TÜRK-İŞ, DİSK, HAK-İŞ, KESK, MEMUR SEN VE KAMU SEN tarafından hükümetin TEKEL işçilerinin sorunlarının çözümü yolunda adımlar atmaması nedeniyle alınan 4 Şubat’ta üretimden gelen gücün kullanılması kararı bugün hayata geçirildi. Tüm yurtta işçi ve memurların iş bıraktığı eyleme altında imzası olmasına rağmen MEMUR SEN katılmadı. Bugün yapılan dayanışma grevinde Ankara’daki alan eyleminde Konfederasyonumuz Genel Sekreteri tarafından açıklama yapıldı.
Yapılan basın açıklaması;
Ekmeğini alınteriyle kazananlar, Ülkenin aydınlık ve namuslu insanları, kamu emekçileri, işçiler, işsizler, emekliler, kadınlar, gençler, çiftçiler, doktorlar, mühendisler,öğretmenler, mimarlar hepinizi KESK adına selamlıyorum, Hoşgeldiniz…
2 aya yakın süredir Ankara’nın soğuğunda, kentin göbeğinde haklarını korumak için, çocuklarının geleceklerini haramilere yedirmemek için, haramzadelerin saltanatına karşı artık yeter demek için direnen, direnişleriyle tüm emekçilere moral kaynağı olan, gözümüzün bebeği, bütün emekçilerin onuru TEKEL işçileri hoş geldiniz…
Bugün tüm ülkede mal ve hizmet üretimini durduruyoruz! 1 günlük dayanışma grevindeyiz.
Tekel işçilerini yalnız sananlar kalabalığımızı görsün, suskun kalacağımızı düşünenler haykırışımızı duysun, emekçileri uslu sananlar öfkemizi bilsin, ülkeyi babalarının çiftliği sananlar ülkenin gerçek sahiplerini tanısın diye alanlardayız. Alkışlarımızla, ıslıklarımızla, sloganlarımızla, pankartlarımızla, yüreğimizle buradayız, haramilerin iktidarına meydan okuyoruz.
Buradan TEKEL işçilerinin haklı talepleri karşısında duvar gibi durmakla övünen, sorunu haftalardır savsaklayan, anlamsız suçlamalarla TEKEL işçilerine sataşan Başbakana bir çift lafımız var:
Bu sorunu TEKEL işçileri yaratmadı Sayın Başbakan! Bu sorunun kaynağı sizin politikalarınızdır. Bu sorunun kaynağı en temel kamusal hizmetleri sermayeye kâr alanı haline getiren, halkın birikimleriyle kurulmuş değerleri küresel sermayeye satmayı marifet sayan yaklaşımınızdır. Bu sorunun kaynağı sizin tüccar zihniyetiyle ülkeyi yönetmeye çalışan anlayışınızdır.
Sayın Başbakan kabul edin, TEKEL işçileri ilk Ankara’ya geldiklerinde polis gücünü üzerlerine sürerek, su sıkarak, coplayarak, gaza boğarak yıldırırım, geldikleri yere döndürürüm sanmıştınız değil mi? İşte iki aya yakın süredir hâlâ Ankara’dalar, dönmediler ve direniyorlar… Kabul edin sayın Başbakan daha da direnecekler. Copla, su ve gaz sıkarak bu ülkenin hangi sorununu çözdünüz sayın Başbakan?
Sayın Başbakan bu ülkenin emekçilerini tanımıyorsunuz, onların yaşam koşullarını bilmiyorsunuz, 25 Kasım’da da emekçileri tehdit ettiniz, 25 Kasım grevini yasadışı ilan ettiniz… peki sonuç ne oldu, emekçiler size kulak verdi mi… vermedi. Son yılların en kapsamlı grevini gerçekleştirdiler. Ama anlaşılıyor ki 25 Kasım uyarı grevinden gerekli dersleri çıkarmamışsınız.
Yıllardır emekçilerin sorunlarına kulak tıkadınız. Emek örgütlerini, emekçilerin taleplerini görmezden geldiniz. Bu ülkenin çalışma yaşamını çağdışı sendika yasalarıyla yönetmekte ısrar ettiniz. Emekçileri işçi memur diye ayırdınız, sözleşmeli, kadrolu diye ayırdınız, 4B’li 4C’li diye ayırdınız, kurum işçisi, kamu işçisi dediniz, taşeron işçisi dediniz ayırdınız. Emekçileri her fırsatta örgütsüzleştirmeyi, bölmeyi amaçladınız.
Ama bakın bugün burada işçisiyle, kamu emekçisiyle, sözleşmelisiyle, 4/B’lisiyle, 4/C’lisiyle karşınızdayız, biraradayız. Çünkü bizler bu ülkenin üretilen her mal ve hizmetinde alınteri olanlarız, okutan bizleriz, yazan bizleriz, üreten bizleriz, sağaltan bizleriz… yaratan ve yaşatan yalnızca bizleriz.
TEKEL işçilerinin haklı ve meşru taleplerine karşı Sayın Başbakan yetimlerin hakkını TEKEL işçilerine yedirmem diyor… peki Sayın Başbakan TEKEL’in satışından elde edilecek 1 milyar 720 milyon doları kimlere yedireceksiniz ? Danışmanlık fonundan yandaşlarınıza aktardığınız 2 milyar 600 milyon lirada kaç yetimin hakkı var? once bu soruların yanıtını verin.
