Sendikamız İzmir Şubesi tarafından sürgünlere karşı her hafta gerçekleştirilen basın açıklaması ve oturma eyleminin onuncusu gerçekleştirildi.
Şubemiz üye, temsilci ve yöneticileri ile KESK İzmir Şubeler Platformunun da destek vererek katılım gösterdiği ve İzmir Şube Başkanı Erdal AKYOL tarafından okunan basın açıklaması aşağıdadır.
Basına ve Kamuoyuna;
“SÜRGÜN”lerle; insanları yerlerinden, yurtlarından etmek, “T.C. Anayasası’na” göre suç olduğu şekliyle, “ayrımcılık yapmak”, kin ve nefret güderek kamu gücünü halkın üzerinde bir sopa gibi tutmak, baskı uygulamak, “benden olmayan düşmanımdır” mantığıyla insanları cezalandırmaya çalışmak, bu şekilde insanlara ve değerlerine zarar vermek olan bir İNSANLIK SUÇUDUR.
AKP’nin İBB seçimlerini kaybetmesi sonrasında, İBB’de siyaseten kadrolaşan kişiler, bir bir TCDD’ye atanmaya başladı. İlginç bir çelişkidir ki; İBB’nin yeni yönetimini, “yönetime gelince çalışanları işten atmakla” suçlayan AKP zihniyetinin siyasi atamalarıyla TCDD’ye yönetici olanlar, TCDD’yi yıllardır sırtlayan çalışanlara saldırmaya ve sürgün etmeye başladılar. Bu yapılan siyasi atamalar ve SÜRGÜNLERLE, TCDD tarihinde hiç almadığı kadar büyük ve geri dönüşü zor yaralar almıştır.
Demiryollarının özellikle İzmir bölgesinde, çalışanların sendikamızı tercih edip üye olmasını kaldıramayanlar, buna engel olmak, çalışanları korkutmak ve yıldırmak için, ilkel ve insanlık dışı bir uygulama olan SÜRGÜN saldırısını devreye soktu. Bu yüzdendir ki, SÜRGÜNÜ çıkartılan arkadaşlarımızın bir çoğu İzmir bölgesindendir ve sendikamızın İzmir Şube Başkanlığının yönetici, temsilci ve kadrolarıdır. Daha 6 Ocakta Şube Sekreterimiz Muhdi SEYHAN Kars’a, Şube Kadın sekreterimiz Nurhan KARADAĞ, eşi İş yeri temsilcimiz Ünal KARADAĞ ve yine iş yeri temsilcimiz Bülent ÇUHADAR Malatya’ya sürülmüşken, 09 Mart 2021 tarihinde ise bizzat Genel Müdür Ali İhsan UYGUN tarafından imzalanan sürgün kararlarıyla, daha önce Torbalı’ya sürgün edilip yargı kararıyla bu sürgünü iptal edilen BTS İzmir Şube Başkanımız Erdal AKYOL Bandırma’ya, Ankara Şube Yürütme Kurulu üyemiz Ejder KOÇAK Erzincan’a, Basmane İş yeri temsilcimiz Serdar ÜRUN ise İran sınırına Van Kapıköy istasyonuna SON İSTASYONA SÜRGÜN edilmiştir. İran’da istasyon olsa utanmasalar oraya gönderecekler. Yine Genel Merkez Kadın Sekreterimiz Begüm ÖZYÖNÜM ise D sicilden dolayı Halkapınardan Biçerova’ya gönderilmiştir.
Bu sürgünlerin haricinde Ankara-İzmir Hızlı tren projesinde çalışan ve büyük çoğunluğu sendikamız üye ve temsilcisi arkadaşlarımıza bizzat TCDD Genel Müdürü tarafından; “sürekli olarak müfettiş gönderme” başta olmak üzere, çeşitli yollarla mobing (baskı) uygulanmaktadır.
Ve son olarak 18 aydır kendi isteğiyle İzmir 3.Bölge Modernizasyon Müdürlüğünde “geçici görevle” çalışmakta olan üyemiz Ersin KANDEMİR’in önce nakil talebi kasten reddedilmiş, akabinde görevlendirmesi apar topar iptal edilerek Yapım Dairesi 6.Grup Müdürlüğü’ne Manisa Salihli’ye geri gönderilmiştir.
Yapılmak istenen bellidir. BTS İzmir Şubenin örgütlülüğünü dağıtmaktır. Çünkü biliyorlar ki BTS Özelleştirme sürecine karşı çıkacaktır. Bu sürgünlerle yapılmak istenen aynı zamanda Özelleştirmeye karşı yapılan bir perdelemedir. Amaç sürgünlerle BTS örgütlülüğünün dağıtmanın yanı sıra kamuoyunu ve Demiryolu emekçilerini oyalayarak özelleştirmeye karşı yapılacak direnişi şimdiden kırmaktır.
Sürgünlerimize karşı daha önce almış olduğumuz ve hala yargı süreci devam eden disiplin cezalarını gerekçe gösteriyorlar. Birincisi daha yargı süreci devam eden bir karardan dolayı ikinci kez hiç kimse cezalandırılamaz. İkincisi her disiplin cezası alan sürgüne mi gönderiliyor. O zaman Kınama cezası alan Memur Sen Şube Başkan Yardımcısı neden sürülmemiştir. Her ay disiplin kurullarında ceza verilmektedir. Bu disiplin cezası alan diğer sendika üyelerinin hangisi sürgüne maruz kalmıştır.
