Uluslararası Taşımacılık Çalışanları Federasyonu üyesi olan ve Fransız Genel İş Konfederasyonu (CGT) bünyesinde faaliyet yürüten Demiryolu Çalışanları Sendikası’nın (CGT Cheminots) 10-13 Mart 2020 tarihlerinde arasında Fransa’nın Nancy kentinde yapılan 44. kongresine ülkemizdeki demiryolu çalışanlarını temsilen sendikamız BTS davet edildi. 26 farklı ülkeden sendika delegasyonlarının katılması beklenen kongreye, Koronavirüs Salgını sebebiyle aralarında BTS’nin de bulunduğu, 12 farklı ülkeden sendika delegasyonu tarafından katılım sağlandı.
10 Mart Salı günü başlayan kongrenin açılış konuşması CGT Demiryolu Federasyonu Başkanı Laurent Brun tarafından yapıldı. Brun, konuşmasında Macron hükümetinin gerek demiryolu çalışanlarının kazanımlarını tehdit eden reform tasarısına, gerekse tüm çalışanları tehdit eden emeklilik reformu tasarısına karşı son 2 yılda yürüttükleri grevleri hatırlatarak demiryolu emekçilerinin kararlı duruşunu sürdüreceğini vurguladı.
Kongrenin ilk gününün sonunda, Perşembe günü yapılacak forum bölümünde yayımlanmak üzere ITF Demiryolu Çalışanları Seksiyonu Başkanı David Gobé ve Genel Başkanımız Hasan Bektaş ile uluslararası dayanışmanın önemine dair bir ropörtaj gerçekleştirildi. Konuşmasına, CGT ve ITF’e nazik davetleri ve misafirperverliklerinden ötürü teşekkür ederek başlayan Bektaş, işçi sınıfının tüm dünyada aynı sorunları yaşadığını; özelleştirme, iş güvencesine saldırı, ücretlerin düşürülmesi gibi farklı boyutları olan bu sorunların küresel bir karakter taşıdığını, bu nedenle farklı ülkelerden gelen işçiler ve sendikacılar olarak birlikte mücadele etmek gerektiğini kaydetti. TCDD’deki özelleştirme sürecini özetleyen Bektaş, özelleştirmenin gerek dünyada gerekse Türkiye’de başlangıçta yapılan vaatlerin tersi sonuçlar doğurduğunu belirtti. Sendikamız BTS’nin kuruluşundan itibaren uluslararası dayanışmaya büyük önem atfettiğini, bu amaçla 1994 yılında ITF’e üye olduğunu söyledi. BTS’nin farklı zamanlarda ITF ile birlikte çalışmalara imza attığını, örneğin ITF’in desteğiyle 1998 yılında yapılan eğitim çalışmalarına dörtyüz üyemizin katıldığını, bu tarz çalışmaların üyelerimizin gelişiminde önemli rol oynadığını ifade etti. BTS’nin kuruluşundan bu yana kesintisiz olarak baskı gördüğünü, üyelerin yıldırma çabalarına maruz kaldığını, sarı sendikalar eliyle altının oyulmaya çalışıldığını ifade eden Bektaş, son yıllarda tablonun daha da ağırlaştığını, özellikle 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişimi sonrasında Konfederasyonumuz üyesi dört binin üzerinde kamu çalışanının işten atıldığını, onlarca arkadaşımızın yargılandığını, ancak tüm bunlara rağmen sendikal mücadele ile demokrasi mücadelesinin iç içe geçtiği mevcut şartlarda BTS’nin faaliyetlerini yılmadan sürdürdüğünü vurguladı. Yine 10 Ekim 2015 tarihinde Emek, Barış ve Demokrasi mitingine yönelik canlı bomba saldırısı sonucu 13’ü sendikamız üyesi biri sendikamız avukatı toplam 103 yoldaşımızın şehit edildiği, bir kısmı ağır olmak üzere onlarca arkadaşımızın yaralandığı katliamın bilgisi verilmiştir. Uluslararası dayanışmanın da sağlanması ile mücadelenin süreceğine olan inancını ifade eden Bektaş sözlerini “Yaşasın İşçi Sınıfının Uluslararası Birliği” diyerek noktaladı.
