“Yoksulluğa, İşsizliğe, Güvencesizliğe Karşı Birlikte Mücadeleye” şiarıyla düzenlediğimiz bölge mitinglerimiz İzmir ve Samsun Bölge mitinglerinden sonra bugün 13.00’da başlayan Adana Bölge Mitingimiz ile devam etti.
Adana Bölge Mitingi’nde KESK Yürütme Kurulu adına Eş Genel Başkan Mehmet Bozgeyik’in konuşma metni ve fotoğraflar aşağıdadır.
Merhaba! İnsanca bir yaşam mücadelesinde tek sermayesi emeği olanlar,
Merhaba! Gelmiş geçmiş bütün değerleri yaratanlar,
Merhaba! Gelecek güzel günlerin filizlerini ellerinde, yüreklerinde, beyinlerinde taşıyanlar,
Merhaba! Emek ve demokrasi mücadelesinde yol arkadaşı olmaktan gurur duyduğumuz dostlarımız, Hepinizi Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Yürütme Kurulu adına sevgi ve saygı ile selamlıyorum.
Yoksulluğa, İşsizliğe, Güvencesizliğe Karşı Birlikte Mücadele Bölge mitinglerimizden üçüncüsünde, Toros Yürekli Ozanımız Yaşar Kemal’in doğduğu topraklarda, Adana’da bir aradayız. Dünyanın ve yurdun neresinde olursa olsun yüreği aydınlık bir gelecek için çarpanlara buradan, emeğin kürsüsünden selam gönderiyoruz.
Selam olsun! Flormar’dan Cargill’e, TARİŞ’ten 3. Havalimanı’na, İZBAN’dan Makro Uyum Market’e, TOKİ işçisine kadar yurdun dört bir yanında işi için, ekmeği için, çocuklarına onurlu bir gelecek bırakmak için direnenlere,
Selam olsun! Sendikal hak ve özgürlükler mücadelesi verdikleri için OHAL KHK’leri ile sorgusuz sualsiz işinden, ekmeğinden edilen, kamu emekçileri mücadelesinin yüz akı KESK’lilere.
Sömürü, talan, yağma ve baskı düzenine direnenlere, sabahın sahiplerine bin selam olsun..
Hayatımızın her alanını kabusa çeviren ve gittikçe derinleşen kapsamlı bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. İster mavi yakalı olalım ister beyaz yakalı, ister asgari ücretli olalım ister emekli, ister küçük esnaf olalım ister çiftçi hiç fark etmiyor. Faizden, ranttan beslenen %1’lik mutlu azınlık dışında kalan %99 olarak hepimiz ekonomik krizi iliklerimize kadar yaşıyoruz.
İşsizler ordusu hemen her gün işsiz kalanlarla gittikçe büyüyor. İflas eden konkordato ilan eden firmalar kervanına her gün onlarca firma, işyeri ekleniyor. Alış verişe, markete, pazara gittiğimizde, cebimizden çıkan para artıyor. Poşetlerimiz gittikçe küçülüyor. Gözümüzü her gün yeni bir zam haberine açıyoruz. Doğalgazdan elektriğe, sudan ulaşıma kadar her şeye uzanan zam kasırgası devam ediyor.
Bu koşullarda bin bir çeşit Ali Cengiz oyununa başvurulan resmi enflasyon, işsizlik rakamları bile artık ülkede yaşanan işsizliği, hayat pahalılığını gizlemeye yetmiyor.
Tüm bunlara rağmen ülkeyi yönetenler “ekonomi tıkırında, her şey yolunda” nutukları atmaya devam ediyorlar.
En temel ihtiyaç maddelerinin yüzde elli zamlandığı koşullarda göstermelik olarak yapılan %10 indirim kampanyası ile hepimizi topyekûn kandırmaya çalışıyorlar. Faizden, ranttan, krizden beslenenlerin, milleti soyup soğana çevirenlerin sırtını sıvazlıyorlar. Ama kuru soğan üreticisinin ambarına, deposuna düzenledikleri baskınları ‘stokçularla mücadele’ diye yutturmaya çalışıyorlar.
Yılın sonunda asgari ücretlinin, işçinin, kamu emekçisinin, emeklinin maaş zammını düşük tutmak için enflasyonu düşük göstermeye çalışıyorlar.