Yine SES üyesi Günseli UĞUR ve Arzu SERT sendikasının aldığı karar sonrası Covid 19 kapsamında bir sene içerisinde hayatını kaybeden sağlıkçıları anmak üzere bir dk. Saygı duruşunda bulunduklarından dolayı açığa alındılar. Gerekçe ise soruşturmanın selahiyeti olarak gösterilmektedir. Ancak haklarında açılan bir soruşturmada yoktur. Sendikal faaliyeti bırakın tüm sağlıkçılar için yapılan bir dk.lık anmayı dahi kaldıramayan zihniyetle karşı karşıyayız. Sağlıkçıların hakkını ödeyemeyiz diyenler onlara karşı yapılan saygı duruşuna dahi tahammül edememektedirler.
Üyesi olunan sendikanın aldığı karara uyarak yapılan iş bırakma eyleminin temel hak ve özgürlükler kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve yasalar, genelgeler, yargı kararları ile güvence altına alındığı açıktır. Bu nedenle sendikasının kararına uyan sendika üyelerine ceza verilemeyeceğini bile bile müfettişler üzerinden soruşturma başlatması, “mutlaka ceza verin” talimatı vererek suç işleyerek vermiş oldukları disiplin cezaları üzerinden BTS üye ve yöneticileri hakkında sürgün kararları verilmesi kabul edilemez.
Uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan sendikal hak ve özgürlüklerimiz, düşünce ve ifade özgürlüğümüz önündeki bu engelleyici, baskıcı uygulamalardan derhal vazgeçilmelidir. TCDD sendikamızın üyelerine yönelik her türlü yasa dışı tutum ve talimatlara derhal son vermeli, ne kadar rahatsız olsalar da hukukun temel ilkelerine, sendikal hak ve özgürlüklere saygılı olmayı öğrenmelidir.
Üyelerimizin büyük bir çoğunluğu TCDD Trafik ve İstasyon Yönetimi Dairesi personeli olup, bu sürgün kararlarının nerede ve nasıl alındığını çok iyi bilmekteyiz.
Özellikle TCDD taşınmazlarının yağmalanmak istendiği, özelleştirme uygulamalarının hayata geçirilmek için hazırlıkların yapıldığı bugünlerde, TCDD’yi arka planda yöneten ve yaptıkları usulsüzlükler Sayıştay raporları ile sabit olanların karşısında duran sendikamızı kendisine düşman olarak görenlerin asıl amaçlarını yakından biliyoruz.
Sayıştay raporlarına göre; TCDD son üç yıl içinde toplam 11 milyar 177 milyon lira (eski parayla; 11 katrilyon 447 trilyon 447 milyar lira) zarara uğratılmıştır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mezbaha Müdürlüğünde işe başlayıp, TCDD’ye “memur olarak” atandıktan sadece 52 gün sonra vekaleten Trafik ve İstasyon Yönetimi Dairesi Başkanı olan Abdullah ÖZCANLI, aynı zamanda Emlak Dairesi Başkanlığı’na da vekaleten getirilmiş ve sorumluluğundaki TCDD’nin 1250 taşınmazının adeta çerez parasına kiralanarak kurumun zarara uğratıldığı Sayıştay’ın denetim raporlarına yansımıştır.
Abdullah ÖZCANLI’nın vekâleten başkanlığını yaptığı Emlak Dairesi Başkanlığı tarafından Ankara Demirspor Kulübü’ne ihalesiz taşınmaz kiralandığı, ticari olarak kullanılan ve 3 MİLYON’u geçen kira borcunun tahsil edilmediği, amaç dışı kullanıma rağmen sözleşmenin fesh edilmediği 2019 yılı Sayıştay Denetim Raporu’nda yer alan diğer bir konudur.
Bizler bugüne kadar; demiryollarının geliştirilmesi amacıyla; açıklamalar yapıp raporlar yayınladık, onlarca kişinin yaşamını yitirdiği, yüzlercesinin yaralandığı tren kazaları “bir daha yaşanmasın” diyerek bu kazaların gerçek nedenlerini açığa çıkarmaya çalıştık. TCDD ve TCDD Taşımacılık A.Ş’nin özelleştirilmesine, Demiryolu Serbestleşme Kanununun genişletilmesine, TCDD Ana Statüsünün değiştirilmesine, Holdingleştirilerek kamu güvencemizin kaldırılmasına, kurum taşınmazlarının haraç mezat satılmasına, Yap-İşlet-Devret yöntemiyle yapılan işlere karşı çıkarak her türlü hukuksuzluğa karşı mücadele verdik.
Liyakatsiz atamalar, kadrolaşmalar, ehil olmayan kişilerin yönetim kademelerini doldurması ile siyasi iktidarın ve kurum yöneticilerinin demiryollarımızı getirdiği nokta ortadadır.
Gerçekleri kamuoyu ile paylaşan sendikamız BTS, gerek siyasi iktidar, gerekse de TCDD ve Taşımacılık A.Ş. yöneticileri tarafından susturulması gereken bir kurum olarak görülmektedir.
Ancak unutulmamalıdır ki Sendikamıza yönelik yeni bir saldırı niteliği taşıyan bu hukuksuz ve insanlık dışı sürgün uygulamaları bizleri yıldıramayacaktır. Bizler; doğruları ve gerçekleri söylemeye devam edecek, bu hukuksuz kararlar geri alınıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
İzmir Şube Yürütme Kurulu