26 Nisan 2014 tarihinde İzmir-Ankara seferini yapan İzmir Mavi Treni Çiğli İstasyonundaki iki dakikalık duruşundan sonra hareket etmesiyle beraber, jeneratör vagonu arkasında bulunan TVS pulman yolcu vagonu sahanlıktan itibaren ikiye ayrılmıştır.
Kazanın, sahanlıkta kimsenin olmaması, istasyon çıkışında ve tren hızının çok düşük olması sebebiyle can kaybı ya da yaralı olmadan atlatılmış olması büyük bir şans eseridir.
Bu kaza TCDD yönetiminin son yıllarda sürdürdüğü demiryolu politikalarının bir sonucudur.
10 yıllardır sürdürülen “yeniden yapılanma” çalışmalarının bir sonucu olarak, demiryolu işletmeciği piyasaya açılmanın altyapısı oluşturulmuş ve geçtiğimiz yıl çıkarılan bir kanunla da bu sürecin yasal dayanakları hazırlanmıştır.
Bu sürecin doğal sonucu olarakta demiryolu altyapısının yenilendiği, çeken çekilen araçların modernize edildiği TCDD yönetimi ve Ulaştırma Bakanı tarafından sık sık medya aracılığıyla açıklanmaktadır.
Oysa gerçek böyle değildir. Bir taraftan 250 km hızdan söz ederken diğer tarafta ekspres yolcu trenlerinin ortalama hızının 50 km civarında olduğu göz ardı edilmektedir.
Bir taraftan yeni yollar yapıldığı söylenirken diğer taraftan konvansiyonel hatların bakım onarımı yapılmamaktadır. Bir taraftan yüksek hızlı tren setleri alınırken diğer taraftan konvansiyonel trenlerde 15 senelik 20 senelik metal yorgunu yolcu vagonları kullanılmaktadır.
Demiryolu işletmeciliği sadece Ankara-İstanbul arasında sürdürülen YHT hattı yapımı ve YHT işletmesinden ibaret değildir, olamaz da.İşte İzmir Çiğli’de yaşanan kazanın gerçek sebepleri bunlardır.
Yırtılan vagonun servise veriliş tarihi 21.05.1996 yılıdır. Yani güvenli bir ulaşım modu olarak sunulan ve bizim de öyle bildiğimiz trenlerimizde 18 yaşında metal yorgunu vagonlarla yolcu taşınmaktadır. Bu demiryolu işletmeciliği açısından büyük bir risktir.
Yapılması gereken bütün hatların zaman geçirilmeden bakıma alınması, çeken ve çekilen araç parkının yenilenmesi ve gençleştirilmesi, tasarruf gerekçesiyle sürdürülen personel eksikliğinin derhal giderilmesi ve “yeniden yapılanma” çalışmalarından bir an önce vazgeçilmelidir.
Buradan TCDD yönetimine sesleniyoruz:
Zararın neresinden dönülürse kardır. İnatla ve siyasi ikbal kaygısıyla demiryolu işletmeciliği yapılamaz. Yapılırsa kazalar beklenmedik olmaz.
Hala Pamukova kazası toplumsal hafızada canlı olarak durmaktayken, yeni kazalara davetiye çıkaracak uygulamalardan bir an önce vazgeçin. Yoksa yarın çok geç olabilir.