Bugün temel mesele ülkede yaşanan ekonomik krizin faturasının kime çıkarılacağı meselesidir. Ülkeyi yönetenler her zaman olduğu gibi kendi yarattıkları krizin faturasını yine bize yıkmaya çalışıyorlar.
Hem ‘kriz, miriz yok, hepsi manipülasyon’ diyorlar hem de krizin faturasını ücretli kesimler başta olmak üzere yoksul halkın sırtına yıkmak için her yola başvuruyorlar.
Hem “kriz, miriz yok, dış güçlerin, emperyalistlerin komplosu var” diyorlar. Hem de ülkeyi sanayiden imalata, tarım ürünlerine kadar dışarıya bağımlı hale getiren, borç batağına sokan, ucuz emek cennetine çeviren emperyalizmin ekonomi politikalarına, neoliberal politikalara daha çok sarılıyorlar. Açıkladıkları her paketten, mecliste görüşülen bütçe yasa tasarısından, ülkenin kaymağını yiyen yabancı tekeller başta olmak üzere büyük patronlara yeni teşvikler, vergi indirimleri müjdeleri çıkıyor.
Emek karşıtı, doğa düşmanı, sermaye yanlısı neoliberal politikaları daha da acımasız bir şekilde sürdürmek için krizi fırsata çeviriyorlar.
İşçilerin kıdem tazminatına, kamu emekçilerinin iş güvencesinin son kırıntılarına, kamusal emeklilik ve sosyal güvenlik hakkımıza göz koyuyorlar. İşten çıkarmalar, zorla ücretsiz izine çıkarmalar, angarya çalıştırma, mesai ücreti, nöbet ücreti ödememe gibi çalışma hakkımızı ortadan kaldıran saldırılar gittikçe artırılıyor. Sağlıkta acil durumlar dışında malzeme kullanılması engelleyen düzenlemelerle hayatımız tehlikeye atılıyor.
İşin özü ülkede yaşanan krizin faturası sömürü, talan, yağma ve baskı düzeninden beslenen %1’e değil, bu düzenin mağduru olan %99’a kesilmek isteniyor.
Bunun için “hepimiz aynı gemideyiz, gemi batarsa hepimiz batarız, kemerleri biraz daha sıkın” diyorlar. Yani ‘işsizliğe, yoksulluğa, güvencesizliğe alışın’ diyorlar.
Bizi geminin batması ile tehdit edenlere sesleniyoruz:
Biz bu geminin yol alması için işimizden, ekmeğimizden, canımızdan fazlası ile fedakârlıkta bulunduk. Bizi hep büyüme masalları ile oyaladınız. Ama yıllardır vazgeçmediğiniz neoliberal politikalarla birilerinin serveti büyürken bizim sorunlarımız büyüdü. Gelirimiz küçüldü, borçlarımız arttı.
Sadece ekmeğimizi küçülmedi. Yaşadığımız doğa da alabildiğine tahrip edildi. Kentler yandaş inşaat firmalarınca dikilen beton yığınlarına, topraklarımız, yaylalarımız, derelerimiz HES’lerin ruhsatsız maden ocaklarının talanına terk edildi. Bereket fışkıran topraklarımız olmasına rağmen samandan buğdaydan, pamuktan ete kadar her şeyi dışardan ithal eden hale getirildik.
Değerli Dostlar, bu düzende yıllardır kaybeden hep biz olduk.
Adaletsiz vergi sistemi ile bir birinin kopyası bütçelerle, özelleştirmelerle, kamunun tasfiye edilmesi ile hak arama yollarının kapatan, insan hakları ihlallerini körükleyen güvenlikçi politikalarla, darbelerle, sıkıyönetimlerle, OHAL’lerle, grev yasakları, sendikal hak ihlalleri ile KHK’lerle, sorgusuz sualiz ihraçlar, açığa almalar, sürgünlerle, doğayı talan eden, yaşam alanlarımızı yok eden ranta dayalı betonlaşma ile çarpık kentleşme ile fatura hep bize kesildi.
Dolayısıyla yıllardır hep kaybedenler olarak bu düzene borcumuz yoktur. Tam tersine alacağımız var. Biz bu ülkenin emekçi kesimleri, yoksullaştırılan halkı olarak ülkeyi uçurumun kıyısına sürükleyen politikaların bu politikalardan nemalanan %1’in faturasının bizim sırtımıza yıkılmasını kabul etmiyoruz.
