Sendikamız emekçilerinden değerli abimiz Abidin AÇAN aramızdan ayrıldı. Cenazesi 6 Ağustos Cuma günü İkindi namazının ardından Kartal Merkez Camide (Kartal Meydan) kaldırıldı. 15-16 Haziran direnişini 23 yaşında Maltepe’de Koç’a ait otobüs ve treyler üreten otoyol fabrikasında pres operatörü olarak çalışırken karşılayan Abidin Abimiz emek mücadelesinin içinde hep yer aldı ve yaşamını mücadeleyle geçirdi.
İstanbul’da uzun yıllar işçi olarak çalıştıktan sonra demiryollarında çalışmaya başladı. DEMARD (Demiryolu Makinist, Ateşçi ve Revizörler) derneğini kurdu. Demiryollarında çalışanların örgütlenmesi yönünde büyük emek harcarken Sendikamızın kuruluşunda da yer aldı.
Ailesi, yakınları tüm demiryolcu arkadaşlarımızın başı sağ olsun.
26.10.2007 tarihinde TRT tarafından çekilen belgeselde emekli depo müdürü Abidin AÇAN ile yapılan söyleşiyi aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
http://www.dailymotion.com/video/xch2g2_dünyanin-en-güzel-en-hüzünlü-gari-h_lifestyle
15-16 Haziran’a 23 yaşında bir Otoyol işçisi olarak katılan Abidin Açan direnişi anlatıyor.
“Birlik olduğumuzda her şeyi çözebiliriz“
Maltepe’de Koç’a ait otobüs ve treyler üreten Otoyol fabrikasında pres operatörü olarak çalışıyordum.
Fabrikamızda Türk-İş ya da DİSK’te olmayan, Bağımsız Otomobil-İş diye bir sendika vardı.
15 Haziran’da çevredeki fabrikalar iş bırakma eylemine başlayınca işveren fabrikayı tatil etti. Tatil kararı üzerine işyeri temsilcilerimiz toplantı yaptı. Bizlere 16’sı sabahı fabrikaya gelme-miz, ama soyunmadan gelişmeleri beklememiz söylendi. Fabrikada “bugün senin sendikanı kapatan, yarın seni de kapatır” diye tartışılıyordu.
16’sı sabahı çevre fabrikalardan bir çok işçi toplu halde bizim fabrikaya geldiler. Hep birlikte fabrikadan çıktık. O grupla birlikte 500 kadar kişi Tekel’e yürüdük. Tekel işçileri de bizimle çıktı.
Minibüs yolundan yürümeye başladık. Yol boyu irili ufaklı bir çok iş yeri vardı. Bazı işyerlerinde işverenler, işçileri fabrikaya kilitleyip çıkmışlar. Onları da çıkardık. Sayımız 50 binden 100 bine kadar çıktı. Türkiye genelinde bir milyon insan sokaktaydık.
Başlangıçta engel yoktu. İlk, Suadiye civarında askeri birlikle karşılaştık. Engellemek istediler ancak kalabalığı görünce vazgeçtiler. Çoğalarak yürüyorduk. Aramızda yaşlılar, kadınlar, sakallılar, elerinde bayrakları olanlar vardı.
Yürüyüşe sabah 10 civarı başlamıştık, akşam üzeri 3-4 gibi Kuşdili’ne vardık. Fabrikada bana Menderes propagandası yapan işçiyi bir ara elinde Türk bayrağı ile en önde gördüm. Ona “senin burada ne işin var?” dediğimde “o iş ayrı bu iş ayrı” dedi.
Yol boyunca İzmit tarafından yürüyen işçilerin de Ankara asfaltından bize yaklaştıkları haberini alıyorduk. Hedef Kadıköy Kaymakamlığı’ydı. Kaymakamlık önüne gelinceye kadar ben işyeri arkadaşlarımı kaybetmiştim, fakat eyleme katılan herkes arkadaşım olmuştu.
Şimdiki Fenerbahçe stadyumunun olduğu yerdeki köprüye vardık. Orada polis önümüzü kesti. Genç işçilerden oluşan öndeki 100 kişilik grup polis engelini aşmayı başardı. Ancak barikatın öbür tarafında da askerler vardı. Bir süre ara sokaklara çekilmek zorunda kaldık. Yarım saat kadar sonra arkadaki grup da barikatı aştı. Kaymakamlığın etrafını asker ve polis sarmıştı. Havaya ateş açtılar. Panik oldu, ara sokaklara kaçıştık. Sonra tekrar geri dönerek Haydarpaşa Köprüsü’ne yürüdük. Köprüde askerler vardı. Askerin karşısında oturduk.
Akşam mahalleme döndüğümde sıkıyönetim ilan edildiğini duydum. Bir sonraki gün sıkıyönetim tarafından görevlendirilmiş, mavi bereliler fabrikaya geldiler. Gazetedeki resimlerine bakarak işçilerin bir kısmını götürdüler. Huzursuz bir şekilde kasım ayına kadar işe devam ettim.
Sonra demir yollarında çalışmaya başladım DEMAR (Demiryolu Makinist, Ateşçi ve Revizörler) derneğini kurduk. Bu süreç BTS’ye (KESK’bağlı Birleşik Taşımacılık Sendikası) kadar geldi.
15-16 Haziran eylemlerinin en önemli yanı birlik olduğumuzda her şeyin çözülebileceğini görmekti. 12 Eylül darbesine kadar DİSK yaşadı. Demokratik yönden hak alabileceğimizi gördük.
O günlerde hak grevi, dayanışma grevi vardı. Grevde olan bir fabrikamız varsa fabrika çıkışında onların yanına giderdik. İşçiler korkusuz ve her şeyi hallederiz havasındaydı.
“İşçiyiz, güçlüyüz” hissi egemendi. Dünyada yaşayan bu tür eylemler bizi etkilemişti.
15-16 Haziran beni çok etkileyen, hayatım boyunca çocuklarıma ve torunlarıma anlatacağım bir eylem oldu.