık tutarı yaklaşık 122 TL’dir.
Sendikalar emekçilerin öz örgütleridir ve bu nedenle işverenden bağımsız olmaları esastır. Bu nedenle sendikalar sadece üyelerinin kendi gelirlerinden ödeyecekleri aidatlar sayesinde ayakta kalmalıdır. Ayrıca bilindiği gibi toplu görüşme ödeneği uzun zamandır yandaş bir konfederasyon tarafından her fırsatta talep edilmektedir. AKP iktidarı döneminde % 900’lere varan üye artışlarıyla yetkili konfederasyon haline gelen bir konfederasyonun bu talebinin tasarıda yer alması diğer konfederasyonlardan gizlenen tasarının bu konfederasyonla paylaşılmış olduğu kuşkusunu doğurmaktadır.
Emekçilerin siyasi iktidarın bu tasarısını kabul etmeleri mümkün değildir. Kuşkusuz 657 sayılı yasada değiştirilmesi gereken pek çok hüküm vardır; ancak bunlar emekçilerin temsilcilerinin de görüşü alınarak geniş bir mutabakat ekseninde yapılmalıdır. Çünkü 657 sayılı yasa kamu emekçileri açısından bir üst sözleşme niteliğindedir. Bu nitelikte bir yasa tek yanlı dayatmayla değiştirilemez.
Tasarı kamu emekçilerinin grev ve toplu sözleşme hakkını tamamen ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Sendikalarımızı bir dernek haline getirmeyi, emekçileri eylemden, hak aramak ve taleplerini dile getirmekten yıldırmayı hedeflemektedir.
Buradan kamu emekçilerine sesleniyoruz:
KESK olarak 2 milyon kamu emekçisinin sesi olmak için mücadele ediyoruz. Kamu emekçileri mücadelesi KESK’in açtığı bir yoldur. Mevcut diğer konfederasyonlar KESK’in kazanımı sayesinde varolabilmişlerdir. KESK kapıkulluğu anlayışına karşı kamu emekçisi anlayışını inşa etmiştir. KESK sendikadır.
İş güvencesine sahip çıkmak için, insanca yaşamak için, mevcut kazanımlarımızı kaybetmemek için gücümüzü KESK’te birleştirelim.
Siyasi iktidar bilmelidir ki,
Kamu emekçileri olarak siyasi iktidarın bu girişimine karşı çıkıyoruz. Bu tasarının yasalaşmaması için mücadele edeceğimizi buradan ilan ediyoruz. Bunun için fiili ve meşru mücadele zeminlerinde sesimizi yükselteceğiz.
KÖLELİK DÜZENİ DEĞİL, TOPLU SÖZLEŞME; 657’DEKİ DEĞİŞİKLİĞE HAYIR!
Yaşasın emek, barış ve demokrasi mücadelemiz!