Bunun için;
- Elektrik, doğalgaz, su, akaryakıt, ekmek, toplu taşıma gibi temel ihtiyaçlara yapılan zamların geri alınmasını, zam yapılmamasını,
- Tüm yükü emekçilerin sırtına yıkan vergi adaletsizliğine son verilmesini,
- Kriz bahanesi ile yaşanan işten çıkarmalara, ücretsiz izinlere son verilmesini,
- Rekor üstüne rekor kıran enflasyon karşısında başta asgari ücret olmak üzere ücretlerimizde-maaşlarımızda yaşanan erimenin gerçek enflasyona göre satın alma gücümüzdeki azalma ve ekonomik büyüme oranları dikkate alınarak telafi edilmesini,
- Hem Yeni Ekonomi Programındaki hem de Merkez Bankasının yenilediği enflasyon hedefleri ile hükmünü çoktan yitirdiği tescillenen toplu sözleşmenin derhal yenilenmesini,
- Kamuya alımlarda eşitsizliği artıran, torpilin, kayırmanın, kadrolaşmanın önünü açan mülakat, sözlü sınav, güvenlik araştırması ve arşiv kaydı uygulamasına son verilmesini,
- Emeğin haklarını yok eden KHK’lerin iptal edilmesini,
- OHAL KHK’leri ile herhangi bir hukuki delil ve mahkeme kararı olmadan işinden ekmeğinden edilen tüm kamu emekçilerinin işine iade edilmesini,
- Kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmayı hedefleyen her türlü güvencesiz istihdam uygulamasına son verilmesini,
- Kadınların sürekli, güvenceli işlerde istihdam edilmesinin önündeki tüm engellerin kaldırılmasını, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bütçe hakkının hayata geçirilmesini,
- Herkese güvenceli iş ve güvenli gelecek sağlanmasını istiyoruz.
Değerli Dostlar,
Dünyaya gözünü bu topraklarda açan ozanların ozanı Yaşar Kemal diyor ki; “İnsanlar dünyaya geldikten sonra, ellerinden alınamaz ya da alınmaması gereken bir takım haklara sahip olurlar. Yaşama hakkı, yeme hakkı, doyma hakkı, başını sokacak bir yer bulma hakkı, işkence edilmeme, tutsak olmama, sömürülmeme hakkı, eğlenme, dinlenme, gülebilme hakkı… Bunların hepsi insanların insanca yaşamasını sağlarlar. Bunlardan bir tanesi olmazsa insanoğlunun onuru zedelenir, yaşamasının tadı tuzu kalmaz. Şu yaşanası dünya ağı kesilir insanın başına”
İşte biz de bu yaşanası dünyanın insanın başına ağı kesilmemesi için,
Sadece kendimiz için değil, herkes için;
Gündüzleri işsiz kalınmayan, geceleri aç yatılmayan bir ülke,
İnsanca bir yaşam, güvenceli bir iş, güvenli gelecek istiyoruz.
Bunun yolu hep birlikte mücadele etmekten gerekiyor. Unutmayalım ki biz emeği, alın teri ile geçinen dünyanın en büyük ailesiyiz. Tarihin sayfaları bu ailenin omuz omuza verdiğinde karşısındakileri kumdan kalelere dönüştürdüğü sayısız örnekle doldur.
Yeter ki dünyanın en büyük ailesi olarak bizi bölmeyi, parçalamayı hedef alan oyunları boşa çıkaralım, birbirimize daha fazla kenetlenelim. Yeter ki krize karşı emeğin haklarını savunmak için omuz omuza verelim.
Emeğimizi hedef alan saldırıların dalga kıranı bizleriz. Emeğin birliği ve halkların kardeşliği için, bilimden yana, aydınlık bir gelecek için umut biziz.
Yeter ki, yaşadığımız bu güzelim ülkeye özlenen baharı, beklenen aydınlığı getirmek için birlikte mücadele edelim.
Hepinizi KESK Yürütme Kurulu adına tekrar sevgi ve dostlukla selamlıyorum. Hoşça kalın, umutla kalın, mücadele ile kalın…
KESK YÜRÜTME KURULU