Sendikamız, Türk Ulaşım Sendikasıyla birlikte Türkiye Demiryollarının Serbestleştirilmesi adıyla TBMM’de yasalaşmayı bekleyen yasa tasarısının geri çekilmesi amacıyla 16 Nisan 2013 tarihinde Türkiye çapında bir günlük GREV kararı almış durumdadır.
Sendikalarımız bu yasa tasarısını demiryollarının özelleştirilmesinin yolunu açacağından işimize ve ekmeğimize bir saldırı olarak değerlendirmektedir. Bu nedenle yapacağımız grev haklı ve meşrudur.
TCDD Genel Müdürlüğü ise Genel Müdür Yardımcısı İsmet DUMAN imzasıyla 01.04.2013 tarihinde yayınladığı bir iç genelgeyle yapacağımız GREV’i Devlet Memurlar Yasasının 26. maddesini gerekçe göstererek yasa dışı ilan etmiş ve demiryolu çalışanlarına gözdağı vermek istemiştir.
Yıllardan beri verdiğimiz Sendikal mücadele sırasında başta Hükümet olmak üzere kurum yöneticileri ısrarla kamu emekçilerinin grev haklarının olmadığını bahsetmektedir. Oysaki Kamu emekçilerinin grev hakları vardır. Sadece uluslararası hukuk açısından değil, Türkiye’nin iç hukuku açısından da memurun grev hakkı hem anayasal hem de yargı kararlarıyla güvence altına alınmıştır.
2004 yılında değiştirilen Anayasanın 90. maddesinin son fıkrasına göre usulüne göre onaylanmış uluslararası insan hakları sözleşmeleri kanun hükmündedir. Bu sözleşme ve antlaşmalar ile iç hukuk arasında uyumsuzluk söz konusu olursa uluslararası sözleşmeler uygulanır.
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 87 ve 98 sayılı sözleşmeleri ve BM İkiz Sözleşmeleri TBMM tarafından onaylanmış sözleşmelerdir ve bu sözleşmeler kamu emekçilerinin toplu sözleşme ve grev hakkını güvence altına almıştır. Bu sözleşmelerin hükümleri 657 ve 4688 sayılı yasalardan üstündür. ILO sözleşmeleri ve denetim organları kararlarına göre kamu emekçilerinin grev ve toplu eylem hakkı vardır.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) Türkiye’den bir kamu görevlisi tarafından açılan davada (Satılmış ve Diğerleri Davası) Boğaz köprüsünde bir gişe görevlisinin çalışma koşullarını protesto için yaptığı iş bırakma eylemi nedeniyle idare tarafından verilen cezayı sendika hakkında müdahale olarak görmüş ve hükümeti mahkûm etmiştir. Yine İHAM, bir başka kamu görevlisine Konfederasyonumuz KESK tarafında düzenlenen toplu eyleme katılmasından dolayı verilen cezayı İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin sendika hakkını güvence altına alan 11. maddesinin ihlali olarak görmüştür (Karaçay Davası).
TCDD yönetimi, kamu görevlilerinin grev hakkı olmadığını söylemeden önce ILO sözleşmelerini, denetim organı kararlarını ve İHAM kararlarını okumalıdır. İHAM kararlarına göre kamu görevlilerinin hak aramak amacıyla barışçı biçimde işi bırakması ve toplu eylem yapması İHAS’ın güvencesi hakkındadır. İHAS Türkiye’nin onayladığı bir sözleşmedir ve İHAM kararları bağlayıcıdır. “Kamu emekçilerinin eylemi hukuksuzdur” diyen hukuksuzluk yapmış olur.
Türkiye’nin üyesi olduğu ILO’nun 87 sayılı sözleşmesi gereği kamu çalışanının grev ve toplu sözleşme hakkı vardır. Buna göre devlet adına otorite kullanan kamu görevlileri hariç diğer bütün kamu emekçilerini grev hakkına sahiptir.
TCDD yöneticileri Danıştay 12. Dairesinin 2001/4415 ve 8. Dairesinin 1999/2668 sayılı kararını okumalıdırlar. Görülecektir ki Danıştay’ın istikrar kazanmış görüşüne göre kamu görevlisinin sendikanın aldığı karar doğrultusunda işe gelmemesi, işini bırakması hukuka uygun bulunmuştur. Danıştay sendikanın aldığı karar nedeniyle işe gelmeyen kamu görevlisinin 657 sayılı yasaya göre aylıktan kesme ile cezalandırılmasını iptal etmiş ve sendikal kararla işe gelmemeyi geçerli bir mazeret saymıştır.
Kamu emekçilerinin grev hakkı ve iş bırakma hakkı konusunda hukuksal bir tartışma yoktur. Bu konudaki tartışma gerek ulusal gerekse uluslararası yargı organı kararlarıyla açıklığa kavuşmuştur. Asıl sorun TCDD yönetiminin bu kararlardan habersiz olması veya habersiz gibi davranmasıdır. Tamamen haklı ve hukuka uygun olan GREV hakkımızı kullanmamızı 16 Nisan’da hiçbir güç engelleyemeyecektir.