1995 yılından beri “Demiryollarının Yeniden Yapılandırılması” adı altında uygulanan politikalarla demiryollarındaki hizmetlerin bir kısmı taşeronlaştırılmış, sermayenin yağma ve talanına açılmıştır. Bu dönemde demiryollarına ait taşınmazların satışından, kimi hizmetlerin özelleştirilmesine, işyerlerinin kapatılmasından personel sayısındaki azalmaya, tren kazalarından özel tren işletmeciliğine kadar pek çok olumsuzlukları hepimiz yaşayarak gördük.
Şimdi ise demiryollarında kamu eliyle yürütülmekte olan hizmetlerin tamamıyla özel sektöre devredilmesi sürecini tamamlamak üzere Cumhurbaşkanlığı’nın 2021 yılı programında; “demiryollarının serbestleşme düzeyinin arttırılması, organizasyonel yapısının ve ana statünün değiştirilmesi” hedefleri yer almıştır.
Bu gelişme üzerine; demiryollarının özelleştirilmesine karşı birlikte mücadele edecek bir platformu oluşturmak için demiryollarındaki örgütlü Dernekler tarafından sendikalar ziyaret edilmiştir.
Sendikamız tarafından da MEMUR SEN’e bağlı Ulaştırma Çalışanlar Memur Sendikası (UÇMS) ile KAMU SEN’e bağlı Türk Ulaşım Sendikasına (TUS) bu süreci değerlendirmek üzere davet yazıları gönderilmiş, ancak bu davetimize bir cevap verilmemiştir.
UÇMS ve TUS iktidar temsilcileri ile görüşerek mevcut çalışanların zarar görmeyecek şekilde özelleştirmenin hayata geçirilmesinin pazarlığına girişmiştir. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, 4 Mayıs 2021 tarihinde UMÇS’yi, 18 Mayıs 2021 tarihinde TUS’u ziyaret ederek “demiryollarında memurluk statüsü devam edeceği” taahhüdünde bulunmuştur.
UÇMS yetkililerinin Ulaştırma ve Altyapı Bakanına “KİT kapsamından çıkartılacak Anonim Şirketi’ne dönüşecek TCDD’de nasıl memur statüsünde personel istihdam edilebilecek” sorusunu sormak akıllarına gelmediği gibi, çalışanların statüsünün korunması karşılığında kurumun özelleştirilmesine sessiz kalan bir tutum almışlardır.
Demiryollarına yönelik bu adımların kurum çalışanları arasında yarattığı rahatsızlık ve beraberinde üyesi oldukları sendikaların ne yapacağına yönelik beklentiler karşısında UÇMS ve TUS tarafından yapılan bu tür görüşmeler ve açıklamalar sonrasında o gün bu gündür Sendika ve Dernekler suskunluğunu korumaktadır.
Bizler; bugüne kadar yaşanan özelleştirme uygulamalarının ne ülkeye ne topluma hiçbir fayda sağlamadığı, tam tersine zarar verdiğini yaşayarak gördük. Sendikaların bu sürece karşı suskunluklarının yanlış olduğunu hatırlatıyoruz.
Kamunun sermayeye peşkeş çekilmesi, siyasi iktidar eliyle planlı ve programlı bir şekilde hayat geçirilmekte, bu kapsamda demiryolları ile birlikte şu an elde kalan 18 Kamu İktisadi Teşekkülünün (KİT) tasfiyesi amaçlanmaktadır.
Bu plan/program dahilinde yakın zamanda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı Makine Kimya Endüstrisi Kurumunda (MKE) yaşanan gelişmeler Sendikamız tarafından dile getirilen iddialarda ne kadar haklı olduğunu göstermektedir.
Haziran ayı başlarında MAKİNE KİMYA ENDÜSTRİ ANANOM ŞİRKETİ KANUN TASLAĞI çalışanlar ve bizlerce görülmüştür. Taslak ile birçok noktada benzer hali; 16 Haziran 2021 tarihinde AKP Kırıkkale Milletvekili Ramazan CAN’ın ilk imzacı olduğu 97 milletvekili imzasıyla MKEK A.Ş. HAKKINDA KANUN TEKLİFİ TBMM’ne getirilmiştir. Kanun teklifi şu an Milli Savunma Komisyonu’nun gündemindedir.
