1 Ağustos’ta görüşmeleri başlayan 2020-2021 yıllarını kapsayan toplu sözleşme görüşmeleri hükümetin son olarak sunduğu 2020 yılı için %4+4, 2021 yılı için %3+3 teklifi sonrası uyuşmazlıkla sonuçlanmış ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu süreci işlemeye başlamıştır. Ağırlıklı olarak Hükümet tarafından atanan temsilcilerden oluşan Hakem Heyetinden kamu emekçileri lehine bir kararın çıkmayacağı açıktır. Nitekim, MEMUR SEN’in Hakem Kurulunun zorunlu tahkim anlamına geldiği, çıkacak kararın hükümetten bağımsız olamayacağı ve arabuluculuk mekanizmasına ters olarak kararının bağlayıcı olduğu, grev hakkının bu şekilde engellendiği gerçeğine rağmen bu yola başvurması danışıklı dövüş anlamına gelmektedir.
Bu sürece seyirci kalmayacağını açıklayan Konfederasyonumuz tarafından alınan karar kapsamında;
- 24 Ağustos 2019 Cumartesi günü, tüm illerde KESK Şubeler Platformu basın toplantıları düzenleyerek 27 Ağustos 2019 Salı günü, “İnsanca Yaşam, Güvenceli İş Talebiyle Hizmet Üretmiyoruz” şiarıyla yapacağımız hizmet üretmeme eylemi hakkında bilgilendirme yapacak ve tüm emekçileri birlikte ve ortak mücadeleye çağıracaktır.
- Hazırlanmakta olan “Neden Hizmet Üretmiyoruz” başlıklı bildiri 24 Ağustos 2019 Cumartesi gününden itibaren işyerlerinde dağıtılmaya başlanacaktır. Bildiri dağıtımı sırasında diğer sendikalara ve üyelerine eyleme katılım çağrısı ve büyük işyerleri önünde masalar, stantlar kurularak bilgilendirme çalışması yapılacaktır.
- Tüm illerde ortaklaşılan sendikalarla birlikte, yerellerin belirlediği yer, tarih ve saatlerde ortak açıklamalar yapılacaktır.
- 27 Ağustos’a kadar sosyal medya üzerinden çeşitli görsel malzemeler ve paylaşımlarla eylemin duyurusunu ve kamuoyu oluşturma hazırlığını yapacaktır.
- Hakem Heyetinin kararının açıklandığı gün; tüm illerde yerelin özgünlüklerine uygun eylem ve etkinlikler gerçekleştirilecektir.
- 27 Ağustos 2019 Salı günü, hizmet üretmeyerek işyerleri önünde kitlesel basın açıklamaları yapılarak neden hizmet üretmediğimiz bir kez daha açıklanacak ve sonucunu hükümetin belirlediği mevcut TİS sürecinin artık iflas ettiği vurgusu öne çıkarılacaktır.