Sendikamız İzmir Şubesi tarafından baskı ve sürgünlere karşı 30.haftasında oturma eylemi ve basın açıklaması gerçekleştirildi.
İzmir Şubemiz üye ve yöneticilerinin yanı sıra KESK Şubeler Platformunun destek verdi,ği etkinlikte basın açıklaması İzmir Şubemiz Hukuk Sekreteri Nejat SEZGİNER tarafından okundu. Etkinlikte 2022-2023 yıllarını kapsayan 6.Dönem TİS talepleri İzmir KESK Şubeler Platformu Dönem Yürütmesinden Buse ELBİR tarafından açıklandı.
Yapılan basın açıklaması aşağıdadır.
Basına ve Kamuoyuna
Sendikamız BTS ekonomik ve özlük hakları aramanın yanında; kamusal hizmet ve üretimi savunmuş olup, savunmaya da devam edecektir. Onun içindir ki; sürgünler baskı ve soruşturmaların yanında özelleştirmeye karşı da hukuksal ve fiili mücadeleyi sürdürmekteyiz.
Özelleştirmeye karşı verdiğimiz mücadele nedeniyle, kurum yöneticileri açık bir şekilde üyelerimize karşı baskı ve sürgün yoluna gittiler. Üyelerimizi sindirmek için tayin ve geçici görevlendirme yoluyla zamanlı zamansız yaşam düzenlerini bozdular.. Hatta daha ileriye gidip kimi sendikalarla organik bir ilişki içine girip üyelerimizi sendika değiştirmeye zorladılar.Daha önce de kuralsız ve objektif olmayan değerlendirmeyle üye ve yöneticilerimiz yurdun dört bir yanına gönderilmiştir.
Biz BTS olarak bu gidişe sürekli tepki gösterdik ve görüşlerimizi gerek kurumla gerekse basınla yazılı ve sözlü olarak defalarca paylaştık. Ancak biz sendika sorumluluğumuzu yerine getirirken kimi sendikalar sürece sadece seyirci kalmışlar ve üyelerimizi çeşitli vaatlerle kendi sendikalarına davet etmişlerdir. Diğer yandan da idareciler tasarruflarını hep BTS üyeleri ve yöneticilerinin aleyhine kullanmışlardır. Bu durum kimi idarecilerin diğer sendikalarla ortak hareket ettiklerini açıkça göstermektedir. Buradan Kurum yöneticilerine ve buna karşı yaptırım uygulamayan Ulaştırma Bakanlığı yetkililerine sesleniyoruz. Yapılan uygulamalar doğru ve adil değildir. Birçok dava açılmasına neden olmaktasınız, hem yargıyı gereksiz yere meşgul ediyor hem de kamuyu zarara uğratıyorsunuz. Bu hatadan vazgeçip tüm tayin edilen çalışanları kendi işyerlerine geri gönderilip, kurumun zararına uygulamalardan vazgeçip gerçek yöneticilik görevini yerine getirmenizi talep ediyoruz.
1995’li yılların ardından başlayan ve demiryollarının yeniden yapılanması adı altında atılan adımlarla bugün gelinen noktada demiryolunun 165 yıllık kurumsal işleyişi bir kenara atılmıştır. TCDD yönetimi tarafından liyakat, kariyer, başarı ve benzeri gibi ölçüler bir kenara bırakılarak taraflı davranılmakta, özellikle siyasi kadrolaşmayla birlikte, bilgi, birikim ve deneyim isteyen kadrolara siyasi yandaşlık üzerinden ehil olmayan atamalar yapılmaktadır.
Hükümet özellikle 2000 sonrası dönemde hem dünyada hem de AKP tarafından Türkiye’de yaygın olarak kullanılmaya başlanan kamu-özel ortaklığı modeli temelinde yapılan düzenlemeyi özelleştirme olarak görmüyor (!).Bu açıdan yasaya bakıldığında devlet, alandan tümüyle çekilmemektedir. Çekilmediği alanlar ise sermaye-yoğun olan ve getirisi olmayan demiryolu hattı yatırımlarıdır. Çekildiği alanlar ise sermaye-yoğun olmayan ve fakat son derece karlı olan altyapı-üstyapı işletmeciliğidir.
Özelleştirmeler bir yandan kamu mülkiyetinin sermayeye devri ile gerçekleşirken diğer yandan da kamu hizmetlerinin ticarileşmesi ve paralı hale getirilmesini içermektedir. Biz, kamusal alanın sermayeye devrini içeren bu uygulamalara karşı kamusal yararı ön plana alan kamu mülkiyetini ve kamusal hizmeti savunuyoruz.
Özelleştirmeler, yerli-yabancı karşıtlığının ötesinde bu sürece yön veren küreselleşme ve neo-liberal politikalar dikkate alınarak karşı çıkılmalıdır. Özelleştirmeler konusunda asıl sorunlaştırılması gereken konu sermayenin kendisidir. Biz gerçekleşen özelleştirmelerin yöntem ve zamanlamasına değil, özelleştirmenin bizzatihi kendisine karşı olduğumuzu ifade ediyoruz.
18 KİT in özelleştirme kapsamına alındığı, çok değerli arazilerde bulunan Emekçilere ait 18 Dinlenme ve Sosyal Tesisin satışa çıkartılarak sermayeye peşkeş çekildiği bu dönemde konfederesyonların harekete geçmemesi varlıklarıyla çelişmektedir. Her geçen gün bir kurum özelleştirme kapsamına alınmaktadır. KİT ler yok edilmek istenilmekte, çalışanları ücretli köleliğe mahkum edilmek istenilmekte, memur sendikalarının kapısına ise kilit vurulmak istenildiği ise çok açıktır. Tüm bunlara rağmen ne KİT lerde örgütlü sendikaların, nede konfederesyonların harekete geçmemesi, KİT leri özelleştirmeye karşı örgütlememesi kabul edilemez. KİT içerisinde sadece Ulaşım sektöründe örgütlü BTS nin bir şeyler yapmaya çalışması ne kadar başarılı olabilir. Sadece demiryollarında mı özelleştirme olacaktır. KİT de özelleştirme yapılacağı resmi gazetede yayınlanmasına rağmen gerek sendikaların gerekse kamu çalışanlarının olanları kabul etmiş gibi hareket etmesi nasıl açıklanabilir. Bu tarihi hatadan bir an önce dönülmezse bunun hesabını sendikalarda, konfederasyonlar da, sessiz kalan kamu çalışanları da, STK larda, siyasi partilerde veremez. Bu sessizlik tarihe kara bir leke olarak geçmeden, daha geç olmadan bir an önce emekten demokrasiden yana herkesi harekete geçmeye çağırıyor, Özgür, eşit, demokratik, barış içinde yaşayacağımız bir ülke; insanca bir çalışma hayatı için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.