Kanun teklifinde;
Madde-1: “Bu Kanunun amacı doğrultusunda…..6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa ve özel hukuk hükümlerine tabi…..Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi kurulmuştur.”
Madde-7:“Şirket Hizmetlerin gerektirdiği görevler, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa tabi personel eliyle yürütülür. Şirket faaliyet alanı ile ilgili konularda geçici ve sürekli olarak yerli ve yabancı uyruklu personel istihdam edebilir. ”
“… Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle emekli aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlardan istekte bulunanların emekliye ayrılma işlemleri gecikmeksizin yerine getirilir.”
“ Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi müteakip 6 aylık süre sonundan itibaren Şirkette Özel Hukuk hükümlerine tabi olmayan personel çalıştırılamaz.”
Geçici Madde 1: “… Kanunun yürürlüğe girmesini müteakip 6 aylık sürenin bitiminden itibaren Şirkette 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine tabi olmayan personel çalışmaması, bu süre içinde tüm personele iş sözleşmesi teklifi yapılması, 399 sayılı KHK’nın eki (I) ve (II) sayılı cetvele tabi olarak çalışan personelden, sözleşme imzalamayı kabul etmeyenlerin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilmesi, 4857 sayılı Kanuna tabi olarak çalışan personelden, sözleşme imzalamayı kabul etmeyenlerin kadro ve pozisyonlarına uygun statüde Millî Savunma Bakanlığı kadro ve kuruluşunda yer alan kurumlarda istihdam edilmesi husushlarında düzenleme yapılmaktadır.”
“….399 sayılı KHK’nın eki (I) ve (II) sayılı cetvele tabi olarak çalışan personele, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde Yönetim Kurulunca sözleşme teklif edilir. ….Personelden, kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde Şirket ile Sözleşme imzalamayı kabul etmeyenler, Yönetim Kurulunca Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bildirilir. Bildirilen personel, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca…. kendisine bildirilen personel… Niteliklerine uygun kadro ve pozisyonlara atamalarını sağlamak üzere ilgili kurum ve kuruluşlara bildirilir.” 4046 sayılı Kanunun 22. Maddesinde belirtilen esas ve usuller çerçevesinde, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilir.”
“Sözleşme imzalamayan personelden diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmak istemeyenlerin 4857 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde, tüm yasal hakları ödenerek, iş sözleşmesi feshedilir.”
denilmektedir.
Yukarıdaki Kanun Teklifinde yer alan maddelerden de görüleceği üzere, MKEK A.Ş. Kanun Teklifinde yer alan konuların neredeyse tamamı bizlerin de tartıştığı, konuştuğu ve her an yasalaşacağını düşündüğümüz başlıklardır.
Buradan anlaşılması gereken esasen iktidarın tüm kamu kurumları için aynı modeli uygun gördüğü ve hayata geçirmek istediği gerçeğinin önümüzde durduğudur.
Bu kanun teklifi esasen BTS olarak bizlerin bugüne kadar söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu göstermekte, haklılığımızı kanıtlamaktadır.
Başa dönecek olursak; UÇMS ve TUS tarafından; “somut gelişme olmadan bir araya gelmenin bir anlamı yok” yaklaşımının ne kadar yanlış ve tehlikeli olduğunu göstermektedir.
Bugün kurumun elden gitmesi, işyerlerimizin kapanması, çoğu işin demiryollarında yapılacakken özel sektöre yaptırılması, her yıl zarar ettirilmesi, bunlar sizler için önemli değil mi?
Biliyoruz ki işimiz, işyerimizle var olacaktır. Anonim Şirkette TEK BİR MEMUR BİLE KALMAZ.
Ülkesini, vatanını sevmek, ülkesinin değerlerine sahip çıkmaktan, kurumların peşkeş çekilmesine karşı durmaktan, kamunun zarar etmesine engel olmaktan geçmektedir.
Buradan bir kez daha tünele girmeden son çıkışta tekraren uyarıyor ve çağrıda bulunuyoruz.
DEMİRYOLUNUN ÖZELLEŞTİRİLMESİ, YASA TASARISINA DÖNÜŞMEDEN GELİN BİR ARAYA GELELİM, GELİN BU YASANIN ÇIKMAMASI İÇİN ADIM ATALIM.
BTS
Merkez Yürütme Kurulu