Bugün 28 Nisan, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından ilan edilen “Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü.” Dünyada her yıl 2 milyondan fazla çalışanın iş kazaları ve meslek hastalığından yaşamını yitirmesi nedeniyle 2001 yılından bu tarafa ilan edilen ve 2003 yılından bugüne kadar dünyanın her tarafında koruyucu sağlık ve güvenlik kültürünü oluşturmak için çeşitli temalarla kutlanmaktadır.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), bu yıl 28 Nisan İş Sağlığı ve Güvenliği günün temasını “Krizleri öngörün, hazırlanın ve bunlara müdahale edin – Dayanıklı İş Sağlığı ve Güvenliği Sistemlerine Yatırım Yapın” olarak belirlendi. Bu yıl iş ölümleri, yaralanmalar ve COVID-19 için sağlık önlemleri konularına dikkat çekiliyor.
Ülkemiz iş sağlığı ve güvenliğinde önemli sorunlar yaşayan bir ülkedir.
SGK istatistiklerine göre 2019 senesinde toplam 423.551 iş kazası kayıt altına alınmıştır. Buna göre her saatte bir 48’den fazla iş kazasının yaşandığı söylenebilir.
Sendikamızın örgütlü olduğu kurumlarda iş kazaları açısından özellikle demiryollarında ciddi kazalar yaşanması nedeniyle ayrı yer tutarken, tüm kurumlarda İş Sağlığı ve Güvenliği açısından yeterli önlemlerin alınmaması nedeniyle kazalar yaşanmasa dahi ciddi olumsuzluklara neden olmaktadır.
İstatistiki veriler ve ülkemiz demiryollarında yaşanan duruma baktığımızda kazalar yönüyle kaygı verici bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz ortadadır.
Geçmiş yılların istatistikleri göz önüne alındığında bu sayıların düşme gösterdiği görülmektedir. Bunun nedeni demiryollarında pek çok hattın çeşitli nedenlerle geçici ve uzun süreli olarak yolcu ve yük taşımacılığına kapatılmış olması, diğer yandan ise konvansiyonel hatların kaderine terk edilirken Yüksek Hızlı Tren Taşımacılığının payının artmış olmasıdır.
Demiryollarının güvenli ulaşım türlerinin başında olmasına rağmen ülkemiz bir yandan karayolu kazalarında dünyada en üst sıralarda yer alırken, demiryolları açısından güvenilirliğini kaybetmiş durumdadır.
Bunun temel nedeni öncelikle ülkemizin yanlış ulaştırma politikasıdır.
Ülkemiz demiryolları uzunca bir süredir demiryollarının serbestleştirilmesi yönünde adımlar atılırken 2013 yılında çıkarılan 6461 sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanunla demiryollarında yaşanan kazalar artarak sürmektedir.
Demiryollarında özellikle;
- Sahibine ait vagonların TCDD hatlarında hızla artışı ve beraberinde standart dışı ve bakım sorunu olan vagonların kullanılması,
- Geçmişte istisna olan taşeron/alt işveren uygulamalarının yaygın bir istihdam biçimi haline gelmesi ve bugüne kadar kurum eliyle yapılan işlerin alt işveren (taşeron) eliyle yürütülmesi,
- Konvansiyonel hatlara yeterli pay ayrılmaması nedeniyle olumsuzluklar yaratması,
- Personel sayısındaki azalma ile birlikte var olan unvanların birçoğunun kaldırılması ve bu görevlerin tek unvanda birleştirilmesi sonucu esnek çalışmayı dayatması,
- Eksik personel nedeniyle çalışanlara fazla mesai yaptırılması ve rutin hale getirilen bu durumun personelin kaza yapmasına ve olaylara neden olması,
- Bilgi ve birikim sahibi olmayan kadroların atanmaları,
Başta olmak üzere pek çok neden bugün kazaların yaşanmasında önemli faktörlerdir.
Bu temel tespitlerimizin dışında, son dönemlerde demiryollarında meydana gelen kazaların arttığını endişe ile takip etmekteyiz. Özellikle Demiryollarının Dönüşümü adı altında özelleştirilme uygulamaları kapsamında başta iş güvencesinin ortadan kaldırılması ve 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi çalışmak istemeyen personelin devlet personel havuzuna yönlendirilmesi ve ihale usulüyle asli işlerin özel sektöre yaptırılması bir bütün halinde öngörülmez bir süreci beraberinde getirecektir. Keza; iş güvenliği iş güvencesinden bağımsız bir olgu değildir. Bu durum, iş kazaların artmasının önün açacaktır.
Önemli bir işlevi olan ulaştırma sektörü içerisinde demiryolu ve havayolu taşımacılığı özellikle pandemi koşullarında üzerinde önemli durulması gereken sektörlerin başında gelmektedir. Bu dönemde sendikamız tarafından pandemi bulaş riskinin en aza indirilmesi nedeniyle görüş ve önerilerimizi gerek TCDD gerekse de DHMİ nezdinde paylaşarak çözüm üretmeye çalışmakla birlikte pek çok çalışanın maalesef virüs kaptığı görülmektedir.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün hazırladığı “Güvenlik Kültürü Raporu”na göre, meslek hastalıklarının tamamı, iş kazalarının ise yüzde 98’i önlenebilir kazalardır. ILO’nun araştırması, yeterli önlemler alınabilmesi durumunda pek çok ölümlü kazayı önlemenin mümkün olabileceğini ortaya koymaktadır.
Oluşan bu acı tablonun pek çok nedeni bulunmakla birlikte bizlerin çalışmakta olduğu kurumlarda iş kazası adı altında yaşanan iş cinayetlerinin sorumlusu, gerekli önleyici tedbirlerini almayan, taleplerimize kulaklarını tıkayan ve uyarılarımızı görmezden gelmekte ısrar eden yönetim anlayışıdır.
Bugün bir kez daha “Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü” nedeniyle hem AKP iktidarını hem de başta TCDD olmak üzere işkolumuzda bulunan kurum yöneticilerini gerekli önleyici tedbirleri alarak bu iş cinayetleri durdurmaya çağırıyor, iş kazalarında hayatlarını kaybeden meslektaşlarımızı ve diğer bütün emekçileri saygıyla anıyoruz.
Merkez Yürütme Kurulu