Halkların kardeşliği politikalarının esas alınmadığı ve hayata geçirilmediği tüm zeminlerde milliyetçiliğin, hoşgörüsüzlüğün ve nihayetinde katliamların yaşanması kaçınılmazdır. Doğu Türkistan’da yaşananlar yıllardır uygulanan baskıcı, anti-demokratik ve tek tipçi politikaların sonucudur ve bu politikalar günümüzde katliama dönüşmüştür.
Çin’in egemenliği altındaki Doğu Türkistan’da yüzlerce insan öldürülmüş, sokaklar vahşet görüntülerine sahne olmuştur. Bir o kadar vahimi ise yaşanan katliama, insanlık dışı uygulamalara BM’nin sessiz kalmasıdır. Yine Türkiye’de de dahil, ülkeler kendi iç sorunlarının kaşınmaması karşılığında ya sessiz kalıyorlar ya da göstermelik kınamalarla yetiniyorlar.Temel uluslararası belgeler kağıt üzerinde kalıyor, en temel hak olan yaşama hakkı fütursuzca ayaklar altına alınıyor. Çin yönetimini insanlıkdışı bu politika ve uygulamalarından dolayı kınıyoruz.
Bir an önce olayların önüne geçilmeli, sorumluluğu olanlar yargı önüne çıkarılmalıdır. Şincan Özerk Bölgesine uluslararası bağımsız gözlemcilerin, insan hakları kuruluşları temsilcilerinin girmesine izin verilmeli, iletişime getirilen yasaklar kaldırılmalı, gerçekler gizlenmemelidir. Sorunların çözümünün demokratikleşmeden geçtiği bilinciyle; farklılıkların birarada yaşayabileceği anayasal ve siyasal zemin oluşturulmalıdır. Halkların kendi dili, kimliği, kültürüyle barış içinde yaşaması esas alınmalıdır.
Çin yönetiminin şimdiye kadarki uygulamaları gözönüne alındığında uluslararası toplumun harekete geçme zorunluluğu açıktır. Yaptırım gücü olan eylem, etkinlik ve kararlar hayata geçirilmelidir.