British Amerikan Tabako TEKEL’i alarak bugün yüzde 7’ler seviyesinde olan Pazar payını % 36’ya çıkardı… 7 fabrikada yılda 32 milyar paket sigara üreten TEKEL işçilerinin, yandaş sermayeye aktardığınız kaynaklarda hiç mi payı yok, Maliye Bakanınızın İngiltere’de mastır yapmasını sağlayan bursta emekçilerin, yetimlerin hiç mi payı yok sayın Başbakan?
İki gün once grup toplantısında TEKEL emekçilerini uyardınız, alaycı bir ifadeyle “kullanılıyorsunuz” dediniz. Açıklayın sayın Başbakan kimler kullanıyor TEKEL emekçilerini? Krizle birlikte işinden olan 1 milyon 300 bin işsiz mi kullanıyor? %75’i açlık sınırının altında maaş alan emekliler mi kullanıyor? Durumları ve koşulları TEKEL işçileri ile aynı olan sözleşmeliler mi kullanıyor? Çağdışı yasalarla elini kolunu bağladığınız, bulduğunuz her fırsatta daha da güçsüz hale getirmeye çalıştığınız sendikalar mı kullanıyor?
Hayır sayın Başbakan TEKEL işçileri değil, siz kullanılıyorsunuz. Küresel sermaye tarafından kullanılıyorsunuz. Küresel sermaye hepimizin ortak malı olan kamu işletmelerini sat diyor, siz satıyorsunuz. Eğitim ve sağlıkta özel sektörün payını yükselt diyor, siz yükseltiyorsunuz. Sağlıkta katkı payı al diyor, siz alıyorsunuz. Küresel sermaye esnek çalışma düzenine geç, emekçilerin güvencelerini tırpanla diyor, siz tırpanlıyorsunuz. Kullanılan sizsiniz sayın Başbakan…
Böyle devam eder, emekçilerin güvencelerine el uzatırsanız daha çok direniş göreceksiniz. TEKEL’den sonra sırada Şeker işçileri olacak, kamu personel rejimiyle oynayarak yarattığınız 4/C’liler, 4/B’liler olacak; 100 binlerce emekçi aynı sorunla yüzyüze gelecek. Sayın Başbakan böyle giderseniz daha çok direniş, daha çok kavga göreceksiniz. Çünkü bu kavga ekmek kavgasıdır, bu kavga hürriyet kavgasıdır.
Sayın Başbakan demokrasiyi içinize sindirmek istiyorsanız yapmanız gereken ilk şey toplumun taleplerine kulak vermektir. Soruyoruz size hangi çağdaş demokraside bir Başbakan sendikaları emekçilere şikayet edebilir? Hangi çağdaş demokraside emekçiler iş güvencesinden yoksun çalıştırılabilir? Hangi çağdaş demokraside emekçilerin grev ve toplu sözleşme hakkı gasp edilebilir?
Demokrasi demek toplumsal taleplerin ciddiye alınması demektir. Demokrasi demek örgütlü toplum demektir. Demokrasi demek temel hakların sürekli genişletilmesi demektir. Demokrasi demek dilden, inançtan, etnik ve toplumsal cinsiyetten kaynaklanan farklılıkları bir zenginlik olarak kabul etmek demektir. Demokrasi demek eşitlik demektir. Ve sayın Başbakan emekçilerin sesinin gür çıkmadığı bir yerde demokrasiden söz edilemez. Emekçisiz demokrasi olmaz.
Parti kapatmalarla, kitlesel tutuklamalarla, sahte açılımlar yapmakla demokrasi olmaz!
Çalıştaylarla alevilerin haklı taleplerini bölerek, kendi alevisini yaratma çabalarıyla demokrasi olmaz!
Kamu emekçilerinin TİS hakkını engelleyerek demokrasi olmaz!
Dünyanın hiç bir yerinde sermayenin mutlak egemenliğine dayanan bir demokrasi yoktur. Bugün gerçekleştirdiğimiz dayanışma greviyle sizi bir kez daha uyarıyoruz. Gittiğiniz yol yanlıştır. Kendine demokratlık olsa olsa otoriter bir zihniyetin kılıfı olabilir. Yüzünüzü sermayeye, sırtınızı emekçilere dönmekten vaz geçin; emekçilerle inatlaşmayı bırakın; neo-liberal politikalarınızı, özelleştirme sevdanızı terkedin.
Buradan bir kez daha sesleniyoruz:
Herkese güvenceli iş, insanca yaşanacak bir ücret istiyoruz…
Sendika ve örgütlenme özgürlüklerinin engellenmediği bir çalışma yaşamı istiyoruz…
Mevcut sözleşmelilerin tümünün kadroya alınmasını istiyoruz…
Kamusal kaynakların işsizlik ve yoksullukla mücadeleye ayrılmasını istiyoruz…
Hiç kimsenin inancından, etnik kimliğinden, toplumsal cinsiyetinden dolayı ayrımcılığa uğramadığı, emekçilerin haklarının kısıtlanmadığı, partilerin kapatılmadığı, darbelerin ve askeri vesayetin kaldırıldığı, özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik yeni bir Anayasa istiyoruz…
Yaşasın TEKEL direnişi…
Yaşasın emekçilerin ortak mücadelesi…
Son Güncelleme: Perşembe, 04 Şubat 2010 16:14