Gaziantep’te DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından 7 Aralık 2012 Cumartesi günü onbinlerin katılımıyla “İpek Yolu Barış Yolu Olsun, Savaşa Karşı Barış ve Kardeşlik İçin Yürüyoruz” sloganıyla kitlesel yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirildi. Konfederasyonumuz Genel Başkanı Lami Özgen tarafından okunan basın açıklaması aşağıdadır.
İÇERDE VE DIŞARDA SAVAŞA HAYIR! SURİYE’YE EMPERYALİST MÜDAHALEYE HAYIR! ORTADOĞU’NUN GELECEĞİNE HALKLAR KARAR VERSİN!
İşçiler, emekçiler, dostlar, MERHABA;
“Ya Hep Beraber, Ya hiç Birimiz” diyerek omuz omuza, yan yana yola çıktığımız yol arkadaşlarımız,
MERHABA; Özgürlüğüne ve geleceğine sahip çıkan gençler, MERHABA,
Savaş ve çatışmalardan en çok etkilenen, ağır bedeller pahasına barış mücadelesinden yılmayan kadınlar, MERHABA,
Bugün, emperyalistlere ve işbirlikçilerine köle olmayacağımızı haykırmaya geldik!
Bugün çete üsleriyle, savaş uçaklarıyla, ölüm füzeleriyle gelenlere bir kez daha “Geçit Yok” demeye geldik!
Bugün Gezi Direnişi’nde yitirdiklerimizin mücadele bayraklarını elimize alarak geldik!
Bugün Gaziantep’te “Emperyalizmin Taşeronluğuna Hayır” İçte ve Dışta Savaşa Hayır” demeye geldik!
Bu sesi önümüzdeki günlerde de yükseltemeye devam edeceğiz.
Çünkü biz, emperyalizmin güdümünde komşularımızla savaşa sürüklenmeye Hayır diyoruz!
Çünkü biz, çeteler eliyle halkların birbirine kırdırılması politikasına Hayır diyoruz!
Bu ülkenin, AKP’nin emek düşmanı, doğa düşmanı, yaşam düşmanı politikalarına boyun eğmeyen, diz çökmeyen onurlu insanları var!
AKP’nin bütün hayatı yukarıdan aşağıya Sünni İslam kurallarına göre dizayn etmeyi hedefleyen toplum mühendisliği dayatmalarına karşı;
Kendisi gibi düşünmeyen herkesin yaşam tarzına müdahale eden, “kızlı-erkekli” bir arada bulunmayı bile yasaklamaya çalışan gerici muhafazakâr uygulamaya karşı;
Bugünkünden bile daha baskıcı, daha otoriter, daha totaliter diktatörlük girişimlerine karşı Haziran ayında ülkenin dört bir yanında sokaklara dökülen milyonlarca yurttaşımız AKP’ye teslim olmayacaklarını dost, düşman bütün dünyaya gösterdi.
Bugün buradan yükselen onların sesidir.
Bu sese kulak verin.
Yoksa ülkemizi içine sürüklediğiniz bu batakta önce siz boğulacaksınız!
ABD hegemonyasında gelişen müdahale nasıl ki önce “demokrasi getirme” yalanlarıyla geldiyse, AKP’nin işbirlikçiliği de “Suriye’de baskıcı ve otoriter düzene karşı Suriye halklarının yanında olduğu” yalanlarıyla örülmüştür. Bu yalanların arkasındaki gerçek ise ABD’nin emperyalist politikalarının son halkası Suriye’de yaşanan yıkımdır. Bu müdahaleler içinde en açık ve direk olanı AKP eliyle yapılanıdır. AKP, etnik ve mezhepsel çatışmaları dinamitleyen silahlı çeteleri desteklemekten, kardeş halklarla savaşı ve düşmanlığı körüklemekten geri durmamaktadır. Ülkemizi bu kirli savaşın içine daha fazla sürükleyen AKP politikaları, milyonlarca insanın mülteci durumuna düşmesine neden olmuştur. Bu nedenle bugün milyonlarca Suriyeli, insanlık dışı koşullarda çalışmaya zorlanmakta, ötekileştirilmekte ve adeta kendisini yeni bir savaşın içinde bulmaktadır.
Emperyalist müdahale ile kışkırtılan Suriye’deki savaş sadece silahlarla ölümlere, yaralanmalara yol açmıyor; gün geçtikçe artan bulaşıcı hastalıklarla da acı yüzünü gösteriyor. Kızamık, şark çıbanı, sıtma, kuduz, ishaller ile gündeme gelen bulaşıcı hastalıklara bir yenisi daha eklendi: ÇOCUK FELCİ. Bütün dünyada kökü kazınarak tarihin tozlu sayfalarında yerini almak üzere olan bu ölümcül hastalık Suriye’de savaşa bağlı temel sağlık hizmetlerinin çökmesi ile yeniden kapımızda. 1998’den bu yana Türkiye’de, 1999’dan beri de Suriye’de görülmeyen ÇOCUK FELCİ, hem de büyük bir salgın tehdidiyle kapımızda.
Suriye’de silahlı çetelere para ve silah yardımlarıyla savaşı kışkırtan, her fırsatta emperyalist güçlere askeri müdahale çağrısı yapan AKP, ülkemizi savaşın parçası haline getirmiştir. Akçakale’den sonra Hatay, Ceylanpınar, Reyhanlı ve Antep gibi memleketimizin birçok yerine yağan bombaların, kurşunların ve birçok insanımızın yaşamını yitirmesinin baş sorumlusu işbirlikçi AKP’dir!