Kongrenin ikinci günü, uluslararası toplantı yapıldı. Dünyanın farklı ülkelerindeki demiryolu çalışanlarının sorunlarına ve bu sorunlara karşı neler yapılabileceğine dair fikir alışverişi yapılması amacıyla düzenlenen bu toplantıda Fransa ile birlikte 13 ülkeden temsilci söz aldı. Konuşmalar ilerledikçe farklı ülkelerde yaşanan süreç ve sorunların şaşırtıcı derecede benzerlik taşıdığı tüm katılımcıların dikkatini çekti.
Gündeme gelen sorunlar arasında başı çeken özelleştirme oldu. Yapılan konuşmalarda, 1980’lerde uygulamaya konan neo-liberal politikalar kapsamında farklı ülkelerde benzer tarihlerde gündeme gelen özelleştirme süreçlerinden ve bunların acı sonuçlarından bahsedildi. Özelleştirmenin İngiltere’de ortaya çıkardığı tabloyu RMT Sendikası Başkanı Michelle Rodgers özetledi. Rodgers, 1992 yılında başlayan özelleştirme sürecinin sonucunda, bugün 24 firmanın tren işlettiği İngiltere’de demiryolu taşımacılığının sorunlar yumağına döndüğünü, kamunun özel firmalara her yıl 5 milyar sterlin para ödediğini, buna rağmen hizmet kalitesinin düştüğünü ve fiyatların arttığını belirtti. Firmaların kârdan başka bir şey düşünmediğini belirten Rodgers, iflas eden ya da sözleşmesi sona eren firmaları devletin devraldığını, bunun ek maliyet yarattığını belirterek, devredilmeden önce kâr eden ancak tam devredileceği sene yüzlerce milyon sterlin zarar açıklayan bir firmayı örnek gösterdi. Özelleşme sonrasında firmaların gerekli altyapı ve bakım harcamalarından kaçınması da vurgulanan hususlardan biri oldu. Belçika FGTB Sendikası Başkan Yardımcısı Etienne Libert, “Bir makinist olarak diyebilirim ki özel firmalar hatta, sistemde ve teçhizatta gerekli bakımları yapmıyor.” diye konuştu. Özelleştirmenin bir diğer boyutuna değinen İspanyol CCOO Sendikası Genel Sekreteri Rafael Garcia Martinez ise “Özel Firmalar İş Güvenliğini Önemsemiyor. Ayrıca Tren Trafiği Kaotik Bir Halde.” dedi. Özelleştirme sonucunda artan maliyetler nedeniyle karayoluna karşı kaybedilen rekabet avantajı da bir diğer öne çıkan konu oldu. Fransız sendikasının temsilcisi özelleştirme sonucu artan maliyetler nedeniyle Fransa’da yük taşımacılığında, demiryolunun karayolu karşısında %30 oranında pazar kaybı yaşadığını, bu durumun çevreye de olumsuz yansımaları olduğunu ifade ederek, çevreye karşı duyarlılık çağrısı yapan hükümetin demiryolu taşımacılığının altını oymasını ikiyüzlülük olarak nitelendirdi.
Toplantıya Mali temsilcisi olarak katılan CSTM Sendikası Genel Sekreteri Moussa Keita’nın konuşması ise, özelleştirmenin ne denli trajik sonuçlar doğurabileceğini gözler önüne serdi. Keita, 2003 yılında Dünya Bankası’nın dayatmasıyla uygulanan özelleştirme sonucunda, 100 yıldan fazladır Dakar ve Bamako arasında işleyen ve Senegal ve Mali halkları için can damarı niteliği taşıyan hattın durma noktasına geldiğini ifade etti. Eskiden her gün tren işleyen, hat boyundaki köyleri okyanusa bağlayan bu hattın, özelleştirme sonrasında Amerikalı ve Kanadalı şirketler tarafından tamamen kâr odaklı işletildiğini anlattı. Zamanla önce tren sıklığının azaldığını, sonra da hattı yeterince kârlı bulmayan bu firmaların kaçtığını belirten Keita, seferlerin hattı yenileme bahanesiyle durduğunu, ancak yenileme çalışmasının yapılmadığını, geçtiğimiz yıl 9 ay maaş alamadıklarını ve bu durumu protesto için açlık grevi düzenlediklerini belirtti.