AKP, Suriye halklarının kendi özgür iradeleri ve öz güçleri ile yürütecekleri demokrasi, eşitlik ve özgürlük mücadelesine yönelik olarak sürdürülen bu müdahalenin suç ortağıdır!
AKP, gerici iç çatışma dinamiklerini ülkemize de taşıyan, halklar arasında kardeşliğe, bir arada yaşam umutlarına karşı gelişen bu müdahalenin suç ortağıdır!
On yıllardır vatandaş bile sayılmayarak kimliksiz yaşayan ve defalarca katliama maruz kalan Rojava Kürtleri, özellikle son iki yıldır kendi kaderlerini kendileri çiziyor. Rojava’da bugün Kürtler, Türkmenler, Araplar, Aleviler, Sünniler, Süryaniler, Hristiyanlar başta olmak üzere her kimlik ve inançta halklar birarada özyönetimlerini kurarak kendi kendilerini yönetiyorlar. İşte tam da bu yüzden çetelerin, emperyalistlerin ve gerici güçlerin saldırısına uğruyorlar.
Rojava devrimini etkisizleştirmek ve Kürt halkını yeniden kimliksizleştirmek için her türlü entrika hayata geçiriliyor. İnsani yardım malzemelerinin geçişine bile izin verilmediği gibi sınır ihlali gerekçesiyle insanlar katledilmektedir. Rojava’ya uygulanan ilaç, aşı ve gıda ambargosu, başta çocuklar olmak üzere insanların ölümlerine yol açmaktadır. Utanç duvarları örerek Rojava halkı nefessiz bırakılmak istenmektedir. Oysa Hatay ve Reyhanlı başta olmak üzere birçok yerleşim alanı çetelerin cephaneliği ve eğitim karargahı haline getirilmiş durumdadır. Urfa ve Antep’te cihadist çetelerin gizli üsleri, gizli evleri olduğu iddiası bizleri endişelendirmektedir.
Alevi kanı dökmeyi sevap sayan İslamcı çeteler başta Hatay olmak üzere sınır illerimizde yaşayan Alevi yurttaşlarımız için büyük bir tehdit oluşturuyorlar. Cem evlerini terör yuvası ilan eden, Büyük Haziran İsyanı’nı “Alevi ayaklanması” olarak damgalamaya çalışan, Reyhanlı’da ölen yurttaşlarımızı bile dini kimliğiyle tanımlayan iktidar çevresi, geçen hafta Adıyaman’da bir kez daha şahit olduğumuz gibi Alevi yurttaşlarımızın evlerinin işaretlenmesine ise sessiz kalıyor, faillerini bulmak için hiçbir çaba göstermiyor. Son yıllarda giderek sistematik bir hale gelen bu “faili belli” işaretleme faaliyetlerinin yol açabileceği vahim olayların sorumlusunun, bu faaliyetlere göz yuman AKP iktidarı olacağını açık olarak ifade ediyoruz.
AKP Hükümetinin genelde Suriye ve özelde Rojava politikasının arka planında Kürt sorununda çözümsüzlüğe dayalı politikası vardır. Zaman zaman diyalog ve barıştan bahsetse de, bir takım çalışmalar içideymiş gibi bir algı yaratmaya çalışsa da pratikte geçmiş politikaların inceltilmiş hallerini uygulama dışında köklü bir adım atmamaktadır.
Roboski katliamının üzerinden tam 709 gün geçti. Sorumluları hala yargı önüne çıkarılmadı. Katliamın üstünü örtmeye çalışan AKP iktidarı, şimdi de Roboski’de ‘sınıra’ tel örgü çekiyor. Artık bu zulme son verilmeli, katliam açığa çıkarılıp sorumlular yargılanmalıdır. Biz emekçiler olarak Kürt sorununun demokratik, barışçıl temelde ve diyalog yoluyla çözüm sürecinde toplumsal barışın tesis edilmesinde atılmayan adımların takipçisi olacağız.
Bizler anti-emperyalist, savaş karşıtı emek ve demokrasi güçleri olarak;
Emperyalizmin Ortadoğu maşası haline getirilerek komşularıyla savaştırılmasına; kanlı tarihe ortaklık edecek bir ülkeye dönüştürülmesine asla ve asla izin vermeyeceğiz.
Suriye’de emperyalist müdahaleye karşı halkların kardeşçe birarada yaşama iradesinin hayata geçmesi için mücadelemizi yükseltmeye devam edeceğiz.
Ülkemizin kaynaklarını sömüren, halkımıza yoksulluk ve güvencesizliği dayatan AKP iktidarına karşı, “ABD Emperyalizminin Taşeronu Olmayacağız” diyerek sesimizi her daim yükseltecek, “Suriye’ye Emperyalist Müdahaleye Hayır, Ortadoğu’nun Geleceğine Halklar Karar Versin” şiarımızı haykıracağız.
Şimdi, bölgesel güç olma hevesiyle yanıp tutuşan, ülkemizi emperyalizmin askeri üssüne dönüştürmeye çalışan AKP hükümetine dur deme zamanıdır!
Şimdi, çetelere karşı, savaş çığlıkları atanlara karşı, halkların geleceğine kendilerinin karar vermesi için, halkların kardeşliğinin bu topraklardan sökülüp atılmaması için sorumluluk alma zamanıdır! Şimdi, çetelere, savaş çığlıkları atanlara karşı;
Halkların kendi geleceklerine kendilerinin karar vermesi için,
Bu topraklardaki, bu coğrafyadaki bütün halkların binlerce yıllık kardeşliğine hep birlikte sahip çıkmak için sorumluluk alma zamanıdır!
Sesimizi hep birlikte büyütelim,
İçte ve dışta Savaşa Hayır!
Kahrolsun Emperyalizm, Yaşasın Halkların Kardeşliği!