Özelleştirme saldırısına karşı başarılı bir mücadele örneği olarak Yeni Zelanda’da yaşanan süreç öne çıktı. RMTU sendikasından John Kerr, Yeni Zelanda’da 1993’te özelleştirilen demiryollarını, 2003 yılında başlattıkları ve özellikle çevre duyarlılığını öne çıkararak kamuoyu desteği sağlamayı başardıkları kampanya sonucunda kamulaştırmayı başardıklarını ifade etti. Bu süreçte ITF’ten büyük yardım gördüklerini belirten Kerr, uluslararası dayanışmanın bu tarz mücadelelerde kilit rol oynadığını söyledi.
İş güvenliğine yönelik saldırılar ve taşeronlaştırma, uluslararası toplantıda en çok değinilen diğer hususlar oldu. Belçika FGTB sendikasından Etienne Libert, ülkesinde 2012’den bu yana kadrolu pozisyonların saldırı altında olduğunu, 5.000 adet kadrolu pozisyonun boşaltılarak yerine sözleşmeli çalışanların getirildiğini ifade etti. Devlet teşekkülü olarak işletilen demiryolu kuruluşlarında emeklilerin yerinin doldurulmaması ve bazı işlerin taşeron firmalara devredilmesi yoluyla kadrolu pozisyonların azaltılması ortak vurgu yapılan bir husus olarak öne çıktı. İspanya CCOO sendikasından Rafael Garcia Martinez kendisinin işe başladığı 1983 yılında 50.000 olan kadrolu çalışan sayısının şu an 27.000 olduğunu söyledi. RMT başkanı Michelle Rodgers ise taşeronlaştırmanın ve güvencesizliğin en vahim örneklerinden birinin Sıfır Saat Sözleşmesi uygulamasıyla İngiltere’de görüldüğünü belirtti. İş akdinde saat ve ücretin yazmadığı, işverenin çalışanı istediği zaman ve istediği kadar işe çağırabildiği, köleliğin modern bir versiyonu olan bu uygulama yüzünden ayda yalnızca 4 saat çalışan personelin olduğunu söyledi.
Uluslararası toplantıda söz alan Genel Başkanımız Hasan Bektaş ise değinilen süreç ve sorunların genel hatlarıyla Türkiye’de de yaşandığını ifade ederek, uluslararası dayanışmayı pratiğe yansıtabilecek eylemler yapılabileceğini belirtti. Özelleştirme süreçlerine karşı farklı ülkelerde, belirlenen bir günde eşzamanlı eylem ya da basın açıklaması yapılması önerisinde bulundu.
Kongrenin 3. Gününde CGT Konfederasyonu Genel Sekreteri Philippe Martinez bir konuşma yaptı. Ardından dileyen üyenin söz alıp konuştuğu forum bölümüne geçildi. Bunu izleyen uluslararası forum bölümünde, Yeni Zelanda, İspanya, Fas, Küba ve Avusturya temsilcileri sahneye çıkarak ülkelerindeki demiryolu çalışanlarının yaşadıkları sorunlarla ilgili kongre delegelerinin huzurunda bir açık oturum gerçekleştirdiler. Bu bölümün sonunda Salı günü Genel Başkanımız Hasan Bektaş’la yapılan röportaj, Fransızca seslendirmeyle yayımlandı. Salonda bulunan delegelerden büyük alkış alan bu konuşma sonrası pek çok delege yanımıza gelerek duygularını ifade etti. Medya yüzünden Türkiye’yi tek adamdan ibaret gördüklerini, ülkemizde verilen emek, barış ve demokrasi mücadelesinden haberdar olmadıklarını, böyle bir konuşmayı dinlemenin ve mücadele eden insanların Türkiye’de de var olduğunu hatırlamanın güzel bir duygu olduğunu belirtti.
12 Mart Cuma günü BTS delegasyonunun da aralarında bulunduğu yabancı delegasyonlar için veda günüydü. CGT Demiryolu Çalışanları Sendikası’nın davet ve tertibiyle gerçekleştirilen bu buluşmanın, uluslararası dayanışmanın ve fikir alışverişinin önemini hatırlamak açısından çok önemli bir işlev gördüğü yabancı delegasyonların ortak kanısıydı. Ayrıca bu süreçte CGT’nin misafirperverliği ve organizasyon becerisi, BTS dahil tüm ülke sendika temsilcilerinin saygı ve takdirine mazhar oldu.
Derleyen:Ozan Uludağ-İstanbul 1 Nolu üyemiz